- Kategori
- Güncel
Ecdadınız adına da özür dilemeye yüreğiniz yeter mi?

Osmanlı Tarihi’ni incelerken halk isyanlarının nedeni olarak sapkınlık, rafızılik ve aslında bir Türkmen Devleti olan fakat Osmanlı Soyu’na rakip olduğu için, Yeni Osmanlı zihniyeti tarafından Acem olarak gösterilen, Safevi Devleti’nin Osmanlı’yı içten yıkma girişimi olarak çarpıtıldığını, bastırılma metotlarının ise meşrulaştırılmaya ve 40 bin Alevi Türkmen’in katliamının mazur gösterilmeye çalışıldığını görürüz.Yükseliş dönemi diye adlandırılan Osmanlı’nın o en parlak döneminde Anadolu halkı arkası gelmez bir şekilde ayaklanmakta ve arkası gelmez bir şekilde de kırılmaktadır.
Halk zulüm ve baskıyı Kapı Kulları’ndan bilmekte ve kendileri gibi Alevi Türkmen olan Şah İsmail’e sığınmaktadır. Bu durum Yavuz lakaplı Zalim Sultan Selim’i Şah İsmail ile karşı karşıya getirir. Bunun acısını ise Anadolu’nun Alevi Türkmen halkı çeker. Yavuz lakaplı zalim 40 bin Alevi Türkmen’i katliama uğratır. Halk Osmanlı’nın karmaşık kendisine yabancılaşan ve Türkçeden iyice uzaklaşan dilini anlamıyordu. Osmanlı bir devşirme devletine dönüşmüştü. Bu da halkı duru Türkçe konuşan Alevi Türkmen Safevi Devleti’ne yaklaştırmaktaydı. Bu yakınlaşma Zalim Yavuz’un hışmını çekmekte gecikmez.
İsmail Hakkı Uzunçarşılı 40 bin Alevi Türkmen’in katledilmesini şöyle mazur göstermektedir: “Tarihi olaylara ve vesikalara dayanarak incelemeden hüküm verenler Yavuz Sultan Selim’in şehzadeler meselesini hallettikten ( not: Tabii ki kardeşlerini ve yeğenlerin boğdurarak) sonra Şah İsmail ile muharebeden evvel Anadolu’daki azılı 40 bin Kızılbaş’ın idam ve hapis olunmalarını sebepsiz bulurlar. Ve Sultan Selim’i eleştirirler. Yukarıdan beri gösterilen olaylar göz önüne alınırsa Padişah’ın ne kadar isabetli hareket ettiğini ve Şah İsmail üzerine giderken gerisindeki tehlikeyi bertaraf etmek istediği görülür.” (Osmanlı Tarihi cilt:2 sayfa: 256) Görüyor musunuz saygın bir tarihçi hiç sıkılmadan Yavuz’un yaptığı katliamı nasıl mazur görüyor ve olumluyor.
Faruk Sümer ise şöyle diyor: Safevi Devletini bir Türk devleti olarak kabul etmek için reddolunamayacak kuvvetli delililer vardır. Kıyımlar nedeniyle Anadolu’nun boşalmasını ise şöyle izah ediyor. “Bu göç hareketinin vukuunda Osmanlı devlet adamlarının zulüm ve tedbirsizlikleri ile gafletlerinin büyük rolü olduğu da unutulmamalıdır.” İşte iki tarihçinin görüşü.
Tabii ki Yavuz’dan sonra Kanuni’nin de dönemi bundan farklı değildir. Zulme karşı isyanın ve kıyımın arkası gelmemektedir. Şahkulu, Donuz Oğlan, Veli Hanife, Yenice Beyin ayaklanmalarının ardından 1526 da o güne kadarki ayaklanmaların en büyüğü olan Kalender Çelebi isyanı başlar. Faruk Sümer bu durumu şöyle tespit eder “Kanuni Mohaç’ta yeni topraklar ele geçirmeye çalışırken Anadolu’da kan gövdeyi götürüyordu.” Kanuni 30 bin yeniçeri 2 bin sipahi ile Sadrazam İbrahim Paşayı Kalender’i ezmeye gönderir. Sadrazam Kalenderle açık bir savaşı göze alamaz. Dulkadirli beylerine dirlikleri geri verip yolsuzlukları engelleyeceğine söz verir. Onları Kalender’den ayırmayı başarır ve savaşarak güçleri iyice azalıp morali bozulan Kalender’i Başsız denilen yerde sıkıştırarak ezer. Kalender’in ve ona sadık kalan Dulkadir Beyi Veli Dündar’ın başlarını kesip atlarının arkasına bağlayarak Kanuni’ye sunar. Ödül olarak maaşı 2 milyon akçeye çıkarılır.
Tarih kimsenin gönlünden geçtiği gibi değildir. Objektif olarak incelediğimizde Osmanlı’nın en parlak devrinde nelerin yaşandığını ve o meşhur hoşgörüsünün de havada kaldığını görürüz.Şimdi bu durumda ben soruyorum. Sayın Başbakan ecdadınız olarak yere göğe sığdıramadığınız Osmanlı’nın bu kıyımlarından dolayı ecdadınız adına da özür dilemeye yüreğiniz yeter mi?
Ahmet Elden.