Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '18

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Emziren ve Çalışan Anne ile Bebek Arasına Girmeyin

Emziren ve Çalışan Anne ile Bebek Arasına Girmeyin
 

1-7 Ekim Emzirme Haftası’nın son gününde 3 yıldır emziren bir anne olarak ben de birkaç kelam etmeyi hak ediyorum sanırım..

İlk 6 ay sadece anne sütü ve sonrasında mümkünse Kuran-i Kerim’de de bahsedildiği üzere 2 yaşına kadar anne sütüne devam edilmeli diyoruz. İlginçtir ki Kuran-i Kerim A’dan Z’ye her konuda bize ayrıntılarıyla rehber olmuşken annelik hakkında tek bir net bilgi var: 2 yaşına kadar emzirmek.

Altı üstü Allah’ın verdiği sütü bebekle paylaşıyoruz, bunun nesi zor ki, değil mi? Ama durum bazen herkes için aynı olmayabiliyor. Bir çok anne yaraları sebebiyle biberon rahatlığına bebeği ile birlikte alışıyor. Sağıp vermek daha kolay geliyor. Bir kere biberona alışan bebek de maalesef emme zahmetine girmek istemiyor, anne pişman oluyor tabii ama hadi uğraş bakalım geri döndürmeye.. Biz anneler nelere katlanıyoruz ve daha kim bilir ne acılara katlanacağız.. Yaralarımıza, çatlaklarımıza biraz sabredip katlanacağız maalesef..

Dünyadaki hiçbirşey bebeğimizle aracısız temastan daha değerli olamaz. İlk bebeğime, bir kısmı 2.hamileliğim sırasında olmak üzere 2 yıl anne sütü verdim ve halen 2.bebeğimi beslemeye devam ediyorum. Tecrübe ettiğim bir şey var ki; bebeğin gözlerinin içine baka baka verilen süt mendillere, önlüklere taşarken; sağılan süt bebeği aç bırakmayacak kadar ancak geliyor. Yani aslında sütü arttıran şey helva-hurma değil, sevgidir. Facebook’ta ‘’Emzirme Akademisi’’ diye bir grup var (emzirme ile ilgili her soruna çare bulunabilecek nezih bir grup.) orada sık sık bahsedilir, sütü arttıran şey sık sık ve bolca emzirmektir. Emzirme danışmanlarının verdiği tavsiye aslında kayınvalidemin annesi zamanında ilginç bir şekilde biliniyormuş. Şöyle ki, Kayınvalidemin ‘’Annem derdi ki:’’ ile başlayan cümlelerinden bazıları şunlar:

-Bebeğin altı alındıktan sonra emzirilir.
-Bebeği hıçkırık tutunca emzirilir.
-Bebeğin kıyafeti değiştirildiğinde emzirilir.
-Bebek her ağladığında emzirilir.
-Bebek bırakmadan emzirme terk edilmez.
-Emzik olarak kullanabilir. Bebeğin hakkıdır, bebek gücendirilmez.

Yani bu şu demek oluyor: emzirme danışmanının hası aslında o bebek yetiştirme tarzını sorguladığımız eskiler.. Onlar emzirmek için bahaneler bulmuşlar, her fırsatta bebeğin beslenmesi gerektiğini vurgulamışlar ki süt artsın, anne-bebek arasındaki bağ güçlensin. Bebek her istediğinde annesine ulaşabileceğini bilsin. Anne-bebek arasında iş kanunu ve çalışma koşullarını belirleyen çoğunluğu, belki tamamı erkeklerden oluşan kanun belirleyicilerin asla anlayamayacağı bir bağ var. Emzirmek sadece çocuğu beslemek değildir. Kurulan çift taraflı bir bağdır. Anneye sahip olduğu merhametini, sevgisini, gücünü hatırlatan; bebeğe güvende olduğu mesajını vererek bu dünyaya uyum sağlamasına yardımcı olan bir bağdır. Yani mutlaka ve mutlaka bebek her ihtiyaç duyduğunda annesiyle temas kurabilmeli ve aracısız emme özgürlüğüne sahip olmalıdır.

