- Kategori
- Gündelik Yaşam
E-günlükte trafik kazası ve şans eseri yaşamak.
Bu aralar hep kötü sanılan şeyler yazıyorum. Moral bozucu, sinir bozucu, bazan acıklı, bazan dramatik, bazan hüzünlü yazılar. Oysa güzel şeyler yazmayı çok istiyorum. Örneğin: Enflasyonun gerçekten tek haneli rakamlarda olduğunu, trafik kazalarında dünya ülkelerinin en gerisinde olduğumuzu, hastanelerimizde hiç yanlış operasyon yapılmadığını, bebek ölümlerinin hiç olmadığını, kedi ve köpeklerin öldürülmediği, maganda kurşunlarının olmadığı ve bu yüzden kimsenin ölmediği, terör olaylarının bu derece can olmadığı, emniyet mensuplarımızın çok iyi görev yaptığı, eğitim, sağlık, altyapı sistemlerimizin sorunsuz olduğunu, özgür bir medyası olan demokratik ve çağdaş bir ülkede yaşamaktan gurur duyduğumu, eşitsizliğin en alt seviyelerde olduğunu, orman yangınlarının olmadığını, yiyeceklerimizin ve içeceklerimizin çok sağlıklı olduğunu, iktidar partilerinin gerçekten bu ülkeyi ve vatandaşı düşündüğünü, geçinemeyen, aç, sefil insanların çok düşük seviyelerde olduğunu, çok eğitimli bir toplumumuz olduğunu, kimsenin yerlere çöp atmadığını, tükürmediğini, tüm bireylerin birbirine saygılı ve hoşgörülü davrandığını, tatil yörelerin de asla turistlere tecavüz etmediğimizi, onları kazıklamadığımızı, ticaretimizin çok düzgün ve dürüst yürüdüğünü, doktor, avukat, hakim, savcı, öğretmen gibi ülkenin kemik yapısını oluşturan kişilerin gerçekten görevlerini çok iyi ve doğru bir biçimde yaptıklarını, ve daha burada yazamadığım binlerce olguyu, düşünceyi, uygulamayı, oluşumları gelişen bir olumluluk çerçevesinde yazmayı çok, ama çok isterdim...
Buyrun; "orman yangınlarının sebebi, sigara ve kibrit miş..." Dün yolda yürüyen bir sigara ve arkasından takip eden bir kibrit görmüştüm. Demek ki orman yakmaya gidiyorlarmış. Vay terbiyesiz sigara ve kibrit.
Merhaba sevgili e-günlüğüm; Çok isterdim yazdım ya, bütün bunları ben yazmamışım gibi sabah gözümün önünde bir bayan sürücü, yaşlı bir adama hızla çarptı ve adam havalanıp yere düştü. Her yer kan için de, (görüntülere yazım sansürü koyuyorum) ambulans çok geç geldi, yaşlı adam hak etmediği şekilde yerde cansız yatıyordu. Kadın şok geçiriyordu... Hak ediyor muyuz? İnsanlar mı hatalı? İlkel ve dünya da benzeri olmayan yollarımız, kavşaklarımız, mühendislik hatalarımızın hiç mi suçu yok? Trafik canavarı kim? Freud "gerçek yaşam rüyalarda" der. Ne yapalım, 24 saat uyuyalım mı? (burası şaka Freud'un deyişi böyle yorumlanamaz) Ayılar 4-5 ay sürekli gerçek yaşamla başbaşalar. Keşke biz de senede 4-5 ay gerçeklerle yaşasak... (kısa kes çok yazdın) Teselli olarak bu gibi ölümlü olaylardan sonra "hayat devam ediyor" deyişini kullanırız ama hayat ite kaka, eksik ve yalpalayarak devam ediyor. Kendimizi aldatmaya gerek yok...
