Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük çözüm öneriyor...

Ne çok sorun var dünya'da. Dünya ile birlikte her şeyi kirletiyoruz. İnsanları da kirlettik. Önce eğittik, üniversitelerde okuttuk, uzmanlaştırdık, refah seviyesi yüksek yaşamlar vaad ettik. Sonra ne oldu? Hepsini olmasa da bir çoğunu kirlettik... Bu kirlilik virüs gibi bütün insanlara yayılmaya başladı. Derler ya "arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim..." Aynı o duruma geldik. Önce insan kirlendi, sonra sistemler, sonra kurumlar ve vatandaş. Yani örnek aldığımız, lider gördüğümüz, güvendiğimiz herkes, zaman içersinde kirlendi. Oysa marketlerde her çeşit temizlik maddesi mevcut. Neden alıp yıkanmazlar bilmem...

Tuhaf bir yapımız var milletçe. Her şeyi eleştiriyor, her şeye karşı geliyoruz, yapılanları beğenmiyoruz ama, sıra çözüm önermeye gelince susuyoruz. Yakın zamanda (internet kullanıcıları arttığından beri) İnternette başkaldırılar ve protestolar başladı. Çok saçma! Mücadeleler sanal ortama taşındı mı olay bitmiştir ve hiç bir sonuç getirmez. Bir şeye karşı oluruz, aynı düşünceyi paylaşan bir guruba katılırız (sanal olarak) sonra bir bakmışız mücadele azmimizi tüketip bitirmişiz. "Ben o guruba üyeyim ya.." O gurup senin yerine mücadele etmiyor ki... Eyleme eylemle karşılık vermek, eylemle çözüm bulmak gerek. "Tamam be kardeşim çözümün ne?" diye çıkışırım. Karşımda ki halen "ama böyle olmamalı, bu güzel değil, başka türlü olabilir" vs gibi gevrek cümlelerle devam eder konuşmaya... Çözüm ne?.......

Merhaba e-günlüğüm; Ne olacak bu halimiz? (klasik halk sorusu) Her yerden bir kirlilik, her yerden bir kargaşa çıkıyor. Ortalık karmakarışık oldu. Neyi takip edeceğimizi, neye, kime güveneceğimizi şaşırdık. Benim gibi şaşırmayanlar da izliyor...

Baktım ki sorunlar gittikçe kabarıyor, çözüm bulmakta zorlanıyorlar, "bari çözüm önereyim" dedim... Eğer önerilerimi yerine getirmezlerse her bir öneri için eylemler yapacağım... Güncel konularla başlayalım:

Kürt sorunu: Adı var ama böyle bir sorunumuz yok. Bildik bileli bir arada yaşarız kürtlerle, kimse bunun "sorun" olduğunu iddia etmemişti... Ancak kürt vatandaşlarımızın yaşadığı yerlerde, bölgesel ve kültürel olarak devlet yapısından ve sistemden kaynaklanan sorunlarımız var..
Çözüm: Her bölgeye eşit olarak dağılmış sanayi ve eşit yaşam koşulları. Bakınız: Almanya yapılanması...

Domuz gribi:
Bütün dünyayı tehdit ediyor. ABD kaynaklı bir virüs. Ölümlere yol açıyor ve insanlar korku ve kaygı içinde. Baraj sularına katamadıkları ölümcül biyolojik zehirleri, gıda yolu ile insanlara zerk ediyorlar...
Çözüm: Çocuklar için evlerimizde yavru domuzlar besleyelim, Yetişkinler ise, Rakı'nın yanında, bol bol domuz eti yesin. Ne demişler: "çivi, çiviyi söker"

GDO teknolojisi:
İnsanlığın ve gelecek nesillerin en büyük tehlikesi. Girdiği ülkeler de yiyenlerin, olaylara tepkisiz, hastalıklı, ve uyurgezer olduğu gözlemlenmekte.
Çözüm: Bütün insanlar, benim ürettiğim GDO'lu ürünleri yesin. (bknz. Bir önceki blog)

Ergenekon Davası:
Çok çetrefilli, çok karmaşık bir dava. Kim, kiminle, nerede, ne yapmış, kimin eli kimin cebinde belli değil. Suçlar ve suçlular bir birine karışmış durumda. Ortada suç ve suçlu olup olmadığına da karar vermek zor...
Çözüm: Şu anda davanın sürdüğü arsayı bir arap şeyhine satalım ve oraya, alışveriş merkezli, spor salonlu, yüzme havuzlu, güvenlikli, çocuk parklı, "ergenekon" adlı bir beşiz kule inşa etsin, böylece dava düşsün...

Demokratik açılım:
Son zamanlarda adı "kürt açılımı" olarak da telaffuz edilen, ne olduğu belli olmayan, bir biri ile alakasız konuların gündeme getirildiği bir sorun.
Çözüm: Demokrasi'nin yürürlükte olmadığı ülkeler de "demokratik açılım" olamaz. Önce demokrasi bizim ülkemize bir uğrasın, ondan sonra gerekli yerlere biz onu yufka açar gibi açarız...

