Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '08

 
Kategori
Eğitim
 

Eğitim hakkı

Eğitim, bireyin davranışlarında, kendi yaşantısı yoluyla ''istendik'' davranışlar geliştirme sürecidir. Eğitim bir süreçtir. Günümüzün eğitim bilimsel anlamıyla ise bu tanım: ''bireyin akıl, duygu ve düşünceleriyle bir bütün olarak ele almaktır.'' Artık günümüzde insan, sırada oturarak ders dinleyen öğrenci modelinden çıkmış yerine, mantığı, zekası ve bedeniyle, aktif rol almaya başlamıştır. Günümüzde başrol öğrencidedir, öğrenendedir. Tahta başında ders anlatan otoriter öğretmen figürünün yerini, öğrenme ortamları hazırlayan eğitim rehberleri almaktadır.

Eğitimin eşitlikçi, kaliteli ve bireyin ilgi ve yeteneklerine göre planlanıp programlanması yasalarla ve uluslararası düzenlemelerle güvence altına alınmaya çalışılmıştır. Türkiye’ de ve dünyada yapılan çalışmalara bakıldığında, özellikle gelişmiş ülkelerde asıl olan bireyin hak ve özgürlükleridir. Ülkemizde ise asıl olan ve öncelikli olan devletin sürekliliği ve üstünlüğüdür. Bu açıdan bakıldığında, çok sayıda anayasa profesörünün yayınladığı makale ve yayınlarda, 1982 anayasasının devlet egemenliğini bireyin hak ve özgürlüklerinin üzerinde tuttuğunu ifade etmektedir. Batıda ve gelişmiş ülkelerde bireyin eğitim hakkı, eşitlikçi bir bakış açısıyla korunma altına alınmıştır.

Eğitim hakkı öylesinde önemli ve özel bir haktır ki; bu içi boş bırakılamamalıdır. Devletlerin işleyiş ve çalışma mantığına göre eğitim hakları çeşitlilik azr eder. Sosyal devlet ilkesine ve çalışma mantığına sahip devletler, tüm yurttaşlarının eğitim hakkını herşeyden üstün sayarlar. Bu nedenle bilim, kültür ve sanat alanında eğitim almaları, yeteneklerinin geliştirilerek, topluma faydalı hale gelmeleri için eğitim-öğretim politikalarını planlarlar.

Bu açıdan Türkiye’ ye baktığımızda, özellikle son günlerde ''eğitim hakkının'' daha da anlamsızlaştırılmaya çalışıldığını, kafaların iyice karıştığını görebiliyoruz. Nedenine gelince: ''Sosyal devlet ilkesi ve laik devlet ilkesi ile birebir ilgisi olmayan bir hizmet anlayışı resmileştirilmek için tartışılıyor.''

Tabloyu netleştirmek için yasalarda yer alan eğitim hakkından bahsetmek isterim:

1.İnsan Hakları Evrensel Bildirisi:

"Herkes ;vicdan, din, ve düşünce özgürlüğüne sahiptir. Bu hak , din veya kanaat değiştirme özgürlüğünü, dinini veya kanaatini tek başına veya topluca ve açık olarak veya özel olarak öğrenme, uygulama ve açıkça belirtme özgürlüğüne sahip olmayı gerektirir."(Madde 18)
"Herkesin eğitim hakkı vardır. Eğitim hiç olmazsa temel eğitim evrelerinde parasızdır. Temel eğitim zorunludur. Mesleki ve teknik eğitimden herkes yararlanabilmelidir. Yüksek öğrenim yeteneklerine göre herkese açık olmalıdır."(madde 26)

İnsan Hakları Evrensel Bildirisine göre , bireyin eğitim özgürlüğünü, siyaset ve politikanın gölgesinden kurtarmak isteyen bir eğitim bilimci olarak; çağ gereği, sosyal ve laik devletin her vatandaşına “önce vatandaş” diyerek “kaliteli” eğitim vermesi gerektiğini hatırlatırım. Devlet kaliteli program ve öğretmenleriyle, her vatandaşına en az kusurla eğitim vermek mecburiyetindeyken, bütün eğitim sorunları bir kenara bırakarak, tek bir simgenin anayasal güvence ile korunmaya çalışması için zaman harcaması, yukarıdaki ilkeye tamamen aykırıdır.

2. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi:

Bedensel, zihinsel veya toplumsal bakımlardan güçlüğü bulunan çocuklara özel durumun gerektirdiği özel sağaltım, öğretim, eğitim ve özen sağlanacaktır"(Md.51)

Hiç olmazsa temel eğitim düzeyinde parasız ve zorunlu bir eğitim çocuğun hakkıdır. Genel kültürünü arttırmak yeteneklerini, bireysel muhakeme kabiliyetini, ahlaki ve toplumsal sorumluluk duygularını geliştirmek ve toplumun yararlı bir üyesi olmak için çocuğa eşitlik koşullarına göre bir öğretim sağlanacaktır. Eğitimde ona rehberlik eden sorumluluklara yol gösterecek ilke, çocuğun yararlarının en iyi şekilde gösterilmesidir. Bu sorumluluk ilk önce anne ve babanındır.

Mustafa Kemal Atatürk’ ün ''Eğitimde feda edilecek fert yoktur'' sözü, kabul edilen Çocuk Hakları Bildirgesinden zaman ve sahip olduğu ufuk olarak daha da üstündür. Yüce önder, eğitimin başı boş, bağnaz, şekilci ve yüksek ufuklardan geride kalmış zihinlere eğitimi bırakmamak için önce Tebhid- i Tedrisat ( Eğitim Birliği) yasasını 3 Mart 1924’ te çıkarılmasını sağlamıştır. Ardından yapılan eğitim reformu ile Türkiye Cumhuriyeti’ nde okuma yazma seferberliği başlatılmıştır.

Böylelikle, önce yurttaşını düşünen, sosyal, laik bir hukuk devletinin temelleri 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile şekillenmiştir.

Devletler laiktir ve bireylerine eşitlikçi bir yaklaşımla eğitim hizmeti sunarlar. Okullara dini simgeler girmez, eğitim hakkını alan herkes aynı biçimde okuluna gider ve eğitim hakkından yararlanır.

Türkiye Cumhuriyeti eğitim sistemini, tarikatler, tekke ve zaviyelerin eğitim anlayışlarına bırakılmaksızın, 1924 yılından itibaren, doğusundan batısına, tüm yurttaşlarına bilim, kültür, sanat ile örülü bir eğitim programıyla eğitim-öğretim çalışmalarına devam etmektedir.

Yüksek öğretim hakkında gelinen tartışma noktası, eğitim hakkından yoksun bırakılan pek çok vatandaşımızın hakkını gaspetmeye devam ettiğini söylemek durumundayım. Okuma-yazma eğitimi alamayan kızlarımız için kampanya başlatılacağına, eğitim hakkı alanlar için, inanış ve dinsel simge tartışmalarının devam edilmesi, cehalete itilen binlerce insanın eğitim hakkının yok edilmesidir. Şu an işlenen gelinen nokta gayri hukukidir, insancıl değildir. Hepimiz biliyoruz ki inanışı gereği eğitim alamayan kızlarımızın oranı %1’dir. Yoksulluk nedeniyle okuyamayan % 55’ in hakkını T.B.M.M kürsüsüne getirmeyen her siyasetçi yasalar önünde, vicdanlar karşısında suç işlemeye devam etmektedir.

Bu nedenle, sivil toplum örgütlerini ve duyarlı tüm yurttaşları işlenen bu eğitim cehaletine karşı tepki vermeye davet ediyorum.

Saygılarımla,

Aylin Atasagun

 
Toplam blog
: 53
: 4924
Kayıt tarihi
: 07.07.07
 
 

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Programları ve Öğretim Bölümünden mezun oldu. ..