Her gece gerçek yaşama geçmeden ön hazırlık yapıyorum. Köpeklerimin ihtiyaçlarını giderip onlarla vakit geçiriyor, oynuyorum, toprak da yürüyorum. Ardından bahçe de masa kuruyor ve kendime rakı hazırlıyorum. Sağlığa zararlı sigara paketimi de yanıma alıp, başlıyorum beynimin en derin yerlerine kadar inmeye... İşte bütün sorgulamalar, sorular, cevaplar, öneriler, çözümler geliyor ön plana. Sorunları çözmek için düşüncelerimi hayata geçirmem gerek. Bir bakıyorum uygulama alanı kalmamış. İşte o zaman doğru yatağa gidiyor ve sınırsız rüyalarıma dalıyorum. Sınır yok. Kötü adamları ister yok ediyorum, ister eğitiyorum. Üzerime tren gelse durduruyorum, içinde bulunduğum düzeni yola koyuyor ve yaşanacak hale getiriyorum. İnsanların hepsi selamlaşıyor, hepsi birbirine yardım ediyor, kötü niyetli olanlar rüya otomatiğimle ayıklanıyor, huzur ön planda kalıyor ve birbirinden hoşlananlar özgürce seks yapıyor veya birlikte yaşamaya karar veriyor. Özgürlükden kimse söz edemiyor, çünkü öyle özgürlük var ki kişisel kısıtlamalar koymuş herkes. Ama kimse kimseye karışmıyor, kimse kimseye fikrini kabul ettirmek derdinde değil... Derken uyanıyorum özgürlükler ve mutluluklar dünyasından. Sahte yaşama geçiş yapıyorum yine köpeklerimle birlikte. Onlar benden iyi biliyorlar gerçek sandığımız yaşamın sahte olduğunu. Bu yüzden arkamdan ağlayarak geri çağırıyor beni "gitme" dercesine...
E-günlüğüm nasılsın? iyi misin?
İyiyim sevgili Sahip... Sabah ki kaza çok etkiledi beni. Çok soğuk kanlıyımdır, çok duygusuzumdur bilinen anlamda. Çok duygusal ve çok kırılganımdır bilinmeyen anlamda. Yanımda biri parçalansa kılım kıpırdamaz, babam öldüğünde randevuya gitmiştim "gelemeyeceğim" demek için. Benim iyi olmamı engelleyen "bok yoluna gitti niyazi" tedirginliği ile yaşamamız. 1970 li yıllarda Alman profesör, Türkiye'de ki araştırmasını tamamladıktan sonra şu sonuca varmıştı: "Biz de insanlar şans eseri ölüyor, sizde ise insanlar şans eseri yaşıyor..." Her an bir araba çarpabilir, kene ısırabilir, kafamıza kiremit düşebilir, çevremizde bombalar patlayabilir, bir manyağın tuttuğu takım kazandığı için kurşun yağmuruna tutulabiliriz. Bir sonraki güne sağ salim başlamak bu ülkede bir mucize... Sabah kalkınca hep birlikte haykıralı: "yaşasın bu gün de yaşıyorum!"
Bu gün Elmar yanım da. Kadıköy bölgesinde sular kesik ama burası lüks bir semt, bütün binaların su deposu ve hidroforu var. Dolayısı ile su satışlarımızda bir artış yok. Geçen sene üç-dört gün kesilmişti o zaman bayağı zorlanmıştık.
Dün verdiğim siparişler (siparişleri bir gün önceden veriyoruz) bu gün öğlen saatlerinde geldi ve terden yerleri yıkayarak boşalttık.
Havalar ısındığından beri, hem ev de, hem iş yerin de yemeklerimizi zeytinyağlı yemeklerden oluşturuyoruz. Böylece yemek yedikten sonra malum ağırlık çökmüyor. Bu gün de zeytinyağlı biber dolma, zeytinyağlı börülce ve bol sirkeli, limonlu, zeytinyağlı, nar ekşili salatamız var dı. İçeceklerimiz limon suyu (limonata demiyorum çünkü şeker koymuyoruz) veya ayran.
Facebook epey işe yaradı. Yine çok eski bir arkadaşımı buldum ve cumartesi akşamı görüşeceğiz. Daha çok var aradığım arkadaşım ama hepsini bulamıyorum, onlar beni bulsun.
Gidiyorum e-günlüğüm. Bu günlük de bu kadar. Yarın umarım yazacak iyi şeyler bulurum yada uydururum.
Hoşçakal.
Biliyor musun: Dünyadaki fotokopi makinalarında meydana gelen arızaların % 23'ü makinaların üzerine oturarak, kendi popolarının fotokopisini çekmek isteyen insanlardan kaynaklanıyormuş... (acaba ayıp olmasın diye mi böyle yazdılar? Bence fotokopi çekmiyorlardı...)
Güzel söz: "Değişim bir kumardır ama, hiç bir şey yapmamak da öyle..." Arthur B. Dougall