Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük'den ara nağme günlük

İlkel, sade bir insanım ben... Blog falan bilmem. Günlük tutar, olanları tüm çıplaklığı ile yazar, ülke veya dünya gündeminde kayda değer (bana göre) olay varsa yine kendimce tüm çıplaklığı ile yorumlarım. Kendime has üslubumu kullanır, bazı yazım sanatlarına baş vururum. Birisi beğenecek, onun fikirlerine denk gelecek, yayın kurallarına uymayacak, uyacak, aman etliye sütlüye bulaşmayayım gibi düşüncelerle yazmam, konuşmam, yaşamam... Bu beni veya uygulayanı kanser yapar, hasta yapar, ömrünü kısaltır, depresyona sokar... Dediğim gibi sade ve ilkelim. Kimilerine göre "salak", kimilerine göre "aptal"ım... Kimileri akıllı olduğumu düşünse de ben bunu kabullenemiyorum. Akıllı insanların yaptıkları benim akıllı olmadığımı gösteriyor. Ben akılılar gibi hayvan nesillerini tüketmiyor, dünyayı berbat hale getirmiyor, ülkeleri kaos içinde yönetmiyor, dünyanın en büyük şirketlerini batırmıyor, savaş çıkarmıyor, insanları işsiz bırakmıyor, açlık sınırında yaşamaya zorlamıyor, kimsenin hakkına, hiç bir ülkenin kaynaklarına göz dikmiyorum. Normal altı bir insanım. Dünya'da altı kişiden biri aç, neden? Akıllı, eğitimli ve saygıdeğer insanların yönetiminde olduğu için... Bir çok ülkede kan gövdeyi götürüyor, insanlar "hiç" uğruna bir birine giriyor, neden? O, laf söyleyemediğimiz, hakaret edemediğimiz, sürekli korunup, makamının içine ve saygınlığına gizlenen insanların yönettiği dünyada yaşamaya mahkum edildiğimiz için... Bu yüzden bir kısım insanların bana "aptal", "salak" demelerini iltifat olarak kabul ediyorum... Küfür ederim, kaba davranırım, nazik olurum, gülerim, ağlarım, sıkılırım, neşelenirim. Yeryüzünde ki tüm canlılara, saygı, sabır ve hoş görü ile yanaşırım.Politik lisan bilmem ama, kendi dilimizi iyi bilirim. Kimseye yalakalık yapmak, kimseyi göklere çıkarmak, kimseye özenmek için yaşamam. Kimsenin de beni övmesini, bana hayran olmasını beklemem. Hepsinin yanında kendimi bilirim ve sık sık kendime şu soruyu sorarım. "ben kimim, ben neyim, neden buradayım, ne yapmam gerek?..." Tıpkı televizyodaki porno kanalı gibiyim. İster açar seyredersin (okursun, dinlersin, yayınlarsın, ), istersen düğmeye basar kapatır başka kanala geçersin. (okumaz, dinlemez, yayınlamazsın)... Bu her insan için geçerli. Sen görmesen de o porno kanal oynamaya, yayınlanmaya devam eder ve birileri izler...

Merhaba e-günlüğüm; Ayın on sekizin de yazdığım günlüğüm üç kez eledikten ve kuşa çevirdikten sonra hiç bir anlam ifade etmeden, ama, yayın ilkelerine uygun bir biçimde dün yayınlanmış... Milliyet Blog sayfalarından "babalar günü" hediyemi almış oldum.... Günlük yaşam içinde olan ve isim kullanmadan yazdığım bir yazı "kişisel anlayış" dolayısı ile onaylanmadı.

Neden kendimizi bu kadar küçük görüp bizden hiç bir farkı olmayan (hatta eksik yönleri olan) kişi ve kurumlara saygı gösteririz, (bir kısım insan da buna zorlar) neden bir sürü ne olduğu belirsiz kavramların şahısların peşinden gideriz (bir gurup da oraya yönlendirir) bilmem, anlayamam, anlamam... (buranın altında dört paragraf sildim, çatlayın, değitirip devam ediyorum...)

