- Kategori
- Eğitim
Eğitim karmaşasında seçme ve sıralama hataları

Eğitim karmaşası;
Yine gündemin arka yüzüne daldım ütopyamda gezinirken. İlgisiz kalayım derken hayatın bam teline bastım. Eğitim, her fırsatta her konuda tek radikal çözüm olarak gördüğümüz en önemli unsur.
Gençlerimiz öyle bir yarıştalar ki, at yarışlarında biteviye koşan atlar bile az yorulur yanlarında. Çünkü bir beyin fırtınasına yakalanıyorlar ki... Okula girmek bir türlü, çıkmak başka dert . Çünkü okul çıkışları karmaşık, okullar desen öyle..Bir öyküyle anlatmak istiyorum. Çünkü eğitimi sorun yapmak değil, çözüm aramak amacıyla paylaşmak istediğim bir konu bu…
Orta halli bir memur çocuğudur Ceylan. Kader onu daha küçük yaşlarda kendi ayakları üstünde durmaya mecbur eder. Yorucu bir işte çalışan anne ve babasını ancak hafta sonları görebilmektedir. Bunun yanında bir de küçük kardeşine bakar okul dönüşü... Hep hayalinde doktor olmak vardır. Küçükken gazoz kapaklarını stetoskop yaparak kardeşini muayene eder güya. Hep okul birincisidir Ceylan...Çünkü okumayı çok sevmektedir.
Bir gün elinde ortaokul kitabı görür annesi.
-Kızım sen daha ilkokula yeni başladın, okumayı yeni söktün, kendi kitabını okusana…
-Ama orada böyle anlatmıyor ki?
Ve Ceylan ilk ve orta öğrenimi süresince hep kendinden sonraki sınıfların testlerini ve kitaplarını okuyup çözümleyerek okul birincisi olur…
Oysa eğitimde okul öncesi çocuğa asla okuma öğretilmemesi ve her şeyi okulda öğrenmesi önerilir. Çocuğa çubuk, fasulye saydıran zihniyet, onun beyninin ne denli donanımlı olduğunu idrak etmez. Bazı aşırı düşkün veliler çocuklarına kıyamaz çok ödev verildiğinden yakınırlar. Bir bakıma doğrudur. Ödev çocuğa basit gelirse sıkar. Çok sorularda ilerde basitlikten yapılamaz. Dönelim Ceylana... O da ödevlerden sıkılmaktadır. Çünkü ona ödev olarak verilen onun bildiği basit bir şeydir ve onca vakit kaybıdır. Bu şekilde başarılıdır işte.
Bir öğrencinin başarılı olma nedeninin temelinde bir sonraki dersi ve sınıfı takip etmek yatmaktadır. Velilere çevrenizde bir üst sınıfa giden öğrencinin kitap ve çözümlü defterlerini attırmayıp almalarını ve dersleri önceden takip ettirmelerini öneririm. Bir de çocuk bunu kendiliğinden yapıyorsa… Ceylan gibi… Ve kardeşi de minik parmaklarıyla daha ilk okula gitmeden klavye üzerinde harfleri öğrenip , sayıları yerleştirebilmektedir. Ablası derslerini hep ona anlatır. Hani Ahfeş “in keçisi gibi okula başladığında sanki önceden öğrenmek zararlıymış gibi... Böyle bir eğitim sürecinde çocuk aptal yerine konulduğunu fark etmeden lüzumsuz bir şekilde koca yarı yılı hecelerle boğuşarak geçirirken bildiğini de unutur. Ceylanın başarısı her yıl aynıdır. Kursa gitmesi gerektiği söylenince Ceylan şaşırır. Sınıf öğretmenine bunun nedenini sorar. Çünkü hayat bir sınav maratonudur ve bu sınavlarda bu kadar bilginin boşa gitmesini sınıf öğretmeni istememektedir. Ceylan kursa gitmez ama kursa giden arkadaşlarından ders fotokopileriyle test