Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '08

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

El emeği göz nuru

Arkadaşına güzel bir hediye almak istiyordu. Ama öyle sıradan piyasa işi bir şey değildi aradığı. Özel bir anlamı olsun, farklı olsun, beğenilsin, sadece süs için alınıp bir kenara konmasın bir işe yarasın ama aynı zamanda da ekonomikte olsun istiyordu. Offf dedi ne çok şey istiyorum. Umutsuz dolaşıyordu dükkanları, boş boş vitrinlere bakıyordu. Genelde sıradan, kötü işçilikleri olan Uzak Doğu özellikle de Çin malları vardı. Artık sıkılmaya başlamıştı. Köşedeki pastaneye gidip sıcak bir çay içeyim diye düşündü. Oturdu çayını söyledi. Etrafı seyrederken de birden sokağın köşesinde minik vitrini olan şirin dükkânı gördü. Çayını içip kalkarken umutlanmıştı.

Dükkân sokağın köşesinde, diğer dükkânların yanında küçük ve oldukça sade vitrininde ürünleri sergiliyordu. Bir kenarda gümüş küpeler, bilezikler, yüzükler, diğer köşede minicik bakır taslar, ortada küçük üzeri süslemeli bir iki sandık, renk renk kumaş örtülerle şık ama bir o kadarda sadeydi vitrin. Hemen girdi dükkândan içeri. İçeride bir bayan vardı orta yaşı biraz geçmiş, ufak tefek güler yüzlü.

- Nasıl yardımcı olabilirim derken gülümseyerek yöneldi kendisine doğru.

- Hediyelik bir şeyler bakacağım.

- Düşündüğünüz bir şey var mı?

- Maalesef net bir şey yok kafamda.

- Tamam, siz dolaşın biraz daha sonra ben yardımcı olayım.

Dükkânın sıcak bir görüntüsü vardı. Derli toplu ürünler tek tek etiketlenmiş, şık bir şekilde sergilenmişti. Neler yoktu ki. Süs eşyaları, ahşap sehpalar, pırıl pırıl bir tavla seti, ilerde mavinin tüm tonlarının kullanıldığı seramik bir vazo. Neler neler…

—Yardımcı olabilir misiniz?

— Tabii canım. Beğendiğin bir şey var mı?

— Şu minik sandıkları beğendim.

— Güzel bir seçim. Gerçi bence hepsi güzel. Hepsi el emeği göz nuru.

— Haklısınız. Çok güzeller. Daha önce gördüğüm dükkânlara göre farklı ürünler var.

— Canım artık pek çok dükkânda dışarıdan gelen ürünler var. Bunlar bizim ürettiklerimiz…

— Nasıl bizim?

— Hemen hepsi bir ilden geldi. Sizin beğendiniz sandık Sivas yapımı. Gümüş kakma. Yanındaki Antep’ten geldi. Sedef kakma. Şu nazar boncukları üfleme cam İzmir’den Boncuk Köyden geldi. Şu kilimler Hakkâri’den ama hemen yanındaki Manisa’dan. Hepsi bizden işte.

— Bizde bu kadar çeşit var mı? Ben eskiden yapılır antikacılarda yer alır bu eşyalar sanıyordum.

— Daha neler neler var canım bize ait. Saymaya saatler yetmez.

— Her ilde farklı mı el sanatlarımız peki.

— Öylede sayılır canım. Üretilen malzemeyle ya da topraktan çıkan madenle yaşam tarzıyla değişir gelişir el sanatları. Yani bir yer ormanlık ise ağaç işleri, bakırı varsa bakırcılık daha çok gelişir. Ticari yol yakınsa hayvancılık varsa yani pek çok etken var.

— Peki, makineleri de burada mı yapılıyor.

— Hayır, canım bunlar el işçiliğiyle yapılır. Ustalar çıraklara öğretir. Basit bir iki alet kullanılır. Ülkemiz el sanatları konusunda çok zengin kızım.. Hammaddesine üretim şekline göre çeşitlenir. Dokumalar, altın –gümüş işleri, ağaç işleri, bakır işleri, yemeniler, sedef işleri, keçeler, çömlekler, palanlar, semerler, seramikler neler neler yok ki. Kimi zaman ihtiyaç kimi zaman süs için yapılır bu ürünler. Ama temelde ihtiyaç için yapılmışlardır. Zamanla zevke yönelik hal almıştır. Günlük kullanım için olanlarda dahi sağlam malzemeler zarif bir incelik vardır.

