Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mayıs '13

 
Kategori
Deneme
 

Eğri hedefe varsa bile isabet doğru olmaz

Eğri hedefe varsa bile isabet doğru olmaz
 

Padişahım sen doğru ol, eğri belasını bulur.


Akla, mantığa, gerçeğe, kurallara, hakikata uygun. Bir ucundan  diğer ucuna kadar yönü değişmeyen DOĞRU.

Düz olmayan,yön değiştiren,çarpık,eğilmiş eğik,doğrunun karşıtı “eğri yol” münhani olan EĞRİ.

Günümüzde doğru değerini yitirmiş, eğri değer kazanmıştır. Doğru artık takip edilmeyen uzun ve terk edilmiş engelli bir yol. Eğri daha çabuk hedefe götüren kolay ve engelsiz bir yol olarak tercih edilmektedir.

Sevgimizde, saygımızda, insan ilişkilerimizde, yaşam mücadelesinde, eğri baş tacı edilirken, doğru  kilim kabul edilip yere serilmeyen çul haline gelmiştir. Doğru geç netice verir. Eğri çabuk neticeye ulaştırır.

Doğru ve eğri arasındaki en büyük silah yalan ve hiledir. Doğru  bu silahlar nedeniyle eğriye esir düşmüş. Doğruya karşı kullanılan bu her iki silahın başka ülkelerden ithal  edilmesine gerek yoktur. İkisi de ülkemizde en çok imal edilen, ekilen, biçilen yerli mallarımızdır.

İyi bir pazar bulmaya gerek yok. İhracatı yapılmayan ,elimizde kalan önemli mallarımızdan yalan ve hile adeta geçim kaynağımız ve yaşam tarzı olmuştur .Ticarette, siyasette, adam kayırmada, yandaş kazanmada, yoksul ve fakir sayısını artırmada, parasız sahip olunan ve piyasada değeri çok kıymetli ürünlerimizdir.

Aslında doğru tektir sözü yine doğrudur. Ne çare ki doğru yalnızdır,kimsesizdir, öksüzdür, yetimdir. Toplum içinde pek itibar görmez oldu. Doğru kendisinden beklenen neticeyi vermeyen akıl ve mantıktan uzaklaşmış değerini yitirmiş eskimiş bir sözcük.                                      

Kıssadan hisse;

Vaktiyle padişah ölür, yerine yılların deneyimli veziri tahta geçer. Kutlama için tören düzenlenir. Sıra saray erkanına gelir. Padişahın huzuruna çıkanların tümü sanki ağız birliği yapmışcasına ” Padişahım siz çok yaşayınız, makamınız çok güzel, siz saray’a Saray size yakışıyor” diye vıcık, vıcık yağ yapmaya devam ederler. Yılların deneyimli veziri hiç yutarı mı? Veziri çağırır gelmeyen varsa onlarda gelsin bir an önce bu yağlı, tuzlu, iki yüzlü kutlama töreni bitsin diye emir verir.

Yapılan araştırmada sarayın aşçısı kutlama törenine gitmemiş .Görevliler, ”Bre aşçı sen halâ bekliyor musun ? “Çabuk ol padişaha hayırlı olsun demeye gideceksin.”

Aşçı , “Bakın ellerim, yüzüm, gözüm hep un, toz ,duman ,yarın gitsem olmaz mı? “Görevliler,  “Bak halâ konuşuyor çabuk bre adam.”

Çaresiz kalan aşçı  üstü, başı ,un, toz, yağ lekeleri, olduğu halde padişahın huzuruna çıkar. Etrafı gözetikten sonra” padişahım hayırlı uğurlu olsun, siz sara’ya alışmayın, saray’da size alışmasın , siz doğru olun eğri belasını bulur”

Padişah sen sarayda ne iş yaparsın? Padişahım ben sizin saray aşçısıyım. Padişah aşçı sana teşekkür ediyorum. Bunca gelip gidenler bana böyle bir söz söylemediler. Hep böyle sözler beklerim. Bundan böyle her sabah gelip bana bu sözü hatırlat hazinemden sana her gün bir altın verecekler.Git işine devam et..

Aşçı her gün sabah gidip “padişahım sen doğru ol, eğri belasını bulur” der, hazineden  bir altın alır görevine devam eder. Eh damlaya, damlaya göl olur misali evde koltuklar hanımın kolunda bilezikler, aşçının giyim ve kuşamında büyük değişiklikler meydana gelir.  

