Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '13

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Ekonomi, insan davranışı ve mutluluk

Ekonomi, insan davranışı ve mutluluk
 

Ekonomi ve mutluluk


Marksizmi bilmediği halde bir miktar farklı literatür okumuş kafası kulağı çalışaneğitime bulaşmış insanların hepsi Marksa göre alt yapının, ekonomik ilişkiler ve üretim biçimlerinden oluştuğunu ve alt yapının bir toplumun sosyo-ekonomik ilişkilerinin belirlediğini söylediğini, üst yapının ise; Din, Sanat, Bilim, Ahlak, Kültür kurumlarından oluştuğunu daha başka deyişle düşünceyi tanımlamadığını bilir.

Sosyolojide, ekonomi ile insan davranışı arasında doğrusal bir korelasyon (ilgileşim) olduğu biliniyor, Ülkemizde Ekonomik verilerin parlak olmadığını ilk ağızdan öğreniyoruz, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan uyarıyor, ama jöleli danışman gaz veriyor ortalığı yağlıyor, yalakalığın en üst model örneklerini sunuyor, her şey harika diyor. Peki, ne diyor Babacan, tüketicinin kredi kartlarına olan borçlarını gözlemledikleri için, kredi kartı taksitlerine sınırlama getirileceğini söylüyor ki bu büyümenin temel parametresi olan iç tüketiminin azalacağını, küçüleceğini ifadesidir. Bu uyarının ABDdeki devletin kepenk indirmesi krizini ve Merkez Bankasının Politikasını, Türkiye’nin Suriye krizini çözemeyişindeki olumsuz etkileri var tabii.

Ekonomi bilimi her ne kadar sosyal bilimler şemsiyesi altında kendine yer bulmuşsa da aslında gerçeklerin rakamlarla doğrulanabildiği bir bilimdir. Bu durumda da mademki doğrulabiliyor, neden her ağızdan başka bir laf çıkıyor sorusu akıllara gelebilir. Kimisi ekonomi çok iyi derken kimisi nasıl çok kötü diyebiliyor? Matematik sayılara dayalıdır ancak matematiğe bile dar açıyla bakıldığı takdirde bizi yanlışa götürecektir. Söz gelimi 100 büyük bir sayıdır denebilir ama 1.000’den küçük bir sayıdır. Dolayısıyla ülke ekonomimizde gerçekleri ortaya koymak istiyor ve çözümleri gerçeklere göre sunmak istiyorsak mutlaka geniş perspektifle rakamlara bakmalıyız. İç talebe bakıldığında Türkiye’de büyümenin kamu öncülüğünde ve zayıf bir şekilde devam ettiğini görüyoruz. İstanbul’a 3.havaalanı, 3.köprü, TOKİ projeleri gibi harcamalar ile devlet eliyle büyüme sağlanmaya çalışılsa da bu katkı toplumun genelinde refah artışı sağlayabilecek nitelikte değildir.

Sonuç olarak 2013 için öngörü toparlanma yılı olacağı iken mevcut sorunlara ek olarak, kur riski, kredi riski, likidite riski göstergelerinde de tehlike çanlarının çalmaya başladığı yıl olarak karşımıza çıkmıştır. Bu noktaya gelinmesinde dış konjonktürün etkisi kadar “ekonomik büyüme” kavramının içinin yanlış doldurulması da etkili olmuştur. Belki de bu saatten sonra yapılması gereken “seçim ekonomisine” geçilmeden, kamuda gelirleri değil giderleri azaltıcı politikalar uygulamak ve özel sektörün üretimini artırıcı teşvik ve önlemlere öncelik vermek olmalıdır.

Ülkemizde ekonominin insan davranışları üzerindeki ekonomik ve sosyal etkilerini tespit edebilmek amacıyla yapılan çalışmalarda bir dizi genel soruna yer verilmiş ve katılımcılardan 1 den 7?ye kadar bir dereceleme yapmaları istenmiştir. Araştırmacılardan 1 ekonomik yapının kötü olmasının veya krizin etkisi en fazla, 7 ise krizin etkisi en az olarak değerlendirmeleri istenmiştir. Araştırmaya katılan katılımcılardan bir kısmı, ekonominin en büyük etkisini (1 en önemli etki) % 37,7 ile “işsizliğin artması” şeklinde belirtirken, % 22,3?ü “Ekonomik sorunların artması”, % 14,3?ü “şiddetin artması”, % 12?si “Toplum yapısının bozulması”, % 11,7?si “Göçlerin artması”, % 10,9?u “intihar ve boşanmaların artması”, % 8,9?u “Aile yapısının bozulması” şeklinde ifade etmişlerdir. Bununla birlikte araştırmada ortaya çıkan bir başka bulgu ise katılımcıların beyanına göre, olumsuz ekonomik koşulların toplum üzerinde en az etkisinin (7 en önemsiz etki) intihar ve boşanma oranları üzerindeki (% 22,9) etkisi olarak belirtilmiştir.

