Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '15

 
Kategori
Çalışma Yaşamı
 

Emek - Ücret - Demokrasi

Emek - Ücret - Demokrasi
 

Emek kutsaldır ve karşılığı tam olarak ödenmelidir.


İçine doğup büyüdüğümüz sosyo ekonomik düzenle onun destek unsuru eğitim sistemi bizi birer ücretli çalışan olmaya hazırlar.
 
Ücretli çalışan için maaş, yevmiye, haftalık yaşamsal öneme sahip bir kaynak niteliğindeyken o ödemeleri yapan devlet, patron, işveren için gider unsurudur.
 
Çalışma yaşamı esas olarak işveren ile çalışan arasındaki bir olaydır. İdari ve hukuki düzen onun tamamlayıcısıdır. Devletin ilgili birimleri uzak ya da yakın sadece gözlemci ve denetleyicidirler.
 
Çalışan insan konumu ne olursa olsun yaptığı iş karşılığında insan onuruna yakışır bir yaşam düzeyi sağlayacak gelir elde etmek ister. Bu anlamda onu çalıştıranın da bu isteği doğal kabul etmesi, olanaklar ölçüsünde gerçekleştirmeye çalışması beklenir. Yani insana dair bu sorunun taraflar arasında insanca çözüme kavuşturulması beklenen bir şeydir.
 
Emeğin üretimin bir parçası olarak ürün ya da hizmet maliyetini etkiliyor olması genellikle işvereni yukarıda ifade edilen doğal düşünme biçiminin dışına çıkmaya zorlar. O daha ucuza elde edip daha pahalıya satacağı mal ya da hizmet peşinde olduğu için karşısındakinin kendisi gibi gereksinimleri olan bir insan olduğunu unutup ücret, yevmiye, haftalık, maaş adı altında yapacağı ödemeyi olabildiğince düşük tutmaya ya da kısmaya yönelir. Bunun için bahaneler bulur. Bu hem çalışmak durumunda olan insanları hem de devleti ikna etmek için gereklidir. O bahanelerin en çirkini ve acımasızı da piyasadaki işgücü bolluğu olur.
 
Yaşayabilmek için gelire, gelir için de işe gereksinim duyan insan içinde bulunduğu piyasa koşullarına göre karşısına gelen seçeneği kabul etmek zorunda kalır.
 
Çin'de boğaz tokluğuna çalışırken intihar etmek zorunda olan insanların öyküleri yer alır medyada. Ciddi insan hakları sorunları olan o ülkenin koşulları insanı intihara ya da intiharın eşiğine getirir.
 
İnsan haklarının ve demokrasinin etkili olduğu söylenen ülkelerde devlet, insan hakları anlamında yaptığı düzenlemelerle işi rayına sokmaya çalışsa da, o ülkelerin önemli bir bölümündeki esnek demokrasi standartları ve çalışmak durumundaki insan sayısı ile onlardan yararlanmaya çalışan işverenler bazı dengeleri zorlarlar.
 
Tabii her şeye rağmen yasaların kimi yerlerde kimileri lehine esnetilebiliyor olduğunu, ya da üstü kapalı devre dışı bırakılabiliyor olduğunu da hesaba katmak gerekir. Bunun için de çıkar sahipleri mevcut koşullarına göre her biri kendine özel çok sayıda yol bulup bahane üretebilirler.
 
İş kazası geçirip ölen, önemli uzuvlarını yitiren kayıtsız çalışan bir anda işyerinde bilinmeyen bir yabancıya dönüşebilir, çok basit bir nedenle işvereniyle ters düşen çalışan anında kendisini kapı önünde bulabilir ve bütün bunlara kılıf uydurulabilir.
 
Çalışan ile çalıştıran arasında çalışanın haklarını korumak amacıyla zorunlu olarak kurulmuş bulunan işçi sendikaları çeşitli yol ve yöntemlerle işlevsiz ya da devre dışı bırakılabilir.
 
Bununla ilgili sayısız iddia ya da mahkemelere düşmüş olay gösterilebilir. Bu anlamda bizzat yaşamış olduğum bir örneği sizlerle paylaşmak isterim.
 
