Eczane mi, lokanta mı?..

- Çek oradan bol acılı bir Adana...

- Abi bana 5 lahmacun...

- Meşhur İskender Kebap'a gel abi, kebap'a gel...

Bayramda kendimi Eczane diye attığım yer bir lokanta çıkmaz mı?

Malum Kurban Bayramıydı... Şeker ve baklavayı yine fazla kaçırdık... Kaçırmakla da kalmadık abarttık mı abarttık...

Malum bayramların özelliğidir. Her gittiğiniz yerde tıka basa şeker ve baklava ile dolduruverirsiniz midenizi...

Yeseniz bir dert yemeseniz bir dert...

Yeseniz şekerinizi fırlattırırsınız, yemezseniz evsahibi veya sahibesi darılır, eliniz mahkum yersiniz...

Eh bir de çürük diş meseleniz varsa, yandınız demektir...

Çok sevdiğimiz bir ağabeyimize bayram ziyaretine gidip, baklavayı abarttıktan sonra yediğim baklavadan dişim tuttu...

Yola ağrıyan dişle çıktık... Yol bitmek bilmiyor... Trafik ve yağmur da cabası...

Hanımın ve benim çantamın içinde ağrı kesici yok, gözlerimiz ise yoldaki nöbetçi eczaneleri turluyor...

Neyse sonunda yolumun üzerinde nöbetçi bir eczanenin önünde arabamı durdurdum...

İçeriye koşar adımlarla girdim...

Tam bir ağrı kesici isteyeceğim...

O da ne?

İçerisi mis gibi lahmacun kokuyor...

Gözlerime inanamadım... Kapının girişinde duran kasadaki adama:

- Yahu burası eczane değil mi?

- Eczane yukarısı. Burası lokanta...

- Tabelaya baktım ama, burası eczane görünüyor...

- Abi sen camlara bakmadın mı...

- Ne bileyim dişimin ağrısından cama bakmak hiç aklıma gelmedi...

Burası SSK Samatya Hastanesi'nin karşı kaldırımı...

Tam hastane karşısı yani...

Hadi ben gündüzün bir vaktinde yanılıp eczane diye lokantaya girdim... Ya gecenin bir saatinde ilaç ilaç diye kıvranan hasta veya hasta yakınları ne yapsın?

Onlara da gecenin bir vakti, üç lahmacun, bir İskender, bir duble ayran iyi gelecektir sanırım...

Canım Türkiye'min güzel insanları, siz işinizi ne güzel bilirsiniz...

Bir tabelada iki, üç işi şıpıdanak bitiriverirsiniz...