Problem şu ki; maalesef ülkemizdeki çalışma koşullarında anne-bebekler çok çok erken dönemde uzun saatler ayrı kalmak zorunda bırakılıyor. İlk 6 ay sadece anne sütü diyerek kamu spotu yapmayı biliyorlar ama 6 ay boyunca ücretli izin vermiyorlar!  Özel sektörde haftanın 5 günü çalışan biri mola saatiyle birlikte günde 10 saatini işte geçiriyor. İlk 1 yıl lütfedip günde 1.5 saat süt izni veriyorlar. Lütfetmişler diyorum; çünkü süt izninin muhakkak 2 yıl devam etmesi gerektiğine inanıyorum. Hele ki muhafazakar diye tabir ettiğimiz bir hükümetin kutsal kitabımızda yazan bariz bir emre karşı daha hassas olması gerekmez mi? Süt iznini kullanarak 8.5 saat çalışan bir anne çok iyimser olarak evine 15 dk mesafede oturuyor olsun, en iyi ihtimalle bebek ile anne kesintisiz 9 saat ayrı kalıyor. Aklınız alıyor mu? Benim almıyor. 6 aya kadar ücretsiz izin hakkı tanınıyor (ki muhakkak ücretli olmalı.) ama işveren buna bile burun kıvırıyor.

İnsan Kaynakları Uzmanı olarak çalıştığım şirketlerde üstü kapalı olarak benden beklenen şeylerden biri şuydu;

1-Hamile kalma olasılığı olan (örn.yeni evli) birini işe alma.
2-Hamile olan bir çalışan varsa çaktırmadan istifaya zorla.

Durum bu olunca birçok anne 3.5-4 aylık bebeklerini 9 saat biberonla bırakıp çalışmaya gidiyorlar. En az 3 çocuk isteyen ve 3.5-4 aylık bebeği annesinden mahrum eden; aynı devlet(!) Sonra tuvalette sütünü sağan anneden 2 sene süt bekle... Canım anneler, yine de bunca zorluğa rağmen, yılmadan yavrusunu bu şifalı nimetten mahrum bırakmamak için didiniyor.

Şimdi ben diyorum ki, doğum izni 6 ay ücretli izin, 1 yıla kadar ücretsiz izin hakkı olarak revize edilsin. Süt izni de 2 yıl, günde 3 saat olsun. Erkekler de diyecek ki; ‘’Olur mu öyle şey, bizim hakkımız yeniyor!’’ Kadınların hakkı yıllardır nasıl yeniyor hemen örneklendireyim size;

Günümüzde hala ücretlendirme yapılırken birçok firma cinsiyete göre ücret belirliyor.
-Kadın çalışanlar asgari ücretle çok uzun yıllar çalışabilirken erkekler bir süre sonra kıdeme göre zam istiyor ve alıyor da...
-2 yeni mezun mühendis işe başlayacaklar, 2’si de evlilik arefesinde, aynı iş yerinde aynı işi yaptıkları halde biri 3.500 TL ile, biri 2.500 TL ile göreve başlıyor. Tahmin edin az alan kim? Çünkü erkek ev geçindirecek, ama kadın sadece eve yardım etmek için çalışıyor. Ve tabiiki çok büyük firmalar dışında hemen hemen tüm firmalar aynı ayrımı yapınca kadın bu standartlarda çalışmaya mecbur bırakılıyor.
-Kadınlara yıllardır ucuz iş gücü gözüyle bakılıyor.

Çalışma hayatı boyunca bu haksızlıklara maruz bırakılan, üzerine yüklenen yüklere rağmen değerinin altında uzun yıllar çalışmak zorunda bırakılan, belki de sadece ‘’kadın yönetici antipatik oluyor’’ mantığıyla terfi alamayan bir kadın; Çalıştığı süre boyunca muhtemelen 3’ten fazla doğum yapamayacak (çoğu zaman 2) bir kadın; 2 yıllık bir pozitif ayrımcılık elde etse az bile değil mi?

 

 
Toplam blog
: 19
: 520
Kayıt tarihi
: 26.07.12
 
 

Edebiyata ve yazmaya olan ilgim henüz 12-13 yaşlarımdayken yazmaya başladığım günlüklerle ortaya ..