KATILIMCILARIN TOPLAM GÖRÜŞLERİ, (1. Rakam oran, 2. Rakam denek sayısı);İşimi kaybettim 51,7, 181, Birikim yapamıyorum 16,9, 59, Borçlanmaya başladım 29,4, 103, İkinci bir işte çalışmaya başladım 44,3, 155, Ailemden destek almaya başladım, 35,7,125, Harcamalarımı kıstım 15,1, 53, Alım gücüm azaldı 17,4, 61, Aile bireylerinden işsiz kalanlar olduğu için destek oluyorum 42,0, 147, Arabamı sattım 50,0, 175, Var olan birikimlerimi harcadım 26,6, 93, Geçimimi sağlamak için kredi aldım 39,7, 139, Kredi kartımı son limitine kadar kullandım 36,0, 126, Daha da yoksullaştım 28, 98. Araştırma kapsamında anketi cevaplayanlar arasında yapılan değerlendirmelerde, katılımcıların yaşadıkları ekonomik olumsuz olayların herhangi bir ekonomik krizle alakasının olmadığını belirtenlerin oranı, en yüksek “işimi kaybettim” (% 51,7) seçeneğinde karşımıza çıkmasıdır.

DAVRANIŞ DEĞİŞİMİ OLARAK İSE;Sosyal faaliyetlerim azaldı 20,3, 71, Tatile gidemedim/gidemiyorum 22,3, 78, Ailemle yeteri kadar ilgilenemiyorum 28,9, 101, Aile bireylerine karşı saldırgan ve öfkeli bir tutum içindeyim 34, 119, Aile bireyleriyle iletişimim bozuldu 38,3, 134, Boşanmayı düşünüyorum 56,3,197, Can ve mal güvenliğimden endişe ediyorum 42,6, 150, Ülkeyi terk etmeyi düşünüyorum 45,7,160, Yaşadığım şehri terk etmeyi düşünüyorum 42,1,150, Bir ebeveyn olarak görevimi yeteri kadar yapamadığımı düşünüyorum 40,0, 140, Dikkat sorunu yaşıyorum 35,4, 124, Çabuk sinirleniyorum 30,0,  106, Kendime olan güvenimi yitirdim 41,7, 146, İntihar etmeyi düşünüyorum, 57,1, 200 İnsanlara olan güvenim azaldı 34,6, 121, Kendimi kontrol edemiyorum, psikolojimde ani değişiklikler oluyor 39,7, 139, Uykusuzluk çekiyorum 41,4, 145, Sigara ve alkol tüketimim arttı 40,9,143, İşen atılma stresi ve korkusu yaşıyorum 42,9, 150, Gelecekten umutsuzum 33,7,118, Sürekli ve şiddetli baş ağrısı çekiyorum 38,0, 133 Kendimi sürekli yorgun hissediyorum 33,7,118, Mide rahatsızlığım arttı 42,6, 149, Kalp sorunlarım arttı 50,3,176, Psikolojik sorunlarım arttı 38,9, 136.

Dünya, içinde olduğu ekonomik sistemin doğal ürünü ve sonucu olan ekonomik sorunlarla yaşamaktadır. Küreselleşmeye bağlı olarak ülkelerin ekonomik olarak yakınlıklarının artması sonucunda yaşanan ekonomik sorunlar veya krizler bütün ekonomileri ve sonucunda tüm dünyadaki insanların sosyoekonomik hayatı etkilemektedir. İnsanların hayatı boyunca sürekli ve düzenli bir şekilde dengede tutmaya çalıştığı fiziksel ve ruhsal dünyasını bozabilmektedir. Çünkü insanların fiziksel ve ruhsal davranışları üzerinde sosyal ve ekonomik koşullardaki değişmelerin her zaman etkili olduğu bilinmektedir. Temel ihtiyaçlarını karşılamada sorun yaşayan insanlar daha saldırgan bir davranış gösterebilmektedir. Ekonomik sorunlar nedeni ile toplumda yaşanan bu olumsuzlukların etkilerini belirlemek, tespit etmek oldukça güçtür. Bu güçlük, eldeki verilerin yetersizliği ile “ölçülemeyen” etkilerden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla ekonomik sorunların doğurduğu toplumsal sonuçlar, toplumsal boyutun kat kat daha fazlasıdır. Ancak ekonomik sorunların insan davranışları üzerine etkileri konulu araştırmalar Türkiye’de oldukça sınırlıdır. Bu tür araştırmalar; özellikle, yaşanan ekonomik sorunların insan davranışları üzerindeki etkisinin ortaya çıkarılması açısından ve yaşanan ekonomik sorunların toplum üzerindeki etkisini açığa çıkarmak ve bireylerin yaşanan sorun ve krizlerden dolayı ekonomik, sosyal ve sağlık alanında yaşadığı değişiklikleri ortaya koymak açısından çok önemlidir.

