- Kategori
- Sosyoloji
Ekmeğimiz bal börek değil

Ekmeğimiz bal börek değil.
Bir köy fırınında nasırlı ve kınalı eller tarafından pişirilmiş bir çörek.
Bir çörek ki mayalarken sesiz bir türkü tutturmuş Ayça kız.
Bir daha göremeyeceği yavuklusuna.
Ağlamak yasakmış o köyde.
Gizlemiş gözyaşlarını. Çemberinin ucuyla silmiş.
Hep soğan demiş. Soğan görünce öfkelenmiş. Soğan gözlerimi yakıyor demiş.
Gözleri yakan soğan değilmiş oysa.
Gönül yangınına soğan neylesinmiş.
Korkudan yaş bile içine sinmiş. Sahip çıkamadığı yaşlardan birkaç damla düşmüş hamurun mayasına. Kim bilir silmek için gözlerine yaklaştırdığı elinin ayasına.
Ekmeğimiz bal börek değil aslında.
Gözyaşları gönüle düşmüş, üstüne martılar üşüşmüş. Gemiler yapmış sonra üzerinde yüzmüş. O hiç deniz görmemiş.
Denizi görmemiş gözler gönlüne bakarak mavileşmiş.
Yani bir yanı bulut, bir yanı umutmuş.
Gençliğini yaşamadan unutmuş. Ekmeğimiz ne bal ne börek. Ayça kızın elinden çıkmış bir çörek. Bir yanı çatlamış, bir yanı yanmış, kararmış.
Sanki yüreğini eline almış.
O yürekle hala yanıyorum. Ne zaman bir çörek görsem onu anıyorum.
Ekmeğimiz bir çörek, bal börek değil.