— Hat, ebru vardı birde…

— Onlar Osmanlı Saray kültürünün etkisiyle gelişmiş sanatlarımızdır. Hat, ebru, tezhip, minyatür. Çeşit çeşit örnekleriyle zariftir çok zarif.

— Tüm bunlar çok güzel. Az var ama. Satışlar nasıl peki. Yani neden çok az dükkânda var bunlardan.

— Aslında az olması satılmamalarından, bilinmemelerinden kaynaklanıyor. Bu ustaların geneli zor şartlarda geçinmekte canım. Git gide de bu işleri yapmaları zorlaşıyor.

— Neden?

— Çünkü malzemeyi zor buluyorlar. Yaşam şartlarımız değişince hayvancılık kalmadı mesela. Pahalıya mal oluyor bu ürünler. Malzemeyi bulsalar uzun zaman alıyor bir ürünün ortaya çıkması. Dolayısıyla bunlar fiyatlara yansıyor. Yani ucuz verse emeği karşılamıyor pahalı verse satamıyor. Birde aslında en önemli sorun pek çoğu günümüz yaşam şartlarına uyum sağlayamadı.

— Yani yenileyemedi mi kendini ustalar..

— Evet, canım bazıları olduğu gibi devam etse de sorun yok. Mesela takılar mesela sandıklar. Ama şimdi bir bakır tavayı almaya kalksak nasıl kullanacağız. Kalaylamak sorun. Önemli bir tasarım sorunu var.

— Ama bazıları da hep aynı yapılır.

— Evet canım. Mesela bir halıdaki desenleri kafamıza göre değiştirmeyiz. El sanatlarının üzerindeki nakışlar, motifler bir şeylerin simgesidir. Mesela hayat ağacı vardır bereketi bolluğu simgeler. Saç bağı motifi vardır küpe gibi. Evliliği simgeler. Eli belinde, Koçboynuzu motifleri vardır yine bereketi simgeleyen. Halıdan tut mezar taşına kadar görürüz. El sanatları motifler göründüğünün ötesinde anlamlar taşır.

— Siz işinizi çok seviyorsunuz belli ki.

— Neredeyse ömrüm bu eserlerin içinde geçti. Babamda bir ustaydı. Ağaç işleri yapardı. Sonra ben akademide el sanatlarını seçtim. Yıllardır içindeyim. Ustalar gibi bende ekmeğimi burada kazandım. Emekli olunca da kopamadım. Dükkân açtım.

— Farklı ama dükkânınız.. Umarım beklediğiniz gibi talep olur.

— Benim beklentim kendime değil. Günümüzde maalesef teknoloji üretiminin uzağındayız. Biz kültürel zenginliğimizle doğal güzelliğimizi birleştirip turizme yönlenmeliyiz. Yani aslında kültürümüzü tanıtıp pazarlamalıyız. O kadar zengin ki Anadolu tarihiyle kültürüyle. Araştırmak, öğrenmek, sahip çıkmak lazım. Oysa deniz her yerde kumsal her yerde müzik bar her yerde. Onları bu zengin kültürle kaynaştıramayınca bu değerlerimizde yok olur gider. Yoksa parasız eğitimsiz turistle üç beş sene idare ederiz. Önemli olan, kültürümüzün el sanatlarımızın özünü bozmadan yeni kullanım alanları oluşturmak. Tüm zenginliklerimize sahip çıkarak Dünya’ya kültürümüzü tanıtmaktır.

O sırada dükkâna birkaç müşteri daha girdi. Onlarda kendisine gibi hayran hayran dolaşıyorlardı.

— Sizi fazla meşgul etmeyeyim dedi.

— Yok, canım benim için güzel bir sohbetti. Biraz fazla konuştum sanırım. Umarım sıkmadım seni. Küçük sandığımı alacaksın.

—Evet lütfen. Bu arada benim içinde çok güzel bir sohbetti. Sizin de ustalarında ellerine sağlık. Çok şık. Ara sıra ziyaretinize gelmek isterim.

—Her zaman beklerim canım. Memnum olurum derken uzattı paketi.

Ödemesini yapıp ayrılırken dükkândan hem beklentilerine uygun bir hediye almanın hem de farklı bir alanda bilgi edinmenin memnuniyeti vardı yüzünde.

 
Toplam blog
: 3
: 529
Kayıt tarihi
: 23.01.08
 
 

Halk bilim uzmanıyım. Kültür ve turizm bakanlığında folklor araştırmacı olarak çalışıyorum. Halk kül..