"Kim bunlar, neden onlara hayran oluyorum, onlar neden bana hayran olmuyor, benim üzerimden yaşayanlar bana saygı duyacakken ben neden onlara saygı duyuyorum?" Diye sorguladığımda olur. Cevaplarını kimse duymak istemez... Büyük bir çoğunluk tarafından aptalın tekiyim. Sistemlerin, kavramların, kelimelerin, yaşantı biçimlerinin, eğitim, sağlık biçimlerinin yanlış uygulandığını savunan, bize bilinçli olarak yanlış zikredildiğini savunan, bu konuda bir çok yazısı olan (hiç bir yerde yayınlanmamış ve yayınlanmayacak) salak bir "bilim insanı", "bilge" olduğumu biliyorum. Kimsenin onaylamasını veya onaylamamasını beklemeyecek kadar kendimden eminim... Benim gibi düşünenlerin ve yazanların olduğunu biliyorum. Onlar kitaplarında "özgürlük, demokrasi, eşitlik, adalet bu değil!" diye haykırdılar. Öneriler getirdiler, dünyada ki yaşayan, canlı örneklerini gösterdiler. Yüz sene önce bu gün neler olacağını yazdılar ve hepsi oldu. Kehanet değildi, bilgi ve mantık kulandılar. Ancak henüz yazdıkları yeterli kitleler tarafından okunmadı. (engellemeler, yasaklamalar, dikkatleri başka yöne çekmeler sayesinde)

Her türlü eleştiriye açık bir yapım ve yaşantım var. Eğer öyle olmasaydı bu ülke de şiddet yanlısı olur, her olayı şiddet ile halletmeye çalışırdım. (fiziki, sözel, sayısal, edebi, makamsal, yetkisel vs.) Örneğin; Anama küfreden birini düşüncemde, anamla sevişiyor gibi canlandırıp, annemin üzerinde görüp, karşılık vermem, hatta şiddet uygulamam gerekirdi... Oysa ben böyle durumlarda karşımdakini tutup "gel seni anneme götüreyim bu konu çok özel aranızda halledin" diyorum. Kişi, her ağzından çıkan kelimede, her yaptığında, her yazdığında, kendini, geçmişini, çocukluğunu, içinde bulunduğu yaşantısını açık bir biçimde ortaya koyar. (benim içinde geçerli) Bunu insanlar kavradığı zaman her şey daha güzel olacak.

Buna örnek olarak da; sürekli kitaplarında ilişkileri şikayet edercesine anlatan, çıkmaza sokan yazarlar, aşk konusunu irdeleyenler, kadın ve erkek konusunda kitleleri sıkıntıya sokarcasına yazanlar aslında kendi sorunlarını ve iletişimsizliklerini, mutsuzluklarını, beceriksizliklerini ve pişmanlıklarını yazıyorlardır...

Yaşanan olayları ve o güne, o dakikaya has duygularımı, ifadelerimi, yorumlarımı engellemek, beni dünya üzerinden silmez. Düşüncelerimi de yok etmez. Her şey standardize edilebilir ama, düşünceler davranışlar, insan organizması edilemez. Sözde bilim adamlarının üzerinde çalıştıkları "gen teorisi" bu sav üzerinedir (standartlaştırma) ancak bir türlü bitkilerden ders almadıkları için ileriyi görememektedirler. (genleri ile oynanan bitkiler bozulmaya maruz kalmış, mutasyona uğramış, çeşitliliği ve evrimi yok olma sürecine girmiştir) Yani sistem körüdürler. (kurdukları hayat standardı ve aldıkları maaşlar onları kör etmiştir) Günümüzde insan satın alınan bir "meta" olmuştur. Hiç kimse aksini iddia edemez. Bir akıllı çıkıpta Doğru soruları sormuyor, doğru cevapları vermiyor. ABD'de otuz sene önce piyasaya çıkan "Doğru olan, İnsanların duymak istediklerini söylemek" şarkısı tüm dünya listelerinde halen bir numara... Üzgünüm ben söyleyemiyorum. Tarih'de ki gerçek bilim adamları maaş almıyordı, lüks arabalara, lüks evlere sahip değillerdi, çoğu yeterli eğitimi görmemişti, bir kısmı icatları yüzünden öldürüldü, ama insanlık için çok şey yaptılar. Şimdiki bilim insanlarının sadece taklit ederek geliştirdiği, halen çözemediği çok şey.......

Bu günlük bu kadar ve bu günlük böyle değerli e-günlüğüm... İster git, ister gitme, ister yayınlasınlar, ister yayınlamasınlar, ister okusunlar, ister okumasınlar. Ben iyiyim, sağlığım yerinde, mutlu ve huzurlu yaşamım devam ediyor. Her şeyi umursuyor, her şeyi irdeliyor, her yere yetişiyorum...

Biliyor musun: Bu kadar kısa bir sürede yazdığım dört e-günlük, "eleştiri sınırlarını aştığı" ve "yayın kurallarına uymadığı" için, onaylanmadı ve düzeltilmesi istendi...(hatta sonuncusu düzeltmelerime rağmen üç kez onaylanmadı)

Çirkin söz: '' İnsan dünyada'ki en zeki canlıdır..." BBY (Bu Blogların Yazarı)

Güzel söz: Megaloman değilim, "megaloman kendini büyük sanar. Ben megaloyum, "büyük" olduğumu sanmıyorum, biliyorum..." BBY (Bu Blogların Yazarı)

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..