- Kategori
- Güncel
Düzen bozulmasın

Geçmiş yıllarda yazlık bir site olan, günümüzde ise sakinlerinin yaz kış oturmayı tercih ettikleri İstanbul’un yanı başında bir beldede geçer olay…
Her sabah yaptığı gibi marketin önünde gazetesini alırken, diğer gazetelerin manşetlerine de göz atan genç kız, biraz uzağında bir arabanın durduğunu fark eder. Arabanın camı açılır ve beklemeye başlar içindeki kişiler. Genç kız önce kendisine adres soracaklarını düşünür. Çünkü bu kişileri ve otomobili daha önce mahallesinde hiç görmemiştir. Gazetesini eline aldığında arabadaki yaşlı adam camdan başını uzatarak sorar:
“Ne yazıyor aldığın o gazetenin başlığında ?”
Genç kız da yaşlı beyin merak edebileceğini düşünür ve manşeti aynen okur.
“ Düzen bozulmasın.”
Bu söz üzerine yaşlı adam öfkeyle;
“ Düzen zaten bozuk. Biz de bu düzeni değiştirmeye geldik.”der.
Genç kız daha şaşkınlığını üzerinden atamadan yaşlı adam o manşeti atan gazeteye bir küfür savurarak başını içeri çeker ve hızla hareket edip gözden kaybolurlar.
Genç kız evine giderken hala şoktadır. Gününü de bu olayı düşünmekle geçirir.
Bugüne kadar başına böyle bir olay hiç gelmemiştir.
Bu memleketin tarihinde mahalle kabadayılarının, tüm mahallenin hatta tüm kasaba ya da şehir üzerine korku saldığına dair hikayeler okumuş ve dinlemiştir. Mahalle kabadayılarına kimsenin söz geçiremediğini ve kolluk kuvvetlerinin günümüzde bile bu konuda çaresiz kalabildiğini bildiğinden, bir kadın olarak ilk defa geleceğinden endişelenmiştir.
Bu tüm kadınların, hatta hepimizin endişelenmesi gereken bir durumdur.
Benzer olaylara münferit deyip geçmek doğru değil. En büyük yangınların küçük küçük birden fazla yangının birleşmesinden çıktığını daima hatırlamak lazım.
Kazanımlarımızı, kimliğimizi, birlik ve bütünlüğümüzü elimizden almak isteyen gerek iç, gerekse dış güçler bu toplumun en kırılgan noktasında zıplıyorlar..
O nokta kırıldığında kendimizi geri dönülmez bir halde bulabiliriz.
Güzel yurdumuzda dini, milli, ahlaki ve evrensel değerlerle bir arada yaşamaya devam etmek için kırılma noktasına gelmeden silkinmek ve ataletten sıyrılmak zorundayız.
Belki de hepimizin bir kez daha Gençliğe Hitabe’ yi ve ardından da 100 Maymun Fenomeni’ni okumamız ve anlamamız lazım…
Ayşegül Tekfidan