Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '14

 
Kategori
Yurtdışı Tatil
 

En güzel Sonbahar : Stockholm

En güzel Sonbahar : Stockholm
 

2013 Kurban Bayramı tatili için ailecek (4 kişi) nereye gitsek derken, Stokholm’e karar verdik. Bu kararda, çok tercih edilen Avrupa Ülkeleri uçak biletlerinin pahalı olması da bir etkendi tabii. Ben, evin büyük kızı olarak rehberlik görevini üstlendim. 16 Ekim’de gideceğimiz tatil için yaz aylarından araştırma yapmaya başladım.

Stokholm İsveç’in başkenti, İskandinavya’nın da en çok turist alan şehri. 14 adadan oluşuyor. Uçak alçalırken babamın çektiği fotoğrafta Stokholm dışında da adaların bolca olduğunu görmek mümkün. Çok temiz ve refah içinde yaşayan bir şehir. İnsanları genel olarak çok güler yüzlü ve iyi derecede İngilizce’ye sahip. Tabi bunun yanında insanların güzelliklerini de belirtmeden edemeyeceğim. Çirkin bir insana rastlamak pek mümkün değil Stokholm’da. Ayrıca koşan çok insan var, yağmur soğuk demeden bebek arabasıyla bile koşan insanlar gördük. 

Stokholm’ün gezilecek yerlerini 6 bölgeye ayırmak mümkün. Bunlar ; Vasastan, Norrmalm, Östermalm, Gamla Stan, Djurgarden ve Södermalm.

Biz Stokholm’de gezmek için toplu taşıma araçları kullanmaya karar verdik. Çünkü yaptığım araştırmalar sonucu ulaşım olarak çok gelişmiş bir şehirdi Stokholm. Gerçekten de öyleymiş. Bunun için 4’ümüz, havaalanından birer Stokholm Card satın aldık ve 3 gün onu kullandık. Bu kartı göstererek toplu taşıma araçlarına, müzelere para vermeden giriyorsunuz. Bisiklet bile kiralanabiliyor bu kartla, ama biz onu yapmadık. Stokholm’e giden herkesin mutlaka edinmesi gereken bir kart. Günlere göre para veriyorsunuz. Fakat çok uygun fiyatlı bir kart olduğunu söyleyemeyeceğim. Tabii Stokholm’ün pahalılığını göz önünde bulundurunca aslında o parayı çıkartıyor.

Konaklamaya gelince, yaptığım uzun araştırmalar sonucu, Östermalm’da bulunan Scandic Park Hotel’i 3 gecelik gezimiz için ayarladım. Otel, hem temizlik hem tasarım olarak kesinlikle tavsiye edebileceğim bir oteldi. Karşısındaki yemyeşil Humlegarden Parkı da otele güzellik katan bir diğer özellikti.

Eğer Stokholm’e ailecek gidiyorsanız, Mc Donalds’ta bile yiyecekseniz 100 tlyi gözden çıkarmanız gerekiyor. Normal bir cafeye gittiğinizde bu hesap 150-200 TL’ye yükseliyor.

16 Ekim günü, 12 civarında Stokholm’e vardıktan sonra havaalanından Arlanda Express treniyle merkez istasyona, oradan metroyla inerek otelimize ulaştık. (Stokholm’de metrolar T harfiyle gösteriliyor.) İlk günün ilk durağı İsveç Kraliyet Sarayı ve Parlamento Binası. Biz, müze gezmeyi çok fazla seven bir aile olmadığımız için sadece Kraliyet Sarayında sadece kralın eşyalarının olduğu bölüme girip çıktık. Kraliyet Sarayı’nın bulunduğu ada Gamla Stan olarak geçiyor. Burası şehrin en eski yerleşim kısmı. Buradan, arka sokaktaki Nobel Müzesi’nin bulunduğu meydana geçtik. Nobel Müzesi’nin içi değişik bir şekilde tasarlanmıştı. Ve önündeki meydandaki evler eskiyi bize en güzel haliyle hissettirdi. İlk günümüzü Gamla Stan’ı gezerek ve sonbaharın en güzel şeklini yaşayarak geçirdik. Gamla Stan’da aynı zamanda dünyanın en eski restoranı bulunuyor. Den Gyldene Freden isimli bu restoran 1722’de açılmış ve tipik bir 18.yüzyıl tavernası örneği. Gamla Stan’dan sonra otele döndük, çok yorulmuştuk.

17 Ekim Günü ilk durağımız, Djurgarden turu yapacağımız tekneye binmek için Strömkajen İskelesi oldu. (Bu tur da Stokholm Card alınca para vermeden yapılan bir tur.) Djurgarden Adası , yeşillikleri, manzarası o kadar güzeldi ki, o soğukta teknede içeri girmeye kıyamadık. Djurgarden Adası, içinde Vasa Müzesi’ni, Nordiska Müzesi’ni, GrönaLund’u (lunapark) barındıran bir ada. Bunun dışında evler ve oteller de bulunmakta. Yaptığımız tur, adanın çevresinde dolanan bir tekne turuydu ve belli saatlerde vardı. Stokholm’e giden her insanın yapması gereken bir tur. Bu turu bitirdikten sonra, Skeppsholmen Adası’nı yürüyerek dolaştık. Şehrin merkezinde bir doğa yürüyüşü gibiydi.

Adada yürüyüşümüzü yaptıktan sonra otobüse binip Kaknastornet isimli TV Kulesi’ne gittik. Kulenin önüne kadar giden tek otobüs 69 numara. Bu kulenin en üst katında bulunan cafede bir yanımız Djurgarden’ın harika yeşilliği, karşımızda da Stokholm Şehri’nin güzelliğiyle çaylarımızı içtik.

Kaknastornet’ten sonraki programımız, bu sefer Djurgarden’a yaya olarak gidip Nordiska ve Vasa Müzelerini gezmekti. Fakat vakit kalmadığı için sadece Vasa Müzesi’ne girebildik.  Çok değişik ve başarılı bir müzeydi.  Vasa Gemisi, dünyada ayakta duran tek 17.yüzyıl gemisiymiş. Gemi, 1628’de daha limandan çıkarken batmış. 333 yıl boyunca su altında kalmış. 1950’lerden itibaren bir araştırmacı, gemiyi aramaya başlamış ve 1961 yılında gemi su yüzüne çıkarılmış. Gemiyle birlikte 14000 cisim de çıkarılmış. Vasa Müzesi’ni de gezdikten sonra otelimizde dönmek için otobüs durağına yürürken yine güzel bir manzarayla karşılaştık.

18 Ekim yani üçüncü günümüzde bu sefer kraliyet ailesinin özel ikametgahı olan Drottningholm Sarayı’na gittik. Bu saray biraz daha şehir dışında. UNESCO Dünya Miraslarından biri olarak kabul ediliyor. Otelden çıktıktan sonra iki metroya ve bir otobüse bindik bu saraya gidebilmek için. Çok soğuk bir gün olduğu için bahçelerde çok fazla gezememiş olsak da sarayın içi ve odalar çok güzeldi. Hem göl hem orman manzarası saraya güzellik katan diğer etkenlerdi. Buradan sonra istikamet Stockholm Belediye Binası (Stadshuset). İnternette Stockholm fotoğraflarına baktığınızda görülen en yaygın fotoğraf sanırım bu binanın kulesinden çekilmiş.

Burada Babam bol bol fotoğraf çekti çünkü hem bina ve bahçesi hem de manzara çok güzeldi. Ama Stokholm gezimiz boyunca en çok üşüdüğümüz yerlerden biriydi. Bu yüzden kendimizi ilk gelen otobüse attık. Şansımıza otobüs gezmediğimiz bir yer olan Södermalm bölgesine gidiyormuş. Södermalm’da mağazaların cafelerin olduğu Folkungagatan Caddesi’ne denk geldik. En çok Babamın isteğiyle buradan Ericcson Globe’a geçtik. Stokholm’e gidince kesinlikle yapılması gereken aktivitelerden. Bu küre şehrin birçok yerinden görülebiliyor. İçeriye girildiğinde önce kısa bir tanıtım filmi izletiyorlar, sonradan küçük camdan küreler içinde büyük kürenin en tepesine çıkılıyor. Stockholm Card aldıktan sonra bu küreye de para vermeden girebiliyorsunuz. Tepedeyken Stokholm’de ilk defa sıkışık trafiği gördük aşağıda, muhtemelen bir kaza olmuştu. Çünkü hiçbir saatte sıkışık trafiğe denk gelmedik. Buradan sonra yorgunlukla otelimize geri döndük. 

Son günümüzde ilk durağımız Kungsgatan Caddesi ve Hötorget’teki Pazardı. Pazarda en çok satılanlar mantar çeşitleri, üzüm, balkabağı ve çiçekler. Satıcıların neredeyse hepsi Türk. Buradan Stokholm’ün meşhur Sergelgatan Çarşısından Sergels Torg Meydanı’na doğru ilerledik. Günümüzün devamında Stokholm’ün hareketli Hamngatan Caddesinde gezdik, alışveriş yaptık. Buradan sonra benim Türkiye’deyken internette rastgeldiğim Bianci Cafe’ye gittik. Kahvelerimizi içip, tatlılarımızı yedikten sonra otelden eşyaları alıp, dönüş uçağımıza binmek için havaalanının yolunu tuttuk.

Stokholm’den yüzümüz gülerek ayrılıyoruz. Kesinlikle herkese tavsiye ediyorum. Kısa süreli bir tatil planınız varsa burası doğru bir tercih olacaktır. Yalnız yaz aylarında giderseniz Stokholm’ün tadını yürüyerek doyasıya çıkarabilirsiniz. Hem huzur, hem gelişmişlik, hem de hareket bu şehirde barınmakta…

 
Toplam blog
: 2
: 250
Kayıt tarihi
: 18.06.13
 
 

1992 İzmir doğumluyum. Ege Üniversitesi İktisat Bölümü Öğrencisiyim. Fransızca ve İngilizce biliy..