Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

27 Temmuz '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük hafta sonu simit yemedi...

Aaaa daha neler, Ankara simit'i kanser yapıyor muş. Eh o zaman simitleri satın ama, üzerine "sağlığa zararlıdır" yazmayı ihmal etmeyin. Ne var bunda şaşıracak? Sigara da kanser yapıyor ve sigara içen, Ankara simit'i yiyenden daha fazla. Neyse şimdi bu haberden sonra simit satışları artar...

Merhaba e-günlüğüm; Lezzetiyle ünlenen Ankara simidinin yapımında pekmez yerine kullanılan yanık şekerin, kanser riskini arttırdığı iddia edildi. (ntvmsnbc) Böyle çuvallarsınız işte. Artık bütün kanser riski olan ürünlere sigara'ya uyguladığınız yasakları ve muameleyi uygulamanız gerekiyor. Yoksa insanlar bu çok bilen insanları ciddiye almaktan vaz geçecek. Ben her kanser riski olanı yazmaya devam edeceğim...


Cumartesi akşamı bir iş görüştürmem var dı ama iptal oldu. Pazar gününe kaldı. Ben de normal programıma devam ettim. Yani bahçe keyfi yapıp köpeklerimle vakit geçirdim.

Pazar sabahı kalkıp kahvaltı yaptık ve doğru yürüyüşe. Kız arkadaşımı da (arkadaşımın kızı) alıp yürüyüşe çıktık. Yanımızda kilo vermesi gereken biri olduğu için yürüyüş temposunu artırdım. Mesafeyi de artırdım. Altı km lik bir mesafe belirledim ve yürüyüşe başladık. Mesafenin yarısını koşmak için planladım ama söylemedim. Belli bir süre hızlı tempo yürüdükten sonra herkesin sesi kesildi. (ilk başladığımızda konuşuyorlardı) Sıra koşma faslına gelince sızlanmalar, mırıldanmalar başladı ama nafile. Dediğim dedik, çaldığım kapı zili. (deyimi yine yanlış yazdım galiba) Başladık hafif tempo koşmaya. "ay, of, dayanamıyorum" nidaları arasında koşmaya devam ettik. Bu gibi durumlarda Hitler, Mussolini taktiği ve rejimi uygulamak şart. Yoksa kişi hemen gevşeyiveriyor. Eve döndüğümüzde genç kız arkadaşım "batsın bu dünya" adlı parçayı söylemeyi kendisi için uygun gördü ve artık her saat o'nu söylüyor.

Akşam üzeri dün akşam gerşekleştirilmesi gereken iş görüşmesi için tarafları ayarladım ve işlerimi bitirdikten sonra kişileri görüştürdüm. Birinin dükkanı ve malzemeleri var, nakit parası yok, diğerinin, işletme tecrübesi ve biraz nakit parası var, dükkanı ve malzemeleri yok. Oturup şartları konuştular. Gerisi onlara kalmış. İki tarafta benim tanıdığım. Düşünüp karar versinler koskoca adamlar.

Bu sabah Linda cığım ile iş yerine geldik ve güne hızlı bir şekilde başladık. Siparişlerle bir likte dolmalık yaprak isteyenler de oluyor. Hem burada, hem facebook'ta yazınca insanların ağzı sulanmış ve yaprak siparişleri almaya başladım. Tuzlanmamış, buzlanmamış, taze yaprak bir başka oluyor tabi... Biraz dışarı çıkın canım. Yürüyüş yapın. Göreceksiniz, doğa bir sürü gıda maddesini İstanbul'un göbeğinde bile ücretsiz bir biçimde sunuyor. Her yer üzüm bağı dolu, biz de gidip marketten, pazardan yaprak alırız. Cevizleri roman arkadaşlar toplayıp satıyor. Çam fıstıklarını bilen toplayan yok. (herkes ben toplarken "onlar ne" diye soruyor) Nane, ıhlamur, daha neler neler... Hadi hadi çalışın biraz.

Hava bulutlu, rüzgarlı fakat sıcak. Böyle hava da çalışmak da bir başka güzel oluyor canım. Rüzgar var ama cadde'ye iniyorsun sıcaktan yürünmüyor. Orada rüzgar sıcak esiyor. Bizim sokak farklı. Burada ağaçlar olduğu için rüzgar serinletiyor.

Akşam üzeri işler biraz yavaşladı. Yemeğimi yedim, taze yaprağa sarılmış hellim peynirimi yedim, tetlımı yedim ve artık "gideyim" diyorum. Bu gün memleket meseleleri ile fazla ilgilenmiyeyim. Yarın yine yazışacağız nasılsa... (geçen hafta ki acemi editör gitmiş, tecrübelisi gelmiş)

Biliyor musun: Zürafa kulaklarını dili ile temizler miş... (ne yetenek ama...)
Çirkin söz: ''Evladın mı var, derdin var..." Anonim
Güzel söz: "'Bebek gibi uyuyor' diyenlerin muhtemelen hiç çocukları olmamıştır." Leo J. Burke

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara