Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Elbet epik bir masal vardır dudaklarda

Elbet epik bir masal vardır dudaklarda
 

Hayal olmadan, masal olmadan yaşanılan anların ne kadar hızlı geçtiğini anladım belirli bir zaman sonra. Kendime soruyorum bazen; ne zaman terk ettim onları? Hayallerin ve masal kahramanların gücünden aldığım hazzın yaratıcılığıma katkısını ne zaman göz ardı ettim? Yıllar sonra yeniden inanıyorum onlara ve görüyorum ki, ben kendi masalımın, kendi hayallerimin kahramanıyım. Masallarda geçen cümlelerin gerçek dışılığına ve sadece varsayımlardan ibaret olacağına inanmıyorum artık. Onlar sadece gerçekleri anlatacaklardır. Çünkü, her cümle, onu duyacak olan ya da onu okuyacak olan kişinin kendi yaşamında kazanacağı bir değeri ifade edecektir. Sadece o cümlenin duyulması, okunması gerektiği bir an vardır ve o an geldiğinde, o kişi, doğru kişi olarak o cümleyi mutlaka duyacaktır ya da okuyacaktır, ardındaki anlamı kendi gerçekliği ile bağdaştıracaktır.

Ve şimdi, yüzünüzdeki o şaşırtıcı ifadeyi göremediğimi sanmayın. Siz öyle sansanız bile ve tüm uyarılarıma rağmen öyle kabul etmeye devam etseniz bile, kabulleriniz benim gerçekliğim olmak durumunda değil, bunu bilmeniz gerekecek.

Ortamda bulunan duyguların eşitsiz dağılımını görüyorum çoğunlukla. Saygı, saygısızlık; hoşgörü, tahammülsüzlük; sevgi, nefret; sakinlik, kızgınlık; bu duyguların hepsi yarı yarıya, adil bir paylaşımla yaşanması gerekli görünmüyor mu sizlere? O sorumluluğa bağlı kalıyor musunuz her zaman? Yoksa birini diğerinden daha fazla mı kullanıyorsunuz adaletsizce?

Gergin geçen konuşmaların ardından, sessizliğe bürünmüş bir haldeyim, avucum terlermiş. Üzerine abandığım masa, avucumdan bulaşmış terle sırılsıklam hale gelmiş. Eşitsiz dağılmış, hiç de adil olmayan bir paylaşımla edindiğim duygularımı saklamak istercesine, gömleğimin koluyla masadaki ıslaklığı yavaşça siliyorum. Bu halde belki de ortaya koyacağım eylemi daha kabul edilebilir bir dengeye sürüklüyorum. Hem de adil olmayan duygu paylaşımlarına karşın.

Geçmişte kazandığım değerlerin bana verdiği eşsiz zevki sürdürebilmek ve ardından yeni kazanacağım değerlerin düşünü kurmak istiyorum. Bu benim doğamda olan bir davranış şeklidir. Mevcut olanı korumak, korurken yeni kazançlarımın bana vereceği yaşamsal tadın hoşnutluğundan nasıl vazgeçebilirim?

Sessizce yaklaşarak koparacağım bir tat vardır oralarda. Arsızca kendime çekeceğim, kimseyi incitmeden, orada olan ama kimse tarafından sahiplenmemiş, belki de sahiplenmeme alçak gönüllüğü gösterilmiş bir tadı nasıl da bırakabilirim ortada?

Kaygısızca ve arsızca elde edilebilen ne varsa biriktirmek istiyorum. Belki yarın, belki iki ay sonra, belki bilinmez ve kestirilemez bir gelecekte kullanmak üzere saklayacağım bir değer olabilir o tat. Kim bilir?

O değeri elde etmek için, yalnızca, “ne olacak alırsam” ya da “ne sakıncası var” şeklinde adlandıracağım bir savunma ile harekete geçeceğim. Yavaşça, küçük adımlarımla ve takındığım ürkek görünümümle. Ancak, merak ediyorum; bunu amaçlarken, varlığını bildiğim olası diğer taliplerden sıyrılma becerisini gösterecek kadar kıvrak olabilir miyim acaba?

O ana kadar sahiplenilmemiş, sahiplenilmeye tenezzül edilmemiş bir değeri almak isteyen diğer taliplerin açacağı olası bir kavganın ortasına düşmek zordur. Paylaşılmak istenmeyen değerlerin yaşatacağı mücadelenin ve ardından yaşanılacak bir çatışmanın ortasında kalmak, o konumda olmanın vereceği acının zulmüne katlanmak ne kadar da yorar insanı!

Kendi kendime, kimseye danışmadan, yardım almadan edindiğim deneyimlerin işe yararlığını sorgulamak zorunda kalabilirim yeri geldiğinde.

Bir rüyanın içinde olup da, başka birine ait bir bedenin içinde hissedebilirim kendimi. Düşüncelerim ve gözlerim bana ait ama bedenim başkasına ait. Ne ürkütücü! Bedenimin benden bağımsız kararlar verebileceği gerçeği suratıma çarpıyor bunu hissettiğimde. Beni korkutan, kazanabileceğim değerleri, bu nedenlerle biriktirme hevesinden vazgeçmemdir.

O anlarda, beni cesaretlendirecek bir cümle vardır birilerinde, mutlaka, henüz söylenmemiş, ama söylendiğinde elbette dinleyeceğim bir cümle, hem de dikkatlice; belki de bir metin vardır bir yerlerde, zaten yazılmış ya da yazılmamış olan; ama elbet bir gün okuyacağım yazıldığında ya da bana ulaştığında, hem de bir solukta, kendimi vererek. Elbet epik bir masal vardır dudaklarda. Kendi kahramanını içinde yaşatan. Birilerinin bildiği ve anlatacağı; elbet duyacağım bir tansıkla.

Portre: Jean Cocteau . Amedo Modigliani'nin Fırçasından

 
Toplam blog
: 136
: 1494
Kayıt tarihi
: 16.02.07
 
 

Yaşam ışığını 1968 yılında Bafra’da gördü. İnşaat Mühendisi ve aynı sektörde yazılım geliştiren bir ..