Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '12

 
Kategori
Deneme
 

Elektrik

Elektrik
 

Bir başına, yapayalnız yaşıyordu. Birlikte vakit geçirebileceği bir arkadaşı bile yoktu. Her zamanki gibi öğleye kadar uyumuş ve sağa sola dönerken sırt ve omuzlarının ağrısından kalkmak zorunda kalmıştı, her ne kadar yapacağı bir şey olmadığı için kalkmak istemesede..

Yine her zamanki gibi kalkar kalkmaz laptopunu kucağına alıp internete bakınmaya başladı uykudan şişmiş gözlerle. Her sabah yaptığı ilk iş buydu. Biraz sonra aniden elektrik kesildi. Ve ne olduysa ondan sonra olmaya başladı.

Elektrik kesintisinden sonraki ilk tepkisi, karnının açlıktan acıdığını fark etmesi oldu. Miskin hareketlerle, oflaya puflaya doğruldu ve mutfağa gitti. Epeyce zayıflamıştı, neredeyse kemikleri belli oluyordu. Hızlı hızlı bişeyler atıştırıyordu. Gözüne ilk ne çarparsa, zeytin, peynir vs. bir yandan da düğmeye basıyor, açıp kapıyordu ampulün anahtarını, elektrik geldi mi diye kontrol ediyordu. Karnını üstün körü doyurduktan sonra elektriğin halen gelmediğini görünce bu kez yapıcak bişey bulamadığından can sıkıntısına yenik düşerek dağ gibi olan bulaşığa girişme kararı aldı. Önce bir süzdü, iki süzdü sonra eldivenleri giyip süngeri aldı ve deterjanı üzerine sıktı..

Zaman geçirmek adına bayağı bri titizlikle uğraştı ve sonunda bulaşıkları bitirip tezgahın üstünü tertemiz yaptıktan sonra tekrar bir umutla ampulü yakmayı denedi ancak elektrik henüz gelmemişti. Mutfakta yapabileceği herhangi bir işi de kalmamıştı şimdilik. Oflayarak mutfaktan çıkıp yatak odasına girdi. Dağınık duran yatağını ve çamaşırlarını katladı, düzenledi, topladı ve kirli eşyalarını ayırıp çamaşır makinesine doldurdu. Elektriğin olmadığını unutmuştu. Deterjanı koydu, makinenin prizini taktı, düğmesine bastı ve çalışmadığını görünce eliyle alnını tokatladı. ‘tüh ulan unutmuşum’ dercesine bir hareketten sonra çamaşırları bırakıp tuvalete girdi. Bu arada üç gündür büyük tuvaletini yapmamış olduğunu da fark etti. Çatır çutur işini hallettikten sonra ‘oh be’ diyerek tuvaletten çıktı. Acayip rahatlamış görünüyordu.

Ellerini yıkarken aynaya baktı ve sakallarının ne kadar uzadığını gördü. Elini sokup parmaklarını sakallarının arasında gezdirdi. Sıvazladı, kaşıdı ve sonunda kesmeye karar verdi. Tıraş makinesini eline aldı ama şarjı bitmek üzereydi ve çok zayıf bir şekilde çalıştı, durdu. Makası buldu ve sakallarını önce makasla inceltti sonra köpükledi ve jiletle daldı sakallarına.

Sakallarını kestikten sonra, elleri saçlarına gitti. Yağlanmış ve kepeklenmiş saçlarından fena halde rahatsız oldu. Üzerindekileri çıkarıp saçlarını yıkamaya karar verdi ancak şofbene bakınca elektriğin olmadığını hatırladı ve hemen mutfağa giderek ketle a su koydu. İçeri gidip temiz bir tişört hazırladı kendine ve geri gelip ketle a bakınca ‘hay allah’ deyip yine elektriğin olmadığını unuttuğunu anladı. Suyu tencereye boşalttı ve ocağın üstüne koydu. Gazı açıp ocağın çakmasını bekledi ama gözü aynı anda fişe ve prize gitti. Eli fişe yeltenmişken ‘ya ne yapıyorum ben’ dedi. Raftan bir kibrit bulup çakarak ocağı yaktı.