Bir müddet sonra aşçıbaşı,yahu aşçı ben senden daha fazla ücret alıyorum. Bizim hanım geçenlerde size gelmiş. Maşallah koltuklar, perdeler, harikaymış, sonra sen son zamanlarda çok değişik giyiniyorsun. Bu değirmenin suyu nereden gelir.

Aşçı,"aşçıbaşım, ustam kusura bakmayın size söylemeyi unuttum. Ben her gün padişaha gidiyorum. Padişahım sen doğru ol eğri belasını bulur diyorum o da hazineden her gün bana bir altın veriyor. Hanım’ın kolundaki bilezikler, koltuklar, benim üstüm, başım bütün değişiklik bundan ibarettir". Meselenin mahiyetini  şimdi anladın değilmi?

Aşçıbaşı akşam eve gidince hanımına söyler hanım,hanım biliyor musun? bizim aşçı nasıl  zengin olmuş. Adam her gün gidip padişaha, padişahım sen doğru ol eğri belasını bulur der ve bunun içinde her gün bir altın alırmış.

Aşçıbaşnın hanımı, tüh sana sen aşçıbaşı olduğun halde bir aşçı kadar bilgiye sahip olamadın. Sen aşçıyı ve hanımını yarın bize yemeğe davet et gerisine karışma.

Ertesi gün aşçıbaşı aşçıya bu gün hanımın ile birlikte biza misafirsiniz. Akşem olur aşçı ve hanımı aşçıbaşına ait eve yaklaşınca  evden sarımsak kokusu dışarıya sirayet etmiş.

Aşçı hanımına yalvarır ne olur bana yardımcı ol ben bu sarımsak kokulu yemeği yemeyeyim der.Yemek gelir aşçı kusuruma bakmayın biliyorsunuz ben sabah padişahın huzuruna çıkacağım. Sadece su alayım yeter der.

Aşçıbaşı, aşçı ayıp ediyorsun, bu yaptığın bana hakarettir.İnsan bir tadına bakar.Aşçı yemeğin tadına bakar ancak içeri giren dışarı çıkmaz. Ağzını yıkar,çare yok .

Sabah saraya gidince mendil ile ağzını kapatır padişah aşçıya "senin zaten ne söyleyeceğini biliyorum" git altını al görevine devam et der.

Aşçı çıkınca aşçıbaşı padişahıın huzruna çıkar.”Padişahım gördünüzmü? aşçı nasıl ağzını kapatmıştı”Doğru ya neden ağzını kapatmıştı".

Ah padişahım, ah bu aşçı varya bu aşçı bir tellal gibi sağda, solda padişah kokuyor, rahatsız olmamak için ağzımı kapatıp içeri giriyorum der.

Padişah veziri çağırır “Emrim emir ola, aşçı yakalana,sorgusuz sualsiz ateş ile yanan fırina atıla diri,diri yana.

Aşçıyı yakalarlar fırına götürürler son isteğini söyle, benim son isteğim padişah ile görüşmek, hayır o olmaz başka son isteğini söyle son isteğim budur der.

Padişah’a haber verirler efendim son isteğini söylemiyor, inatla sizinle görüşmek istiyor. Padişah getirin bakalım neyi görüşecek.Aşçıyı padişahın huzuruna getirirler.

Padişah sorar “bre aşçı sen nasıl arkamdan böyle konuşursun,sözde ben kokuyormuşu ondan dolayı ağzını kapatıyormuşsun.

Aşçı, padişahım ben size söylediğim sözü tekrar ediyorum “siz doğru olun eğri belasını bulur”şu arka sırada kıs, kıs gülen aşçıbaşı var ya, dün bizi yemeğe davet etti,sarımsak yemekten fazlaydı, yemeği yemek istemedim kırıldı, bir parça yedim ancak içeri giden dışarı çıkmadı, sabah sarayda sizin huzurunuza çıkarken ağzımdaki sarımsak kokusu sizi rahatsız etmesin diye ağzımı kapatmıştım.

Padişah yeniden veziri çağırır.”Vezir emrim emir ola, aşçı serbest bırakıla, aşçıbaşı yakalana sorgusuz, sualsiz ve son söz hakkı tanınmadan odun ile yanan fırına atıla diri,diri yana.”

Fermanımdır : “Aşçı sarayıma aşçıbaşı ola.”

Ey eğriye, yalana ve hileye iki elle sarılanlar, eğri hedefe varsa da isabet doğru olmaz.

Saygılar sunuyorum.

Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN 

 
Toplam blog
: 608
: 2204
Kayıt tarihi
: 12.04.12
 
 

Bingöl'de, Baharın son ayında, ikindi üzeri un ambarı (kiler) arkasında, ebesiz, hemşiresiz, Emin..