Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '06

 
Kategori
Mizah
 

Einstein yetiştiremedik Süreyya Hilton verelim

Bir Einstein, bir Kant, bir Descartes yetiştirememişiz ne gam! Paris Hilton’un yerli versiyonunu armağan ettik ya dünyaya, bu onur bize daha birkaç yüzyıl yeter! Türkiye'de ortalık günlerdir "Paris Hilton Süreyya" haberleriye çalkalanıyor. Şahsen benim “yerli Paris Hilton”umuz Süreyya Yalçın Dürüst hakkında yazılanları okuyup, Süreyya hanımın hepsi birbirinden enteresan aktivitelerini öğrendikçe “ey dünya gör, Paris Hilton’luk nasıl olurmuş” diye haykırasım geliyor. Hangisini söyleyeyim: Süreyya hanımın sayın pederinin kızının banka hesabına 60 milyon dolar yatırdığını mı, ona Miami’de 10 milyon dolarlık ev aldığını mı, Süreyya hanımın köpeğini Ferhat Göçer konserine götürdüğünü mü, ya da köpeğin boynuna üç bin dolarlık tasma taktığını mı? Bir ulus için bunların her biri ayrı bir övünme nedeni... Gerçi, Süreyya hanımın ne zenginliğinin ne de çılgınlıklarının (!) hakiki Paris Hilton’la karşılaştırılabilir bir yanı var. Üstelik Süreyya hanım, hakkında yazılanların hemen hepsini yalanlamış, banka hesaplarına ayda 20 bin dolar yatırıldığını, Miami’de mütevazı bir dairede oturduklarını, köpeğinin tasmasının fiyatının üç bin değil, üç dolar olduğunu söylemiş ama biz kime nasıl inanacağmızı biliriz. Biz ki ana haber bültenlerini bile sadece magazin için izleyen, magazin formatı dışında verildiğinde haber bile izlemeyen bir ırkın ahfadıyız. Magazine inanmayıp da gerçeğe mi inanacağız? Ayrıca kırk yılda bir övünecek bir sebep bulmuşuz, bundan kendimizi niçin mahrum edelim?

Yılın “Müthiş Türk”ü Miami’den!

Yurtdışına gidip yerleşebildikleri üniversitelerin sunduğu imkanlarla bir şeyler yapan/yapmaya çalışan vatandaşlarımız vardır. Bunların ABD ölçülerinde sıradan, olağan sayılabilecek başarı öyküleri zaman zaman gazetelerimizde “NASA’daki müthiş Türk”, “ABD’deki Türk doktorun büyük başarısı” gibi manşetlerle yer bulur. Bu vatandaşlarımızın başarılarını abartıp “Falanca Türk bilim adamı olmasa NASA mekik falan fırlatamaz”, “ABD’deki Türk doktor kansere çare buldu” gibi efsaneler uydurmaya bayılırız. Bu tip haberler öyle bir havayla yansıtılır ki mantıklı bir okur ister istemez, “bu yıl Nobel fizik ya da tıp ödülü kesin bizde” beklentisine girer. Gelgelelim Nobel adayları açıklandığı zaman bu “Müthiş Türk”lerin adını bir türlü göremeyiz aday isimleri arasında. Ayrıca ABD’de yetişen bir bilim adamı gerçekten o ödülü alsa bundan bizim neden övünme payı çıkarmamız gerekir, onu da bir türlü anlatamam kendime ya; o ayrı mesele... Olsa olsa edebiyat ödülü için şöyle bir Yaşar Kemal, Orhan Pamuk isimleri dolaşır ama önce adaylar, arkasından da ödül sahipleri açıklanınca bunun da kendi kendimize yarattığımız bir beklenti olduğunu anlarız.

Nobel’i bizden birinin kazanması tahminimce şu anda hayatta olanlarımızın çoğunun ömür süresi içinde göremeyeceği bir mutluluk. Ama abartının, boş işlerle avunmanın, şehir efsanesi üretmenin Nobel’i olsa kesin her yıl aday olur, iki yıl da bir de kazanırız gibime geliyor. Ha, bir de bütün hayatı magazin biçiminde yaşamanın, yansıtmanın.


İşte bu yılın “Müthiş Türk”ü de yine ABD’den, bu kez Miami sahillerinden çıktı. Yerli “Paris Hilton”umuz Süreyya Yalçın Dürüst... 22 yaşında zengin, güzel, birkaç yabancı dil bilen, kendisi gibi zengin ve tanınmış bir aileden genç bir adamla evli genç bir kadın. ABD’de Miami’de yaşıyorlar. Koca Kerem Dürüst henüz üniversite öğrencisi. ABD’de ebeveynlerinin gönderdikleri parayla geçinmeye çalışıyorlar. Bir de sevimli köpekleri var. Yani nereden baksanız sıradan bir çift, sıradan bir yaşam...


Yani buradan bir haber ya da magazin malzemesi çıkarmak öyle her baba magazincinin kârı değil. Ayrıca Süreyya hanımın aktiviteleri henüz Nobel ödülü kategorilerinde de yer almıyor. Olsun, önemli değil. Bize biraz un, biraz da su verin yeter. Ondan nasıl altı ayda zor bayatlayan bir ekmek çıkaracağımızı biliriz. İşte un da ortada, (Süreyya hanım ve eşi) su da (zenginlik, Miami, köpek vs)... Magazin dergilerimizden en ciddi gazetelerimize, televizyonlarımızdan radyolarımıza kadar bütün medyamız Süreyya’nın denize girişini, güneşlenmesini, köpeğinin tasmasını, eşiyle dans etmesini, bikinilerini, pareolarını haber yapar, biz de bunları merakla, izleriz.


Süreyya Yalçın bizzat, kendilerine gazetelerin ana sayfalarında yer verilip, fotoğraflarının Cumhurbaşkanının, Başbakanının fotoğrafından büyük basılmasını yadırgamış ama ne fayda? Biz bulmuşuz oyuncağımızı bir kere. Yazar, fotoğrafını çeker, okur, tv programında seyreder, bu yazı da böyle geçiririz. Hele Süreyya’nın adının önünde “yerli Paris Hilton” sıfatını getirdik mi göğsümüz kabarır, huşu içinde “Allahım bizi bu yılda ‘müthiş Türk’süz koymadın ya, sana şükürler olsun” deriz.

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..