Vaktiyle sendika işyeri temsilcisi olarak çalıştığım bir bankada patronun onaylamadığı sendikayı nasıl bitirdiğine bütün çalışanlar olarak yakinen tanık olduk.
 
Bir akşam, yoğun mesainin ardında şube müdürümüz biz çalışanları odasında topladı.
 
Elinde otobüsle gönderilmiş ve şubeye o gün ulaşmış, üzerinde göndereni yazılı olmayan ucu açık bir paket vardı. Paketin içinde sendikadan istifa beyannameleri bulunuyordu.
 
“Arkadaşlar” diye başladı söze. “İşverenimiz artık bağlı bulunduğunuz sendikayı istemiyor. Onun için de bu elimde tuttuğum istifa beyannameleri tarafıma gönderilmiş. Sizler yarın mesai saatlerinde birer ikişer bu beyannamelerle notere gidip sendikadan istifa edeceksiniz. Elbette bankamız sizi sendikasız bırakmaz, mutlaka başka bir sendikaya yönlendirecektir. Ancak benden istenen yarın akşam saatleri itibariyle sendikadan istifa eden arkadaşların konu ile ilgili noter yevmiye numaraları ile sendikadan istifa etmeyenlerin isim listesidir. Yarın akşam o numaralarla o isimleri yukarıya bildirmek durumundayım. Yapabileceğim bir şey yok. Karar sizindir.”
 
İkinci gün aynı oyunun yurt çapındaki yüzlerce şubede sahnelendiğini öğrendik.
 
İlk gün biz bir kısmımız dirensek de çalışanların çoğunun notere gidip sendikadan istifa ettiklerini öğrendik. Biz bir avuç direnenin de işyerinde görüşme yetkisi kalmamış olan sendikada kalmasının, işini riske sokmasının artık bir anlamı yoktu.
 
Bir süre sendikasız kaldıktan sonra müdürümüzün de dediği gibi bankamız bizi sendikasız bırakmadı! Sektörde hayli popüler olan bir sendikaya kayıt olmamız istendi.
 
Bu olay kurumsallaşmış, kendini kanıtlamış bir işyerinde yaşandı. Üstelik kazanç anlamında her zaman çok iyi durumda olan bir sektörde.
 
*
 
Son yıllarda ekonomik anlamda ciddi büyüme gösteren ülkemizde çalışan sayısının ve haklarının da aynı oranda büyümesi en doğal ve olması gereken sonuçtur.
 
Kimi küçük işyerlerinin geliri sınırlı olduğu için çalışanlarına sınırlı ücretler verebilmeleri bir yere kadar hoş görülebilir. Ancak çok büyük ve kârlı işyerlerinin de, ülke çapına yayılmış çok iyi kazançlar sağlayan kuruluşların da ücretler konusunda cimri davranıyor olmaları, ülke koşullarına göre çok düşük ücretlerle eleman çalıştırmaları artık kabul edilmemelidir.
 
Kamu işyerlerindeki taşeron firma sisteminin çarpık tarafları, eksik yanları ilgililerce her türlü yol ve yöntemle rehabilite edilmelidir. Mümkünse devlete çalışan kimseler devlet kadrolarına alınmalı, onların alın teri ile elde ettikleri kazançları başkaları ile paylaşmalarının zemini ortadan kaldırılmalıdır.
 
Taşeron firmalardaki haksız uygulamalar için ciddi müeyyideler uygulanmalı, haksız işten çıkarmaların önüne geçilmelidir.
 
Özel sektörde kayıt dışı çalışmalar ülke çapında mercek altına alınmalı, çalışma saatleri, izinler, mesailer konularındaki suistimallerin de önüne geçilmelidir.
 
Büyüyen ulusal gelirden nemalanan tüm işverenlerin çalışanlarına insan onuruna yakışır ücretler vermeleri sağlanmalıdır.
 
Kafa ya da kol emeği ile geçinen insanların da aileleri, çocukları ve onları geçindirmek, eğitmek, sağlıklı tutmak için çalışırken belli bir gelire gereksinimleri vardır.
 
Toplumsal barış ve kardeşliği sağlamak demokrasilerde devletin görevlerindendir. Onun en asli unsurlarından biri de adil paylaşımdır.
 
18.07.2015
10:13:04
 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..