Yapılan araştırmada İnsanlar, ekonomik sorunlar nedeni ile işsizliğin, şiddetin, göçlerin, intihar ve boşanmaların arttığını bunun sonucu olarak aile ve toplum yapısının bozulduğunu ifade etmişlerdir. İşsizliğin artması sorununu ise ekonomik sorunların yarattığı en önemli etki olarak dile getirmişlerdir. Yakın tarihte; Türkiye, Türkiye, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) Kaliteli Yaşam Anketi'nde, Listenin en üst sırasında ise Avustralya yer alırken, Brezilya, Şili ve Meksika'nın ardından 34 ülke arasında sonuncu sırada yer aldığını biliyoruz. İşsizliğin de kaliteli yaşam için büyük önem taşıdığına dikkat çekilen raporda, Türkiye’de yaşları 15 ile 64 arasında olan kişilerin yüzde 48’inin paralı bir işi olduğu ve bunun OECD ortalaması olan yüzde 66’nın altında kaldığı ifade edilmiştir.

TÜİK, Türkiye’de ortalama yıllık kullanılabilir hane halkı gelirinin 10 bin 774 lira olduğunu vurguluyor ve Türkiye’de ailelerin ortalama ayda 898 lira gelire sahip olabildiğini ortaya koyarken, her şeye rağmen(62,6 milyon kişi tatil yapmıyor, 30,2 milyon kişi rutubetli evde oturuyor, 30 milyon insan ısınamıyor.)  Yaşam Memnuniyeti Araştırması’na göre Türkiye’de 18 yaş ve üzerindeki bireylerin yüzde 62.1’i kendini mutlu hissettiğini söylüyor. Dünya Değerler Araştırmaları Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Yılmaz Esmer, 2011 Türkiye Değerler Araştırması sonuçlarına göre Türkiye'de halkın mutluluk seviyesinin yükseldiğini iddia ederek,"İnsanlar hayatından memnun. Ekonomik gelişmeler insanın mutluluk grafiğini yükseltiyor" demiş. Araştırmayı açıklayan Yılmaz Esmer, ilginç bir şekilde"hayatından memnun olduğunu söylediği halkın iç savaş gibi birçok şeyden çekindiğini kaydetti.”

Türkiye Psikiyatri Derneği Bursa Şube Başkanı Dr.İbrahim  Karakılıç ise "Bu kölenin mutluluğu" diyor. "Mutlu olduğunu söyleyen insana, neden ya da nelerden mutlu olduğunu sorduğunuzda ilginç yanıtlar alıyorsunuz" diyor. Dr. Karakılıç: "Yanıtları değerlendirdiğimizde, kölelikten ve köleleştirilmekten, sorgulamayan ve biat eden bir beyne sahip olduklarından, kendileri adına bir liderin sorumlulukları almasından; hakları için mücadele edip sonuç alamamanın getireceği benlik çöküntüsünü yaşamamamak için mücadele etmediklerinden dolayı benlik acısı çekmedikleri için mutlular."

Dr. Karakılıç'a göre mutluluk konusunda bireyin önünde iki seçenek var: "Ya kendine yabancılaşıp, sana buyrulanlara biat edip acı çekmeyeceksin ve mutlu olacaksın. Buna “Kölenin Mutluluğu” denilebilir. Ya da, 'insan olmak, insan gibi yaşamak' için sorgulayacaksın, insan ve insanlık hakları için mücadele edeceksin, acı çekeceksin. Buna da “Acının Mutluluğu denilebilir." Bugün dünyada insanların tercihlerinin egemen güçler tarafından "kölenin mutluluğu" yönünde geliştirilmeye çalışıldığını belirten Dr. Karakılıç, bunun kim tarafından, neden ve kim yararına yapıldığı sorularına "tarihin seyir defterine" bakılarak en iyi yanıt verilebileceğini vurguluyor: "İnsanlık, hiçbir tarih sayfasında, “köleliğin mutluluğundan” mutlu olamamıştır. Ve sonuçta uyanmış ve acı çekmeyi göze alarak, özgürlükleri için çaba göstermiştir. İnsan benliği, “köleliğin mutluluğunu” uzun süre sürdürmeye uygun yapılanma içerisinde değildir. Ancak kapital, egemenler de durmadan ve yılmadan, insanları köleleştirmek için değişik sistemler, yenidünya düzenleri veya düzensizlikleri oluşturmaktadır. Bu noktada, insanların aydınlatılması konusunda, “acının mutluluğu” yaşam tarzı olan erdemli insan topluluklarına çok iş düşmektedir. Görev bilinci ile umutlarını yitirmeden durmadan çalışmalılar.

Işık karşısında her karanlık aydınlanmak zorunda olup, kölenin ve acının mutluluğu ise tüm dünyada erdemli insanların yaşayacağı “acının mutluluğu” ile son bulacaktır.

Nizamettin BİBER

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..