Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Mustafa Çifci Aşk Yazarı

http://blog.milliyet.com.tr/mustafacifci

29 Kasım '13

 
Kategori
Kitap
 

En güzel hediye

En güzel hediye
 

İlk gençlik günlerimde sevdiklerime en güzel hediyeyi hep ben vermek isterdim. Öğrencilik günlerimde de bu böyleydi. Benim sevgilim sınıfın en güzel kızı olmalıydı ve özel parti verdiğimiz günlerde de en güzel ve en ilginç hediyeyi ben vermek isterdim. Ama bunu çoğu kez başaramaz ne alacağımı bilemez bu yüzden çoğu kez saçma sapan hediyeler alırdım.

Özel günlerde dostlarımızı anımsamak ve onlara bir armağan vermenin tatlı bir mutluluğu vardır bilirsiniz. Ama hediyelerin en güzeli ve en anlamlısı hediyeyi alanda taşıdığı anlamdır. Eğer verdiğimiz her ne ise onun gözünde anlamı yoksa hediyenin pahalı ya da ucuz olmasının da hiç bir etkisi yoktur. Hatta bu konuda atasözümüz bile vardı: çok veren maldan, az veren candan, gibi.

En güzel hediyenin başında hiç şüphesiz kitap gelir. Çünkü bir kültür ve bilgi aktarımıdır kitap hediye etmek. Kitabın dışında kalan her ne olursa olsun bir zaman sonra atılmaya mahkumdur. Çiçekler bile bir zaman sonra solmaktadır. Bu anlamda uzun yıllarca saklanabilen ve hatırasını tatlı bir sevinçle yarınlara taşıyabilen tek şey kitaptır. Hasret içinde birbirinden uzakta kalan sevgililerin bile bir köşesi yanık mektupları ne kadar saklanabilir ki? Elbette insanın içinde derin izler bırakan her hatıra uzun yıllar saklanabilir elbet ama hayatın düzeni değiştiğinde o masum sevgide bir zaman sonra uçurum dip köşelerinde yerini alacaktır.

Ama kitap böyle mi?

Değil..

Çünkü kitap yazarıyla, okuruyla bir dostluk kurar ve üçüncü kişilerle, okuyanlarla da arada bir dostluk bağı kurar.

İmza günlerimde birçok defa karşılaştım, kitabımı imzalamak için ismini sorduğumda, bazıları utanarak, çekinerek, sanki çok çok gizli bir bilgiyi veriyormuş gibi,  “sevgilime imzalayabilir misiniz?”, diye sorar.

“Elbette”, derim. “İmzalamaz mıyım? Bu kitap zaten bir sevgiliye yazıldı.”

Yüzüne baktığımda gözlerinin içinin güldüğünü görürüm.

Mutlu olduğu gülüşünden hemen belli olur.

Bende mutlu olurum o anlarda böylesi tatlı olaya vesile olabildiğim için.

Geçen gün, dostum Adnan Baycar’ı ofisine ziyaretine gittim. Bana kitaplığında bulunan bir kitap hediye etti. Kapak fotoğrafını kendi ajansı yapmış. “Savaş Çocukları Öksüzler ve Yetimler” adını taşıyor. Kitabı okumadan daha kapak fotoğrafına baktığınızda yetim çocukların acılarını, korkularını ve kaygılarını bakışlarından anlıyor ve içinizden sizi üşüten bir rüzgarın serinliğinde ürperiyorsunuz.

Fotoğrafa bakarken şimdi o çocukların nerede olduğunu düşünüyor ve bir yanıt bulamıyorsunuz. Hatta fotoğrafı çekenin kim olduğunu da..

O çocuklar nerede olabilirler ki…

Kitabın arka kapağında şunlar yazılı: “21. yüzyıl savaş seslerinin eşliğinde tarihe ilk adımlarını attı. Son yirmi beş yılda Türkiye’de yaşanan iç terör 30 bin cana mal oldu. Şehitler verildi. Geride yetimler kaldı. Geride bıraktığımız 20. yüzyıl ise, iki dünya savaşının yanı sıra sürgünler, kıyımlar, felaketler görmüş ve milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine tanık olmuştu. Zamanı gelmeden sönen hayatlar. Öksüzlük ve yetimliği sınıflandırabiliriz: şehit yetimleri, deprem sonucu öksüz yetim kalan çocuklar, ekonomik sıkıntıların sosyal dokuyu çökertmesi sebebiyle veya alkol bağımlılığı gibi psiko sosyal sebeplerle çocuklarına bakamayan ailelerin çocukları, yani aileleri olmakla birlikte öksüz yetim durumunda kalan çocuklar, ölüm sonucu anne veya babalarını kaybeden çocuklar. Bu farklı durumlar, öksüz ve yetimlerin hem hukuksal hem sosyal konumlarına farklı kategoriler getiriyor. Hem toplumun bu çocukları algılayışı, hem çocukların kendilerini tanımlayışı farklı oluyor. Savaş çocukları- öksüzler ve yetimler kitabı, bize emanet kalan çocukların tarihini anlatıyor, öksüzlük ve yetimliği kültürümüzün nasıl algıladığını gösteriyor. Kazım Karabekir ve Celal Bayar arşivlerinin ilk defa yayınlanan fotoğraflarıyla bir sosyal tarih belgesi sunuyor.”  

Sözlerimi kitabın sonunda yer alan bir türkünün sözleriyle bitiriyorum.

“yarım İstanbul’u mesken mi tuttun aman?

gördün güzelleri beni unuttun aman!

beni evinize köle mi tuttun aman?

Gayri dayanacak özüm kalmadı aman!

Mektuba yazacak sözüm kalmadı aman!

Ağam sen gideli yedi yıl oldu aman!

Diktiğin fidanlar meyveye döndü aman!

Seninle gidenler sılaya döndü aman!

Yarimin giydiği ketenden gömlek aman!

Yoğumuş dünyada öksüze gülmek aman!

Gurbet ellerinde kimsiz ölmek aman!”

Bizlere böylesi bir eseri kazandırdıkları için emeği geçen herkese teşekkür ve sevgilerimle.

SAVAŞ ÇOCUKLARI / ÖKSÜZLER VE YETİMLER

Editörler: Prof. Dr. Emine Gürsoy- Naskali/ Aylin Koç

ISBN 975- 97708-1-4/ Birinci baskı 2003

Kapak tasarım: Kırmızı Reklam/ Kapak Fotoğrafı: Celal Bayar Arşivi

(14.07.2004-Hürses gazetesi)

Yazar: Mustafa Çifci- Aşk Yazarı www.mustafacifci.com

facebook.com/askyazarimustafacifci

t@mustafacifci

İnstagram:mustafa_cifci

 
Toplam blog
: 297
: 523
Kayıt tarihi
: 16.04.13
 
 

Yazılarında insanı derinden etkileyen yoğun bir duygusallık, hüzün, karamsarlık ve yalnızlık vard..