Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

E-günlükte "kabile" değişikliği

E-günlük sayım yaptı, mühimmatlarında eksiklik yok... Sağdan soldan, toprak altından çıkan kalem, kağıt, silgi, kitap, defter gibi mühimmatlar kesinlikle bize ait değildir, ilgililere duyrulur... O mühimmatların, nereden geldiğini, ülkemize nasıl girdiğini, kimlerin satıp, kimlerin aldığını, hangi ülkeye ait olduğunu, daha önce kullanılıp kullanılmadığını bilmiyorum. Bir şey yapıldı ise, "benim haberim yok, valla ben görmedim, ben yapmadım, o yaptı" diyerek savunmayı tamamlayıp, işimize devam edelim... Benden başkasının kullanmadığı bilgisayar, araba, cep telefonu da arıza yaptığında aynı deyişler ve cevaplar geçerlidir. Bu yüzden beni arayıp sorular sormayın. Kim yaptıysa onu bulun...

Merhaba e-günlüğüm; Yukarıda ki yazıları mı? Bilmem, ben yazmadım. O an da burada değildim, görmedim, duymadım, haberim yok... Yabancı uyrukludur, dış kaynaklıdır vs vs. (salla gitsin) Havaalanlarından kimin girip çıktığı belli değil nasılsa

Vay anasını, (neden "babasını" değil?) Türk Alman Jinekoloji Eğitim, Araştırma ve Hizmet Vakfı (TAJEV) Başkanı Prof. Dr. Cihat Ünlü, modern yaşam ve ekonomik krizin libido kaybına (cinsel arzuda azalma) neden olduğunu savundu...

Eğer doğru ise bütün olanları, istikrarsızlıkları, şiddet dürtüsünü, "demokrasi, insan hakları, eşitlik" gibi kavramların saptırılmasını, anlam dışına çıkarılmasını, akıl almaz yasaları, iletişim bozukluğunu, böyüklerimizin konuşurken iki kelimeyi bir araya getiremeyişlerini, boşanmaları, ilişkilerde ki sıkıntıyı anlamak kolaylaşacak... "Libido kaybı, çok şeyin kaybolmasına sebep olur.." (bu benim araştırma sonuçlarım) Ayyy şirket yöneticileri, büyük başları (baş'ın büyüğü), devlet yöneticilerinin, bürokratların "libido" kaybına uğramış halini düşünemiyorum. Lüks arabalar, özel korumalar, özel şöförler, cep telefonu trafiği, bilgisayarlar, toplantılar, forumlar, konferanslar... Yazıktır modern (hesapta) yaşamın getirdikleri ile yaşayanlara...

E-günlüğüm; Dün akşam seni gönderdikten sonra hafif yağmur yağmaya başladı ve sonra hızlandı. Yürüyüş düzenleyerek, marşlar söyleyerek, sloganlar atarak eve gittim. Boss ve Joker'in yemeklerini verip dışarı çıkardım. Bir ara kalabalık geldiler ve çığlık attım. Hepsi birden seri şekilde havlamaya başladı ve ben bas bariton sesimle bağırınca sustular...

Ardından masamı kurdum ve Ömer Hayyam abi ile sohbet ettik. Birlikte düzene, padişahlık sistemine, hükümdarlara verdik veriştirdik. Hatta yeni kurulan "kabile" değişikliği hakkında da ileri geri konuştuk... Hayır yanlış yazmadım. Onlar yanlış ifade ediyor. "Kabine" değil, bu değişiklik açık açık "kabile" değişikliği... Görünen, "bir kişi" olarak görünür ama, gerçek öyle değildir. Bu modeller kabileler halinde yaşarlar ve önemli mevkilere gelenler, diğer kabile üyelerine iş bulur, ihale verir, ev araba aldırır, çocuklarını yurt dışlarında okutur, servetlerine servet katarlar... Bu tükenmeyen pastadan pay alabilmek için, kabileden olmayanların hiç ama hiç şansı yoktur... Bir şeyler umanlar, bekleyenler olsa da değişen bir şey olmayacak. Bana göre "haber" değeri bile yok...

Dün gece "uluslararası geleneksel gençlik gecesi" yapmadık. Başımda üç köpek varken böyle bir geceyi kaldıracağımı sanmıyordum. Zaten oğlum da kız arkadaşı ile buluşmuş (hangisi, kaçıncısı, adı ne bilmiyorum) izin aldı ve biraz geç geldi. (bize göre değil, yaşına göre geç geldi) Ben de hem kafa dinledim, hem de Ömer abi ile uzun uzun sohbet etme fırsatı buldum...

Sabah yataktan zor kalktım. Gece sohbeti ve şarabı fazla kaçırmışız herhalde... Hemen kahvaltımı yapıp, yoldaş Linda'yı alıp işe geldim. Öğlene doğru yaşanan hareketlilik, öğleden sonra hız kesti. Sabah kendi kendime "trafik neden bu kadar kalabalık" diye soruyordum ki çift gördüğümün farkına vardım. Aslında gördüğümün yarısı kadar araba var mış ortalıkta. .. Sonra iş yerine gidip kendime sirkeli su yapıp içtim. Hemen ayıltıyor meret.

Akşam üzeri yemek saatim geldiğinde hem günün, hem de haftanın bittiğinin farkına vardım. "Ne de çabuk geçiyor günler, haftalar aylar..." diye düşünerek Linda ile yemeğimizi yedik. (Linda'da aynı şeyi mi düşündü bilemem) Fırından köy ekmeği almıştım, Linda'nın yemeğine de ondan kattım. Afiyetle yedi. Ne yani kendimize başka o'na başka ekmek mi alacaktım? Omaz öyle şey. Devlet eşitsizlik yapıyor diye ben yapamam.

Duydun (yani okudun) değil mi e-günlüğüm. Yemeğimizi yemişiz. Demek ki ayrılma vakti gelmiş... Pazartesi görüşmek üzere... Hoşçakal

Biliyor musun: Dünyanın ilk gökdeleni sayılan Home Insurance Building, 1885’te Chicago’da inşa edil miş.. 10 katlı ve 42 metre yüksekliğindey miş...

Çirkin söz: ''Kadınlar sade bal değil, zehir tesiri de yaparlar..." H. Edip Adıvar

Güzel söz: "Büyük görünen bir çok adam, yakından bakılınca büyüklüklerini kaybederler..." V. S. Landor

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..