Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

12 Aralık '09

 
Kategori
Siyaset
 

Emir… Ve kul-köle olmak!

Emir… Ve kul-köle olmak!
 

Bir yerlerden düğmeye basılmakta ve allı-yeşilli zennelerin tümü ellerini şakırdatıp, kalçalarını hopurdatarak, [şakır şıkır] oynamaya başlamaktadırlar… Tanrı insanı, hiçbir zeminde bu duruma düşürmemeli… Beyinlerinin içine “düğme” yerleştirilmiş olan bu emir kulu şahsiyetler, siyaset gündemimizin çağdaş görünümünde seçkin bir yere sahiptirler.

Bilindiği gibi, “emir kulu” sözcüğünde iki kavram birbiri üzerine abanmıştır: 1.- EMİR… [Haydi neyse, katlanılıp, gereği yerine getirilebilir…] 2.- KUL OLMAK… [İşte bu hal, katlanılır gibi değil!..] Diyelim ki, hiyerarşik bir düzlemde çalışıyorsunuz. Örneğin, askerliğini yapıyorsunuz. Verilen emirleri aynen uygulayacaksınız. Başka seçeneğiniz yoktur. Yaptığınız görevin ya da işin zorunlu bir sonucudur o emri yerine getirmek. Ama kul olmak!.. İşte bu durum feci… Kul olan kişi, bir diğerinin kölesidir. Efendisinin önünde, özgürlüğünü, haysiyetini, kimliğini yitirmiştir… Amirin verdiği herhangi bir talimatın uygulanmasından çok başka, çok farklı bir durumdur bu… her şeyden önce amir, efendi değildir!.. Sadece yapılan işin özelliklerinden doğan bir “üst”tür. Kul olma hali, aslında bir kişilik bozukluğudur. Tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır… Bir kişinin, bir gurubun ya da ekmek paranızı elinde tutanların kulu, kölesi oldunuz mu… Her gün bir şeyler eksilir onurunuzdan; her saat bir parça kopartılır kişiliğinizden.

Son yıllarda, işte bu anlatmaya çalıştığımız nitelikte, yoğun bir kirlilik yaşıyor siyaset arenamız… Bir yerlerden düğmeye basılmakta ve allı-yeşilli zennelerin tümü ellerini şakırdatıp, kalçalarını hopurdatarak, [şakır şıkır] oynamaya başlamaktadırlar… Emri veren haykırmaktadır; - Vurun Türk Silahlı Kuvvetleri’ne!.. - Hurraaa!.. Beşi onbeşi TV kanallarından, onbeşi yirmibeşi boyalı basın sütunlarından saldırmaktadırlar. Kime saldırıyorsunuz?.. Niçin saldırıyorsunuz? Bu yetkiyi, bu cesareti, bu cüreti nereden alıyorsunuz? Bu ordu hepimizin ordusu… Bu ordu bu ülkenin sınırlarının bekçisi. Bu ordu, laik Cumhuriyet’in, hukuk devletinin, Atatürk Devrimleri’nin savunucusu… Ve bu ordu, bu saydığımız görev ve yetkilerin tümünü yasalardan, milletin desteğinden ve güveninden alıyor… Bu yasal zemini bulandırmak, bu desteği ve güveni yıpratmak niçin bir numaralı hedefiniz?.. Bu emri kimden/kimlerden alıyorsunuz? Ve sizler hangi düşüncenin, hangi çıkarların ve hangi ülkelerin kulu ve kölesisiniz?...

Ey Türk halkı!.. Yapılanları gör! Varılmak istenen sonuçları anla!.. Zapt edilmek istenen mevzileri fark et!.. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mücadele yeteneği yıpratılmak ve yok edilmek istenmektedir! Bölgesinin en güçlü ordusu, içeriden vurulmak ve tüketilmek istenmektedir! Laik Cumhuriyet, tam bağımsızlık ve hukuk devletinin bekçiliğini, [yasalardan kaynaklanan görev ve yetkilerini doğrultusunda] yapmakta olan bu önemli güç kundaklanmak istenmektedir!.. Rahmetli Uğur Mumcu yazsaydı bu yazıyı, sonunu şöyle bağlardı her halde: - Ey halkım, gör bütün bunları… - Gör, anla… Ve çöz bütün bu sorunları!..

http://www.soruyusormak.com/ http://www.dnm-ler.com/
 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara