- Kategori
- Ekonomi - Finans
Ekonomik Bağımsızlık ve Kooperatifler

Ekonomik bağımsızlık bir ülkenin kendi insan ve doğal kaynaklarından faydalanarak dışa bağımlı olmadan her türlü ihtiyacını karşılaması, ekonomik ve sosyal hayatını devam ettirmesi, dış ve iç tehlikelere ekonomik ve askeri güvenliğini sağlayabilmesi ve geleceğe emin adımlarla yürüyebilmesidir. Bağımsız ve özgür olmak insanlar kadar ülkelerinde gelişmesini etkileyen kavramlardan biridir. Dışa bağımlı ve bağımsız hareket edemeyen bir ülkenin beklenen gelişmeyi sağlaması mümkün değildir. Böyle ülkeler adı konmasa da sömürge olmaktan kurtulamazlar.
Dünyada 20. yüzyılın son yıllarından itibaren globalleşme, çok uluslu şirketlerin piyasalara hakim olma çabaları hız kazanmıştır. Geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde yabancı sermayeyi çekmek ve ekonomiye iyi yönde ivme kazandırmak adına önemli ekonomik ve yasal tavizler verilmiştir. Özelleştirme çalışmaları ve serbest piyasa ekonomisi uygulanması birçok ülkede uluslararası finans kuruluşlarının yönlendirmesi ve baskıları gerçekleştirilmiştir. Ülkelerin dış borç yükleri artırılmıştır. Ekonomilerin dışa bağımlılığı artırılarak bir an yalancı bahar havası ile dünyaya hâkim olmuş ve yayılmıştır.
Benzer süreçlerin yaşandığı ülkemizde de askeri darbenin verdiği baskı ortamı ile bu konuya eğilimli politikacılar IMF reçetelerini sonuna kadar uygulamışlar. Yazılı ve görsel basında yapılan propagandalar ile toplum etkilenmeye çalışılmış, ekonomik karadeliklere neden oluyor diye kamu kuruluşları birer birer yok edilmiş ve kalan tek tük kuruluş da güçsüz hale getirilmiştir. Seksenli yıllardan itibaren kooperatifler de bir ölçüde tasfiye ve güçsüz hale getirilmiştir.
Bugüne kadar yaşanan olaylara baktığımızda, dünya ve ülkemiz için bu politikalar hüsran ile sonuçlanmıştır. Uluslararası kuruluşları da arkasına alan bu eğilim başta geri kalmış ülkeler olmak üzere gelişmekte olan ülkeleri de etkisi altına almıştır. Bu kuruluşların etkisi ile oluşturulan politikalar ve uygulamalar doğrultusunda toplumsal menfaat eğilimleri yerini bireysel menfaate bırakmış, sosyal politikalar bir tarafa itilerek bireysel zenginlik üreten bir sürece girilmiştir. İnsani bir yaklaşımı olmayan bu süreç beraberinde adı konmayan savaşları, çevre zararlarını da gündeme getirmiştir.
Yaşanan bu süreç içinde dünyada gelişmiş ve geri kalmış ülkeler arasında en bariz fark, gelişmiş ülkelerin globalleşmeyi destekleyen politikalarına rağmen kendi ülkelerinde kamunun menfaatlerini dikkate alarak kooperatiflere ve kooperatifleşmeye önem vermeleridir. Hatta bazı ülkelerde bu yöndeki çalışmaları desteklemek adına kooperatif ürünlerinin kullanımını teşvik eden kampanyalar vardır. Yerelde üretim yerelde tüketim diyerek adına kooperatifler destekleniyor görünmekle beraber ülkenin yerelin ve de ekonomik bağımsızlığını koruma eğilimleri daha da ağırlık kazanmıştır.
Hatta ABD’nin de içinde bulunduğu bazı ülkelerde global kriz karşısında bazı büyük ticari kuruluşlarda devletleştirme denebilecek uygulamalar ortaya çıkmıştır. Bu ülkeler dahi ekonomik bağımsızlıklarını koruma adına böylesi kararları almakta sakınca görmemişlerdir. Bir tarafta kooperatifler ülkedeki ekonomik ve sosyal varlıkları ile ekonomi ve sosyal hayatın sigortası görevini üstlenirken, krizden çıkamayan büyük global firmaların devletleştirilmesi de ekonomik bağımsızlığın korunması adına yerinde bir uygulama olarak görülmektedir.
Her geçen gün yoksulluğun, küresel ısınmanın, doğal felaketlerin arttığı, gıda ve enerji kaynaklarının daraldığı, savaş çığlıklarının atıldığı dünyamızda Uluslararası Kooperatifler Birliğini (ICA) sorunların çözümü için çaba göstermeye iten neden bu tehlikeli gidişin durdurulmasına yöneliktir. Dünyadaki kooperatif liderleri bulundukları ülkelerde ve uluslararası düzeyde bu konularda ICA çatısı altında dünyanın en büyük sivil toplum hareketi olarak bu konulara dikkat çekmektedir. Kooperatifler arası işbirliği ile dünya sorunlarının çözümü konusunda üye örgütlere çağrıda bulunmaktadır. Zaten bu girişimler sonucunda Birleşmiş Milletler 2012 yılını Uluslararası Kooperatifler Yılı ilan etmiş ve dünya genelinde kooperatiflerin önemi ortaya konulmuş, yıl boyu farkındalık etkinlikleri gerçekleştirilmiştir.
