Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mayıs '21

 
Kategori
Güncel
 

EN ZOR İŞLER

HERKESE GÖRE DEĞİŞEN...

Öğretmen, öğretmek doğru olanı öğretmek sadece formel eğitimle olmuyor ki birader. Eğitimde birçok faktör bir arada uyum içinde ve birbirini doğrulayacak şekilde hareket ettiğinde sözler eylemlerle bir ve birbirine paralel olduğunda, eylemler sözleri doğruladığında ancak anlamlı oluyor.

Millet okullardan çok şey bekliyor da çocuklarının okullarda asla öğretilmeyen bilgileri nasıl öğrendiğini merak etmiyor.

Geçenlerde ilkokulu imkânsızlıklardan ötürü zar zor bitirmiş biri söylüyor. Her şeyin sırrı çözüldü de beyin hala tam anlamıyla muamma diyor. Doğru aslında yüzyılın başında insanlar kalbin düşüncenin merkezi olduğunu düşünebiliyorlardı. Beyin elbette ki çok önemli ancak onun neyle dolu olduğu daha da önemli. Ona ne verirseniz onunla yorum yapıyor. Verileri işliyor. Olmayan verileri ise düşlüyor ama o da bir yere kadar. Bu durum hayatında hiç fil görmemiş birine fili tarif ettirmeye benziyor. Bir hikâye var belki bilirsiniz:

Hintliler karanlık bir ahıra bir fil koyup o güne kadar hiç fil görmeyen insanlara onu göstermek istediler.

Fili tanımak için o yere birçok insan toplandı. Fakat filin bulunduğu yer o kadar karanlıktı ki hiçbir şey görünmüyordu. Onun için insanlar file elleriyle dokunmaya, ellerini filin orasına burasına sürmeye başladılar.

Bunlardan birisi filin hortumunu tutmuştu; dışarıya çıkınca sorduklarında.”Fil kalın bir su hortumuna benzer, bir hortumdur” dedi.

Başka biri filin kulağına dokunmuştu, o da: “Fil bir yelpâzeye benziyor” dedi.

Bir başkası filin bacağına dokunmuştu: “Fil bir direğe benziyor” dedi.

Filin gövdesine dokunan ise: “Fil bir kayaya, büyük bir kütleye benziyor” dedi.

Böylece herkes filin neresine dokunduysa fili öyle ve ona göre anlattı. Her birinin anlattığı başka başkaydı. Fakat ellerinde bir ışık olsaydı, ayrılık kalmaz herkes aynı şeyi görür, aynı şeyi anlatırdı. (Mesnevî, C. III, beyit: 1259 vd. )

Burada bütünü görmeyen insanlar bütün hakkında kendilerince bir fikir sahibi oldular. Yanlıştı denemez ama eksikti. Eksik bir harita ile menzile varmak, eksik bir planla bütünü tamamlamak yüzyıllarca sürecek uğraşlar sonucunda belki işe yarar bir eser ortaya koyabilirler, istedikleri yere varabilirler.

Öğretmen kendi alanında bütüne vakıf olsa dahi onun yüzde kaçını tam olarak verebilir? Esasında talebe yani talep edene verilmesi gereken eğitim ve öğretim farklı ihtiyaçları ve inançları olan insanlara üstelik de talep etmiyorlarsa üstelik çelişki toplumu en keskin dönemlerini yaşıyorsa insanlar paraları ile renkleri ile milliyetleri ile daha birçok farklı özellikleri gibi bir alana zorunlu olarak hapsedilmişse karşıtlıklar düşmanlık sebebi ilan edilmiş ve kimlik farklılıklar üzerinden inşa edilmişse ki gerçekte sınıflandırma öyledir; (kan rengi, gözyaşı rengi İstanbul’un en zengin semtlerinde de en fakir kesimlerinde de birdir ama aralarındaki ortak bağları onları bir etmez) üstelik beyin yüzde yetmiş oranında yedi yaşına kadar şekilleniyorsa var olan inanç ve oluşumları boz ve yepyeni bir şey öğret demek ne kadar zordur ki bunu ancak bilen bilir!

Bizde ise adettendir. Sırtını bir yere dayayan üstelik bir de kendini güvende hissederse yaptığı şey karşı tarafa suç atmak, taş atmak, ne olduğunu gerçekten anlamadan eleştirmektir. Kolay olan budur. Şehirde yaşayan köylüyü hor görür, eksik eğitimli eksik eğitimsizi aşağılar, az bilen çok bilir, birinin adamı olanlar –de ekini nerede nasıl kullanılacağını bilmezler de kendilerini “ordinaryüs ilan ederler, kısacası zordur bu işler.

 

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..