Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlük ruh çağırdı, hayat baktı, Boss'a soru sordu:)

Hayattan gerçek tad alamıyorum, ışığımı yansıtamıyorum, yaşamımın akışı yok, gelecek için yatırımım yok, el ele, kalp kalbe tadını çıkarabileceğim bir dost meclisim yok, saçlarım ahenkle dansetmiyor, mutlu bir geleceğe sahip olamadım, Çok kötü durumdayım kendimi hiç iyi hissetmiyorum... Böyle hissetmeme sebep olan tek şey reklamlarda kullanılan sloganlar... (sırası ile: gazlı içecek, kredi kartı, inşaat, toplu konut, şampuan, banka.) Hani ürettikleri yaşamın temel gereksinimleri olsa, yanmayacağım. Abuk subuk gereksiz tüketim mallarında kullandıkları sloganlara bak. Yok hayatın gerçek tadıymış, yok mutluluk kaynağı imiş, yok her şey güzel olacakmış... Eminim çok etkilenen vardır. Keşfetmek için yüz bin dolarlık jipleri bile alan vardır. (yoksa gereksiz ve yollara sığmayan aletler bu kadar çoğalmazdı)

Merhaba e-günlüğüm; Üreticiler, sanayiciler ve reklamcılar, insanların beyinlerine nasıl etki edeceklerini ve ürünlerini onların hayatlarına nasıl sokacaklarını yıllar önce öğrendiler. Ancak tüketiciler her söylenene, her işaret edilene inanmamayı, yüz yıllardır öğrenemediler... Bu da, kolay yönetilebilen toplumları yaratmaya doğru atılan adım oldu. Olsun bana ne, dünyayı ben mi kurtaracağım. Koskoca eğitim görmüş bilim adamlarımız ve kadınlarımız (biricik kadınlarımızı bilimden yadsıyamayız.) varken... Ah yine "bilim adamı" dedim aklıma onların gerçek fikri sabit yapılarını ortaya koyan bir fıkra geldi. Yarın yazacağım yazının ön sözü olsun...

Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için bir süre evden ayrılır. Bu arada hepsinin dikkati köşede duran soba üzerinde toplanır.

Soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar.

Kimyacı, "adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece sobayı daha kolay yakmayı amaçlamış";

Fizikçi, "adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş";

Jeolog, "burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanin taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangin olasılığını azaltmayı amaçlamış";

Matematikçi, "sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış";

Antropolog, "adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş".

Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar., Adam cevap verir: - "Boru yetmedi."

İşte bu boru meselesi, çağımız bilim adamlarının çözemeyecekleri kadar zor bir denklem...

Değerli e-günlüğüm; Dün gece Boss ile birlikte oturduk. Hasta olduğu için oyun ve gezme işleri geçici olarak durduruldu. Yemeğini de biraz daha fazla ve daha vitaminli veriyorum. (yoğurt, yumurta, süt gibi eklentiler yapıyorum. Et oranını biraz artırıyorum) On altı gün sürecek ve 7. ile 14. günler çiftleşme günleri olduğundan yanımda iş yerine götüreceğim. Erkek köpekleri çeken bir koku salıyor. (bu özellikler biz insanlarda niye yok sanki? Bazı şeyler ne kadar kolaylaşırdı)

Ayrıca dün gece yarın olacaklar (cern projesi) hakkında bilgi almak için nostradamus'un ruhunu çağırdım. İnsanlığı kurtarmak adına uğraştığını, çok meşgul olduğunu ve gelemeyeceğini söyledi. Ben de ısrar etmedim. Boss'a sordum. En azından doğayı bizden daha iyi tanıyorlar. Kafasını sağa sola sallayıp gülümsedi. "hav, havvvvv, hauuuav, hhhhaaaavvvv" dedi. Tercüme edeyim e-günlüğüm: "Bıraksınlar bu işleri, kendi sonlarını hazırlıyorlar, doğaya uyum sağlamaya ve iç içe yaşamaya çalışsalar daha iyi olacak"

Bu gün, düne nazaran işlerimiz biraz daha zayıf, ancak bir hafta öncesine göre daha iyiydi. İyi olacak, iyi olacak.

Öğleden sonra Elmar geldi ve yardım etti. Dersleri erken bittiğin de gelip yardım edeceğini söylemişti.

Evet sevgili e-günlüğüm; Bu günlük de bu kadar. Yarın yazışmak üzere hoşçakal.

Biliyor musun: Mavi balinaların çıkardığı ses, 850 km uzaktan duyulabiliyormuş... (demek ki 850 km çevremde mavi balina yok. Hiç sesini duymadım)
Güzel söz: "Tanrı, insana iki taraf eklemiştir. Birinin üzerine otururuz, diğeri ile düşünürüz. İşte insanoğlunun başarısı bunlardan hangisini daha çok kullandığına bağlıdır..." Hillel SEGAL (desene yandık. günümüzde her kes oturarak iş yapıyor. Bilim adamları dahil)

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..