Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük'de bakteri var, aşırı kilolara çözüm var, mayınlar var:)

Gazetelerin sağlık haberleri sayfalarında sanırım haber kıtlığı çekiliyor. sağlıksızlığa rağmen pek yazacak şey bulamıyorlar her halde. Yazma veya konu kıtlığı çekiyorlarsa ben onlara bir telefon kadar yakınım. Hiç çekinmesin arasınlar. Yüzlerce konu, yüzlerce haber veririm. Sıradan, makamsız, kariyersiz bir kişi olduğum için, utanabilir, çekinebilir, karizmayı çizdirmemek için beni aramayabilirler, . Zira benim ağzım sıkıdır kimseye bir şey söylemem. Hadi durmayın arayın. Telefon numaram: 100

Merhaba e-günlüğüm; Yaz geldi yine pilav önümüze geldi. Su damacanaları bakteri yuvası imiş. Vay vay vay. Kimse bilmiyordu. Bakteri yuvası olmayan bir alternatif gösteriyor musun? Hayır. Ayakkabıların da bakteri yuvası. Kulaklıklar normalin altı yüz katı bakteri oluşturuyor, ayakkabılık, elbiseler, cep telefonları, şu anda kullandığım bilgisayarın klavyesi ve tüm parçaları, evlerimizin yatak odaları başta olmak üzere, her köşesi bakteri yuvası değil mi? (tuvaletleri saymıyorum, bize dürtülenin aksine en az bakteri olan yerlerdir) Ağzımızın içi, iç organlarımız, elimiz, belimiz, saçlarımız, popomuz, daha saymaya terbiyemin müsade etmediği bir sürü yerimiz bakteri yuvası değil mi? Toprağın on gramında 20 bin bakteri olduğunu size kimse söylemedi mi? Arabaların içi, dışı, iş yerleri, yediğimiz yemekler, sebzeler, ambalajlar bakteri yuvası değil mi? Evcil hayvanlarımız... Doğa'da bulunan her şey de bakteri olması doğal değil mi? Onlarla yatıp onlarla kalkmıyor muyuz? Her şeyin özünü bakteriler oluşturmuyor mu? Hatta vitaminler bile bir bakteri çeşidi değil mi? Kimi korkutuyorsunuz? Yeni bir tesis mi kuracaksınız, o ürünleri pazarlamak için şimdiden şartlı refleks kurallarını mı uyguluyorsunuz? Bakterilere savaş açıp, böcekler ve sinekler gibi gelişmelerini mi sağlamaya çalışıyorsunuz? Söyleyin bakayım. Kulağıma fısıldayın kimseye söylemem söz veriyorum. Sadece blog'larımda yazarım... Açıkçası bendeniz bakteri olmayan, bakteri üremeyen yerlerden korkarım.

Kısa kesersek: Bakteriler olmadan bizler, bizler olmadan bakteriler yaşayamaz. Bakteri denen canlı doğanın bütününü oluşturuyor ve yaşamamızı sağlıyor. Sayın sağlık uzmanı veya gazeteci arkadaşım, amcacığım, teyzeciğim; Ben size bir kaç tesis ismi vereyim de "damacanalar tertemiz miş yazdıklarımızdan dolayı özür dileriz" diye tekzip yazısı yazarsınız... Hadi arayın beni, öptüm sizi. Byeeeee

Bu mayınlar temizlenmeli, hemfikirim. Ancak mayınlardan temizlenmesi gereken yer konusunda tereddütlerim var. Hatta bir defa temizlemek yetmez. Her beş senede bir, yedi sene de bir temizlik yapılmalı. Evet e-günlüğüm tartışmaların, kavgaların çıktığı yerden söz ediyorum. Mayınlardan düzenli olarak temizlenmesi gereken tek yer meclisimiz... Orada öyle mayınlar var ki, sınırdaki mayınlar yanında leblebi çekirdek kalır... Başka çeşit ve marka bir mayın da Adana'da patlamış ve sekiz kişinin ölümüne sebep olmuş. (bütün aileyi öldürmüş) Hep söylerim cansız mayınlardan değil, "canlı mayınlardan korkun" diye. Diğerlerinin yeri belli ve sabit. Canlı olanlar meclis'ten başlayarak, her an patlamak üzere içimizde dolaşıyor... Kesinlikle bunları temizlemek gerek. Sorun bakalım İsrail şirketi bu mayınları da temizleyebiliyor muymuş?

Kayıp uçağa ait parçalar bulunmuş, hayat belirtisi yok muş... 228 kişi, dile kolay... Hesap yaptım, ölümler bu hızla giderse ve on sene kimse doğurmazsa, dünya insan nüfusunun dörtte üçü zararlı olmadığı söylenen etkenler yüzünden yok oluyor...

Değerli e-günlüğüm; Sabah kalktım, kahvaltımı yaptım Sayın bakanımızın uyarılarına uyarak ellerimi yıkadım ve en güvenilir ulaşım aracı olan ayaklarımla iş yerine geldim. Yine siparişimiz var dı ve öğleden evvel kamyon geldi. (ellerimi yıkadım) İki gün üst üste kamyon boşaltmak da güzel oluyor hani. Dün damacana siparişim var dı, bu gün pet şişe siparişi vermiştim. Kamyonu boşalt boşalt bitmiyor. Neyse sauna tesiri altında işimiz bitti, ellerimi bir güzel yıkadım ve servislere çıktım.

Arabanın içi 35 dereceye yakın bir sıcaklığa eriştiğinden, benim için günün büyük bir kısmı sauna da geçiyor. Kilo vermek isteyenler yanımda üç ay çalışıp söylediklerimi yaparlarsa, rüyalarında bile göremeyecekleri kilo'ya kavuşurlar. Öyle rejim, diyet falan yok. İstediklerini, istedikleri kadar, kaç öğün isterlerse yesinler. Üç ay da "tığ" gibi, "turp" gibi, "dal" gibi, incecik olma garantisi var...

Öğlen yemek yemeden ellerimi yıkadım ve yemeğimi yiyip kalkıp, yine ellerimi yıkadım. Linda'yı çıkardım ve yine ellerimi yıkadım. (daha önceleri hiç yıkamazdım. Yani altı ayda bir banyo yaparken yıkardım)

Öğleden sonra da, her servise gidiş gelişlerimde bu el yıkama olayına devam ettim. Hatta biraz önce de kalkıp bir daha elimi yıkadım.

Akşam yemeğimi yemeden ve yedikten sonra yine ellerimi bol sabunla yıkadım. Sn. bakandan bu saate kadar bir uyarı gelmedi. Demek ki ellerimi doğru yıkıyorum. (blog'larımı okuyor kesin) Ben öğrendim, bir de toplum öğrense güzel olacak...

Evet e-günlüğüm; fazla uzatmadan yola çıkalım ve işimize bakalım. Yarın yazışırız nasılsa. Hoşçakal

Biliyor musun: Timsahlar dillerini dışarıya çıkaramazlar mış... (çok önemli bir araştırma)

Çirkin söz: "Kadın insanın gölgesi gibidir. Kovalarsanız kaçar, kaçarsanız kovalar..." Chamfort

Güzel söz: Asla her şeyi bildiğini sanma. Gerçekten çok bilgili olsanda "ben cahilim" diyebilecek cesaretin daima olsun..." Ivan Pavlov

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..