- Kategori
- Edebiyat
Eleştiri, tanıtım

Kartal Kültür Sanat Festivali , Haziran-Temmuz 2012
TÜRKAY KORKMAZ’IN ŞİİRLERİ
HASAN AKARSU
Ozan, yazar, eğitimci Türkay Korkmaz, 1948’de Bayburt’un Çorak köyünde doğar. 1993’te Trabzon Lisesi yazın öğretmeniyken emekli olur. İstanbul’da özel öğretim kurumlarında öğretmenliğini sürdürür. 1966’dan bu yana ürünleri, çeşitli yazın dergilerinde yayınlanmaktadır.Sabahları Seviyorum, Annem Aşık (öykü); Doludizgin, Zaman Kanatlı Sözler (şiir) adlı kitapları bulunmaktadır.
Ozan, Zaman kanatlı Sözler kitabına yazdığı önsözde, şiir anlayışını yansıtıyor. Şiiri, “....özü kısadan söylemek” olarak tanımlarken, şiirin özgürlüğü seçtiğini, kuralları aştığını vurguluyor. Dilimizin gelişmesinde şiirin önemini belirtiyor: “Türkçe, uzun söze gerek duymayan bir şiir dilidir. Yani kısa anlatımı seçmesi onu dünyanın seçkin, varsıl dilleri arasına sokabilir. Bunu başarmanın yolu, şiirimizi verimli, nitelikli kılmaktan geçiyor. Dilimiz gelişince şiirimiz, şiirimiz nitelik kazanınca dilimiz gelişecektir...”
Türkay Korkmaz, “Doludizgin” adlı kitabında, öncelikle aşklarını yansıtan şiirlerle karşımıza çıkarken, gözlemci bir ozan olduğunu da kanıtlıyor. “Yollara düşme saati”nde, ömrüne seslenirken, geç kalmamayı öğütlüyor. Yaşam boyu, geride yitik yıllar kalıyor yankılarıyla birlikte, “Mutluluğun en uç noktasında tükenen yalnızlığımız”dır. Bu nedenle, anılara kar yağarken şiirler yazılmalı değil mi? Sabır ve sevgi imbikten geçirilmeli, zaman akıp giderken; çünkü ölümün ne zaman geleceği belli olmuyor. Sevgilinin aydınlık gözleri konuşurken neler söyler ozana? Seviyi bilen söz, çoğaltır türküleri ve çoğalır sözcükler: “... yineler gönlümüzdeki ateş / durmadan aşk dizelerini / sevdan kapımı çalar / çoğaltır türkümüzü / bildik mavisinde / seviyi bilen söz” (s.14) Kimi günleri, bir esnaf kahvesinde karşılayan ozan, kentin yedi kapısında yaşananlara tanıklığını sürdürüyor.Türkülerin zamanı ateşlediğini, sözcüklerin ise yanmanın önemini bildiğini duyumsuyor. Kentlerin izleri, yaşadıklarımıza benziyor doğal olarak. Ozan da kendine yürüyor: “kendime yürüyorum / kentin soluduğu / renkleri kokuları geçerek...” (s.23) Sevgiler, “yinelenmeyecek gelecek”tir, bu nedenle, güler yüzler, çocuk sesleri, düş denizi önemlidir ve alıp başımızı yolculuklara çıkmak zamanıdır. “.... vapurlar ardında / mendiller çığlık” olsa da. “Düşülke”de, kaygılar suya iniyor, yapraklar kımıldıyor, “paylaşılmaz nesneler gerçeğini / doğruluyor yaşam” Ozanın çilesini buluyoruz dizelerde:
“durur şiir / kurduğumuz düşlerle / unutturulmak istenen / tutulur taşa / yürek soluğuyla / kızgın sac üstünde kendi / anımsatır ozanı” (s.39) Bitmeyen acılarını, sıkıntılarını anlatırken kendini “ağlamaklı çıkmazlara” bırakan ozan, “kuşaklar boyu” yüreğindeki sevdasıyla yaşıyor. Kardelen çiçeği bahara nasıl çığlık çığlığa koşarsa, ozan da geleceğe durmuş günlere öyle direniyor, yakın geleceğe düşler kuruyor. Düşlerini yitiren adamla kanıyor yüreği:
“... gönlüm yerdeki karıncada / kanıyor düşlerim / gününü usuna koy / büyüyüp giden sonsuzlukla / çoğalıp yeşeren yüreğindir ” (s.53) Sevgili, atlaslar giyinmiştir, ozanın canevindedir; ozansa, denizlerin çekildiği yerdedir:
“ ben denizlerin çekildiği yardeyim / sevdalım” (s.62) Sevdalar üstüne türküler yakılır, “dörtnala sevdalar” ve “kent yalnızlığı” yaşanır.
Ozan “zaman kanatlı sözler” adlı kitabındaki şiirlerde de aynıı söylemini sürdürüyor. Benzetmeler, imgeler, kısa anlatımlar ilgi çekiyor. Sözgelimi; “iki yakası unutulmuş geceler”in bizi uyanık durmaya çağırdığını vurguluyor, sözcükleri kanatlandırıyor. Zamansızlık insanı sorglarken, yinelenen günlerle yaratımlara koşulduğunu anlıyoruz. Zamanla hesaplaşması sürüyor ozanın. Günün çoğalışını ne güzel anlatıyor: “menekşenin moruna / sarısına paptyanın / kanat takar anne / düşleri yedeğinde / koşuyor / denize güneşe / gün çoğalıyor” (s.20) Bitimsiz acılar yaşanıyor “tutuklu yitik kentler”de. Ödünsüz aşklar yaşayan ozan, anıları “yanıtsız liman”a benzetiyor. Sözcüklerin ozanlarla çoğalacağını, sevgiyle, bilgiyle, iyilikle insana ulaşacağını biliyor. Dostlukları önemsiyor ve “kalabalıklar içinde uzaklaşan dostlar” istemiyor. Kanayan günlerin içinden sesleniyor bize, çoğalan hiçlikleri küçümsüyor. Fazıl Hüsnü dağlarca’yı “türkçenin büyük oğlu / bir anıt...” olarak değerlendiriyor.
Ozan Türkay Korkmaz, az sözcükle, yoğunlaştırarak yazdığı şiirlerinde, ayrılıkları, aşkları, sevgileri, acıları, sevinçleri, doğa güzelliklerini, Türkçe sevgisini, umutları, umutsuzlukları, insanlığı vb. anlatıyor. Bunu yaparken de kendine özgü olan sesi bulduğunu kanıtlıyor.
( Türk Dili Dergisi,Mart-Nisan 2005,S.60 )
“DÜŞLER YAŞLANMIYOR”
Ozan,yazar,eğitimci Türkay Korkmaz kısa öykülerinde önemli olayları başarıyla anlatıyor.Olay kişilerinin iç dünyasını,ilişkilerini betimlerken yalın,akıcı bir anlatıma yaslandığı gözleniyor. “Düşler Yaşlanmıyor” yeni öykü yapıtıdır ve içinde dokuz kısa öykü yer almaktadır.
( Sanat Yaprağı, Ekim 2011, s.5 )
03 Kasım 2012’ye düşen not:
Sevgili Hasan Akarsu nesnel değerlendirmeleriyle beni onurlandırmış.Sevgili okurlarımın, yazar arkadaşlarımın izniyle bu eleştiriyi sizlerle paylaşmak istiyorum…