Yoksulluğun önlenmesinde, sosyal ve ekonomik refahın artışında rol oynayan kooperatiflerin en temel özelliği o ülkenin ekonomik bağımsızlığında etkin bir güç oluşturmaktır. Ortaklarından aldığı güç ile piyasalarla kötü niyetli oynamalar karşısında ortaklarını halkı ve ülke menfaatlerini korumaktır. Toplumsal bilinci artırmak, birlikte karar vermeyi, birlikte çalışmayı, birlikte yönetmeyi özetle demokratik yaşamı öğretmektir. Kooperatifler bulundukları yörenin insanı ile bütünleşen ekonomik sosyal örgütlenmelerdir. Kooperatiflerin hedefi azami kar değildir.
Geçmişten bugüne kadar ülkemizde ekonomik politika çerçevesinde kamuya ait ekonomik kuruluşlar devre dışı bırakılırdı. Tabii tamamına yakını yok edildi. Kooperatifler çeşitli bahaneler ve baskılar ile zayıflatılıp güçsüz hale getirildi. Görüntüde önemli bir ekonomik gelişme sağlandı görüntüsü verilse de ekonominin önemli bir bölümü başta bankacılık ve sigortacılık olmak üzere sanayi ve ticaret yabancı sermayenin etkisine girdi. Yurt için kaynaklarla üretime dayalı bir kalkınma politikası yerine dışa bağımlı bir ekonomi yaratıldı. Günümüzde bu bağımlılık ülke yönetimine ve siyasi hayatımızda yansıdı. Toplumsal barışımız da tehlike altına girdi.
Peki bugüne kadar izlediğimiz ekonomi politikaları ile global krizi başarı ile aşabildik mi? Gerekli ekonomik gelişmeyi sağlayabildik mi? Ülkedeki ekonomik ve sosyal sorunları çözebildik mi? Özelleştirmeler sonucu özel sektör uygulamalarında beklenen verimliliğe ulaştık mı? Ülkemiz ekonomik kara deliklerden ne derece kurtuldu? Ekonomik bağımsızlığımızı sağlayabildik mi? Toplumsal barışı sağlayabildik mi? Geri kalmış bölgelerde kalkınma adına verdiğimiz proje destekleri ile ne kadar başarı sağlayabildik? Ülkemizin geleceği için gerekli ekonomik atılımları yapabildik mi? Doğu ve güneydoğudaki devlete ait ekonomik kuruluşları ve fabrikaları kapattıktan sonra neler kazandık?
Ne yazık ki tüm bu soruların cevabı kocaman bir hayır ve kocaman bir hiçtir.
Özel kuruluşların bugüne kadar izledikleri politikalar çerçevesinde kendilerini tek başına ekonomik bağımsızlığın temel direği sayılmaları mümkün değildir. Bir kriz anında en stratejik işletmelerin bile kolaylıkla yerli yabancı demeden el değiştirdiği ülkemizde bu kuruluşlara güvenerek geleceği güvence altına almak asla mümkün değildir. Bu şartlar altında da ekonomik bağımsızlığı sürdürmek mümkün değildir. Daha da tehlikelisi bağımsız bir iç ve dış politikada izlenmesi ise hiç mümkün değildir. Nitekim günümüzdeki yaşadığımız birçok olayın temelinde de ekonomik ve siyasi bağımsızlığımızın zarar görmesi yatmaktadır.
Gelişmiş batı ülkelerinin çoğunda ekonomi içinde kamu kuruluşlarının yanında kooperatiflerin payı küçümsenmeyecek ölçülerdedir. Ekonominin bazı sektörlerinde bu oranlar bazen % 80’i aşmaktadır. Bu ülkelerde bugün bile ticari hareketliliğini kaybetmiş yörelerde kooperatifler kurulmakta ve iş sahaları yaratılmakta, ekonomik ve sosyal sorunlara çözümler yaratılmaktadır.
Geldiğimiz noktada sıcak savaşların yerini ekonomik savaşların aldığı dünyada ekonomik ve sosyal sorunların çözümü için ekonomik bağımsızlık şarttır. Ekonomik bağımsızlığın en büyük sigortası halkın gücü, azmi ve kararlığıdır. Kooperatifler halkın gücünü üretime katan ve ülkenin kaynaklarını ekonomiye kazandıran altın anahtarlardır. Bağımsız bir ekonomi için ülkenin kaynaklarını harekete geçiren tek güvenilir modeldir.