Suyu ısıtıp saçlarını yıkadıktan sonra bir rahatlama hissi geldi. Aynada saçlarını havlu ile kurularken çeşitli mimikler yapıyordu. Gülerken dişlerinin sarılığını fark etti. En son ne zaman dişlerini fırçaladığını hatırlamaya çalıştı ama hatırlayamadı. Diş fırçasını ald, iyice yıkadı ve temizlediğine kanaat getirdikten sonra macunu aradı fakat bulamadı. Fırça kutusunun içinden çıkardığı diş macununu sıktı ancak kapağı açık kaldığı için içi kurumuştu. ‘neyse’ deyip öylece fırçaladı dişlerini. Ardından birkaç kere  gargara yaptıktan sonra tükürdü. Son kez bir daha baktı aynada kendine ve cımbızı alıp elmacık kemiklerinin üzerindeki kılları, tüyleri ağdaladı. Şimdi gözüne daha yakışıklı görünüyordu. İçine bir coşku gelmişti. Bir süre salonda kendinden geçerek dans etti. Yoruldu ama şarkı söylemeye devam etti. Ondan da sıkılınca kitaplığına yöneldi. Yarım bıraktığı kitabı eline aldı ve isteksizce okumaya başladı. Bir süre kendini kitaba kaptırdı. Havanın kararıyor olduğunu, yazıları seçememesinden fark etti ve cama gidip perdeyi araladı. Ancak perdeyi açtıktan sonra tekrar kitaba konsantre olamadı. Kitabı bir kenara attı ve oflaya puflaya kalktı. Ampulü kontrol etti ve elektriğin gelmemiş olmasına sinirlendi. Bu sırada cebindeki telefonu eline ilişti. Cebinden hevesle çıkarıp kurcalamaya başladı. Telefon rehberine ve eski mesajlarına baktı. Arayacak kimseyi bulamadı ancak eski mesajlarının arasında kendisinden uzun zamandır hoşlanan bir kız arkadaşının mesajını gördü. İlk okuduğunda umursamamıştı, ilgisizce okuyup ‘amaaann’ dedikten sonra unutmuştu bile. O an üzerinde durmadığı bu mesaj, şimdi onu duygulandırmıştı. Vicdansızlık yaptığını düşündü ve içi sızladı.

Kendini cesaretlendirip kızı aramayı denedi birkaç kez ancak her seferinde vazgeçti, yapamadı. Bir süre hiç bir şey yapmadan öylece bekledi. Sonra, canının sıkılmasından duyduğu rahatsızlığı bastırmak için hiç düşünmeden telefonu alıp kızı aradı. Kızla biraz zorlanarak da olsa, eveledi geveledi ve onu yemeğe evine çağırdı. Kız zaten dünden razı olduğu için hiç naz yapmadı ve kabul etti.

Yere baktı ve süpürülmesi gerektiğini düşündü. Diğer odaya gidip elektrikli süpürgenin yanına geldi biran duraksadı ve geri dönüp balkona çıktı. Kapının arkasındaki tel süpürge ve faraşı alıp yerleri süpürdü. Sonra mutfağa girip dolabı açtı ancak dolap bomboştu. Alel acele dışarı çıkıp markete girdi. Birkaç bişey alıp eve geldi.

Masayı sildi, örtüsünü örttü, şamdanı koydu ve mumları yerleştirdi. Hava iyice kararınca mumları yaktı, kadehleri ve şarabı masaya koydu. Tam o sırada kapı tıklandı. Kapıyı açtı ve karşısındaki o güzel manzaraya hayran kaldı. Loş ışıkta öyle güzel görünüyordu ki kız, aşık olmamak elde değildi. Kibarca elini öptü ve masaya kadar eşlik edip sandalyesini çekti ve kızı masaya oturttu. Kendisi de karşıya geçip şarabı açtı ve kadahlere doldurdu. Tam kadehleri havaya kaldırmışlardı ki açık unuttuğu ampul yandı. İkisi de o an irkildi. Bir süre öyle birbirlerine bakakaldılar ve hemen ışığı söndürüp geldi, kaldıkları yerden romantizme devam ettiler..

Mum iyice erimiş, sonuna gelmişti. Biraz sonra o da sönecekti. Masadakilerin sarhoşluğu birbirlerine olan samimiyetinden belli oluyordu. Birbirlerine dolandılar, tam öpüşmeye yeltendiler ve mum bitti oda karardı..

ULAŞ TUZAK

 
Toplam blog
: 149
: 284
Kayıt tarihi
: 03.05.11
 
 

1987 Bandırma'da doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi İstatistik Bölümünden mezun oldu. Araştırma, Ban..