çözer. Hatta ne kadar test kitabı varsa sınıf seviye fen matematik ayırmaksızın çözer. Ceylan için testler sanki birer bulmacadır. Hani bazı kişilerde bulmaca hastalığı vardır. Önceleri vakit geçirmek için yapılan bulmacalar çözümlenemedikçe merak arttırır ya… Ceylan da tutku haline gelmiştir test çözmek . Konuları bilmediği halde sorunun içinden cevap öğrenmektedir. Ceylan dersleri sorulardan anladığını söyler hep. Ezber sevmez hiç. Matematik ve mantıksal gücünü kullanır aklının. Öyle bir egzersiz olmuştur ki onun için böyle sorular... Daha sorunun bir iki cümlesinden neticeye ulaşmaktadır. İnanılmaz ki üniversite sorularını bile hatasız çözmüştür daha orta son da… Ve OKS sınavı gelir çatar. Bulunduğu ilçede birinci olmuştur. Her istediği yere girebilecektir. Aslında Ceylan doktor olmak istediği için fen lisesini ilk tercih yapar ve eve yakın olan özel bir okuldur. Bu özel okul bir bildiriyle puanlamada yüksek ilk on kişiyi burslu okutacağını söylemiştir. İlk on öğrenciden olmak Ceylana cazip gelir bir de her sınıf 13 kişilik olup özel eğitim alacaktır ya hem de parasız okuyacaktır. Sıralamada yerleşir tabi ki okula… Artık rahattır. Ama ailesi müdürü kayıt için aradığında burs olayının kalktığı cevabını alır. Böylece Ceylan parası olmadığı için tercih ettirildiği okula gidemeyecektir. Buraya kadar tamam… Şimdi hikayenin gerçek ve ilgililerce bana çözüm üretilebilecek yanına dönüyorum.;
Eğer bu ülkede, başarılı bir öğrenci, parası yoksa iyi bir eğitim alamıyorsa, Anadolu, Fen liseleri, Meslek liseleri, düz liseler, askeri vb okullara girerken ayrımcılık başlıyorsa… Kılavuzlara şöyle bir bakın, meslek lisesi mezunu alan fakülteler çoğunlukta. Aydın kişileri isteyen yok gibi... Ayrım temelde başlamıyor mu? Bir öğrenci eğer emek ve zaman harcıyorsa parası yoksa düz liseye… Düz lise sanki Milli Eğitim değil evet değil çünkü sadece Milli….. Eğitim kısmı yok. Çünkü çocuk bunun yanında dershanelere gitmek ihtiyacı hissediyor. Sanki birileri bunu bizzat yapıyor. Dershanelerde mülakatla bir kitleyi tercih edebiliyor.Örneğin ailen ne iş yapar , tutucu mu hadi …isim vermeyeyim. Çoğu İslami adı altında maddi kazanç sağlayan dershaneler… Okullarda öyle... Daha hayata ilk adımı atarken Ceylan bu ayrımda şaşırıp kalıyor. Ceylan şimdi hiçbir okula giremeyecek. Çünkü parası yok. Çünkü puanı yüksek, kendinden alt tercihe inemiyor yüksek olana yerleştiği için. Çünkü kendinden alt puana düşük puanlıların ilk tercihleri giriyor. Çünkü alt okulu ilk tercihi değil. Bu ayrımcılık nedir? Eğitimde özel ya da düz lise olur mu olsa da hizip , hiyerarşi olur mu bu nasıl bir düzendir. İşin tuhafı eğitime özel olduğu için Milli eğitimde karışmıyor..İnsan simsarları dershanelerini ve okullarının taban puanlarını yükseltmek için yüksek puanlı öğrencileri burs vaadiyle kandırıp diğer haklarını yakıyorlar. Öss ise ayrı bir dert. Ona başka bir yazımda değineceğim. Bu şartlarda Ceylan ne yapsın. Tavsiyelerinizi bekliyorum...