- Kategori
- Şiir
Elissa

Dünyalar güzeli Elissa vardı
Derin bakışlı ve iri
Dipsiz kuyular gibi
Gececil gözleri vardı
Davet kıvılcımları uçuşurdu karasından
İncelip kırılırdı akşamlar
Geceler uyanırdı uykusundan
Dostluğu hiç mesafe tanımazdı
Alüvyonlu bir ırmak gibi
Bereketiyle gelirdi sonsuz
Öyle uzaktan
En son Moğol istilasında su almış
Antik bir gemi Fenike'nin
Güneş tanrısı Melkart'ın ülkesinden
Öfkeli rüzgârlar yüzünden
Lübnan iç savaşından kaçıp gelmişti
Kendisi burda,çocukluğu orda
Acıları omuzlarında,hüznü yüreğindeydi
Bir ince gülüşü
Bir ahu bakışı vardı
O tatlı o güzel ezgili kızın
Son gelişinde bu Akdeniz ülkesine
Falezlerin üzerinden
Sidon deniz kulesinden attığı düşlerini
O uzak kıyıdan bu kıyıya taşıyan
Aynı denizin dalgalarına bakıp
Sessizce ağlamıştı Elissa
Gözleri gecelerden de gece
Güzel Elissa!
Anlatıp dururdu bazan kederinden
Issız bir halkın sisler içinden geçişini
Alaca karanlıklarda çarmığa gerilmiş
Aydınlık günlerini
Gurur ve gücün kaynağı eski zamanlarını
Viran olmuş bağları,bahçeleri,yıkık şehirleri
Tufan gibi yağmurlarda kalırdım
Eksilirdim,sarsılırdım
Yontulmuş bir acı olurdum
Bir yürek vurgunu
Yurdunu yanında taşıyan
Bir gözyaşı olurdum hep
Yenilenip dururdu böylece
Sevinçle hüzün
Işıklı ve canlı bir tebessüm
Titrerdi dudaklarında
Ne bir çiçek ne bir çocuk solsun
Ne de bir ölüm olsun isterdi
Ilıcacık yüreğine çiğler düşerdi
Şimdi uzakta bir yamacın sırtında
Yokluğu yanında
Yatar durur Elissa
Yağmurlar yağar üstüne
Güneşler,aylar doğar
Yıldızlar ışır mezarına
Gececil gözleri vardı
Geceyi sürerdi dört nala
Uzunca kirpikleri arasından
Ah,Elissa!Sessizliğim benim!
Benimle yaşayacak her sözün
Issızlığıma damlayan her gülüşün
Özü şirin sözü şirin güzel Elissa!