Pkk sorunu:
Kimse sözünü etmese de şu sıralar devletimiz bütün milletini, vatandaşını, azınlık halkları, demokrasiyi hiçe sayarak, değişik "açılım" aldatmacaları ile, bütün tepkilere rağmen, eşkiyalarla uzlaşmaya çalışıyor. Hatta öyle cezbedici uzlaşma modelleri öne sürülüyor ki, insanın "keşke ben de pkk'lı olsaydım" diyesi geliyor...
Çözüm: Kesinlikle uzlaşsınlar ama, teröristleri ülkemize çağırmak yerine bu uygulamayı öne sürenler onların yanına dağ'a çıksınlar. Orada birlikte yaşasınlar. Böylece uzlaşma hayalleri dağlarda gerçekleşmiş olur...

Terör sorunu:
Son yılların en büyük belası. Bütün dünya'yı sardı. "Teröre Hayır" yürüyüşleri de fayda etmiyor.
Çözüm: Milletçe terörü destekleyelim, teröristleri paraya boğalım, kadına, kıza, kumara, gece hayatına alıştıralım, onların da normal insanlar gibi hayatları kaysın... Bak ortada terör, terörist kalıyor mu?

Boşanmalar:
Boşanmalar arttı, aileler parçalanıyor, çocuklarımız sorunlu ve aile ortamından uzak büyüyor, avukatlar zengin oluyor...
Çözüm: Evlenmeyi yasaklasınlar. Bak bir kişi boşanabiliyor mu? Şimdiye kadar bütün boşananlar evli idi...

Çocuk tacizi:
"Çocuklar taciz edilmesin" diye bağırıp bir yerlere yazmakla olmaz.
Çözüm: Çocukları taciz edenlerin gözlerini çıkarıp, elini kolunu bağlayıp, önce hadım edeceksin, sonra, Nuri Alço'nun eline bırakacaksın...

Çocuk yaştakilere tecavüz:
Çok çirkin ve insanlık dışı bir olay.
Çözüm: Çocuk yaştakilere tecavüz edenleri estetik ameliyatla kadın yapıp genelev'de çalıştırmalıyız... Hem de ücretsiz, promosyon olarak...

Kadına şiddet:
"Kadına şiddete son" dediniz de ne oldu? Bu uğurda yürüyüşler yaptınız, bağırdınız çağırdınız, kadından sorumlu devlet bakanımız bile var artık ne değişti?
Çözüm: Kadın, şiddet anında veya şiddet gördükten sonra, konken oynadığı bütün arkadaşlarını toplayıp, şiddet uygulayan kişinin şiddet uyguladığı organını kesip fırına sürecek ve akşam yemeğinde yedirecek... (böylece diğer önemli organı kurtarmış oluyoruz)

Aile içi şiddet:
"aile içi şiddete hayır!" pankartı görmekten bıktım artık. Facebook gibi sitelerde gurupları bile var. Aile içi şiddet bitti mi? Hayır...
Çözüm: Aile kurmazsak, "aile" ve "içi" olmaz. Dolayısı ile aile içi şiddet olmaz. Aile dışı yaşamları destekleyelim...

Vergi kaçakçılığı :
Her sene aynı terane. Vergi kaçağı şu kadar, vergi kaçağı bu kadar. Vatandaştan, Bakana, bakmayana kadar herkes yakınır bu vergi kaçağından. Elektrik kaçağı gibi bir şey bu.
Çözüm: Kaldırın vergiyi bak bir allahın kulu vergi kaçırabiliyor mu?

Orman yangınları:
Her sene yanıyor, kimse umursamıyor, günden güne oksijen azalıyor. Lafla, eğitimle olmuyor.
Çözüm: Ağaçlardan bulaşan ve yanınca harekete geçen öldürücü bir virüs bulup, ağaçlara şırınga etmek. Bak bir daha orman yanıyor mu? Hatta yangın çıkmasın diye gönüllü orman korucuları bile oluşabilir.

Kan davası töre cinayetleri:
Her sene yüzlerce insan bu uğurda can veriyor.
Çözüm: Kan davası ve töre kanunlarına inananları, kimseye zarar vermeden, biz onları "kan davası ulan bu" bahanesi ile üzerlerini ziftleyerek, kaz tüyü ile kaplayıp, meydanlarda gezdirdikten sonra, kafalarına kadar kuma gömmeliyiz...

Demokrasi:
Bir türlü uygulanamamasından şikayet eder dururuz.
Çözüm: Demokrasi diye bir şey olmadığı, bir kandırmaca olduğu, faşizmin bir uzantısı olduğu, ancak, demokrasi isteyenlerin öncelikle sosyalizm'i benimsemesi gerektiği herkese açıkça anlatılmalı... Anlatılamıyorsa bir kağıda yüz kere "demokrasi aldatmacadır" diye yazıp ezberlenmeli...

Özgürlük:
Kısıtlanmasından, yeterince uygulanmamasından, ayrımcılık yapıldığından şikayet eder "yaşasın özgürlük" diye mücadele ederiz.
Çözüm: Özgürlük parkında çay içip, özgürce temiz havayı teneffüs edip, parkta dolaşmanın tadını çıkarmak. bütün düşünce ve eylemlerimizi özgür bırakmak... (düşünemeyenler, düşünceyi nasıl özgür bırakır bilemem)

İnsan ilişkileri:
İnsanların büyük bir bölümü bir birleri ile iletişim kurmakta zorlandığını dile getirip isyan eder. Bir türlü doğru iletişimi bulamayız...
Çözüm: İnsan dışında ki canlılarla iletişim kurmak. En ufak sorun çıkarsa nemert'im... Böylece zaman içersinde kişilerin "insan ilişkileri" yoluna girer, veya tam tersi olur ve hayvanların mükemmel, sıcak, karşılıksız ve özverili ilişkilerine alışıp, insanlarla hiç ilişki kurmamayı tercih ederler...

Aşırı kilolar:
Son yüz yılın en önemli sorunlarından biri de bu. Hemen herkes fazla kilolardan rahatsız.
Çözüm: Çok basit. Herkes fazla kilolarını nasıl ve ne kadar zaman da aldıysa öyle versin. Yani otuz sene de aldığı kiloları on beş günde vermeye çalışmasınlar... (diyetisyenleri zengin ederek mucize beklemek yerine, gayret gösterseler şimdiye kadar incecik olmuşlardı.)

Global ekonomik kriz:
Dünya'yı kasıp kavuran, sade vatandaşa kadar uzanan bir illet.
Çözüm: Başetmeye çalışmak, kurtulmaya çalışmak yerine serbest bırakalım ve "kriz" amacına ulaşsın. Firmalar batsın, bankalar kapansın ve ortalık pisliklerden arınsın. Daha sonra bütün batan bankaları atık tesislerine gönderip, geri dönüşümlü bankalar yapalım...

Global ısınma:
Bizim, yani insanoğlunun yarattığı ama, başetmekte zorlandığı, ne yapacağını bilemediği, bağırıp çağırmalarla umursuyor göründüğü, tüm dünya'nın zarar göreceği vahim bir durum.
Çözüm: "Her eve her insana bir klima" kampanyası yapıp dünya'yı soğutalım... Olmuyor ise, dert etmeye gerek yok. "Bekle ve gör" teorisi devrede. Doğa her daim kendini dengeler ve toparlar. Nasıl yaptığını da herkes bilir...

Global susuzluk ve açlık:
Gelecek yılların en büyük sorunu olarak gösterilmekte. Hatta uzayda bile su aramaya başladık... Yiyeceklerimiz de bitiyor muş...
Çözüm: Doğanın kendisinde... İnsanoğlu'na birileri akıl ihsan eylesin. Dünyanın beşte üçü su, geri kalanı toprak. Her sene, yağan yağmurlar dünya nüfusunun on katına yetecek yoğunlukta. Toprağın altı su, üstü su. Toprağı suluyorsun sana istediğin kadar yiyecek veriyor. Üstelik kökü toprağa değen hiç bir şey atık olmuyor, toprak yine alıyor ve sana veriyor. Bu susuzluk, sermayenin susuzluğu, bu açlık sermayenin açlığı olmasın?

Sağlık sorunu:
Dünyamızda açların ve fazla yemekten sağlığı bozulan insanların sayısı git gide artıyor.
Çözüm: Her yaş için belli bir kilo standardı koyalım. O kiloyu geçenlerin yemeklerini aç çocuklara verelim. (yaşasın bu uygulama hayata geçerse, bir daha hiç aç kalmayacaklar...)

İşsizlik:
Her zaman gündem de olan bir sorun...
Çözüm: İşsizler birleşip holding kursunlar. Her biri bir lira verse 4 milyon tl yapar. Bu da iki yüz kişnin istihdam edileceği dört fabrika demektir. Bu fabrikalar için en az bin tedarikçi firma gerekir. Her biri fabrikaların tedarikçisi olma koşulu olarak beş kişiyi işe alsa ve geri kalanlar da pazarlama, satış yapsa hiç bir sorun kalmaz. Hatta yeni işçilere bile ihtiyaçları olabilir...

Vallahi benden bu kadar e-günlüğüm; Gerisini devlet, memleket büyüklerimiz düşünsün... Teşekküre gerek yok. Her şey vatan millet için...

Değerli e-günlüğüm; Çok uzattım biliyorum ama sorunlar çok. Uzatmakla kalmadık, bir de geç kaldık. Hem günlük benim değil mi istediğim kadar uzatırım...

Atık maddelerden, hormonlu, gdo'lu gıdalardan, sorunlu teknolojilerden ve akıllı görünen cahil insanlardan uzak dur... Yarın yine yazışırız. İyi haftalar. Hoşçakal

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..