Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '12

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Erdek, ya da bir aşkın sonu...

Erdek, ya da bir aşkın sonu...
 

Erdek genellikle yazlarımızı geçirdiğimiz tatil kentidir. Bildiğiniz gibi, Erdek, “Tatil kenti”, “Turistik Yer” diye bilinen kentlerin en eskisidir. Orayı ilk önce Ankara’lılar keşfetmiş, daha sonra Eskişehirliler onları izlemiş ve kent nüfus itibariyle , kendisinden önce gelen ve Türkiye’nin en büyük ilçelerinden biri olan Bandırma’yı  150 bine ulaşan yaz nüfusuyla geçmiştir.

Erdek, küçük güzel ve tarihi bir kenttir. Plajları kilometrelerce uzanır ve müthiş  güzeldir. Ne var ki, Marmara’nın kirlilik bakımından adı çıktığından, Erdek de eski itibarını kaybetmiştir.

Erdek, bir de eskinin en güzel festival kentiydi. Yazın Festival esnasında orası bir sanat çevresine döner. Envai türlü sanat etkinlikleri: resim sergileri, şiir geceleri, çeşitli sanat, edebiyat yarışmaları bu kentte yapılırdı…

Sonra ne oldu.. Bu etkinliklerin yapıldığı tarihi anfi-tiyatroyu yıktılar, çevresini, kendi yandaşlarına kiraladıkları lokantalara, meyhanelere çevirdiler. Onun üzerine de hakiki sanatçılar, edebiyatçılar da bu kentten koptular, küstüler, gelmez oldular…

Deniz olmayan, çevre kentlerden Erdek’e özellikle bir trafik akışı olur, yüzlerce araba Eskişehir, Bursa’ ve Balıkesir köy ve ilçelerinden buraya akar. Kimisi arabalarda yatar kalkar, kimisi sabah gelir, akşam döner; kimisi de kurdukları çadırlarda bir iki gece konaklarlar. Çünkü yazın ortasında Erdek Otelleri gelen bütün misafileri alacak kapasitede değildirler.

Akşamüstleri, büyük Çura koyunun çevresindeki otellerde kalan misafirler yürüyerek, Erdek’in gazinolar mevkilerine gelirler; gazinolarda dinlenirler, meydanda sinema seyrederler ve çevredeki etkinliklere katılırlar. Akşamlar, Erdek’in içi  Türkiye’nin her tarafından gelmiş, tip tip insanlarla kaynar…

Buraya kadar anlattık da , siz , “tamam da bu yazıda aşk nerede, meşk nerede,” diyeceksiniz.. Biraz sabırlı olun…

Bir zamanlar, kocaman kanatları olan ; ağzında kocaman torbası olan bir  “Pelikan” kuşu havada döner durur, ondan sonra Gazinoların önüne, balıkçıların karşısına gelip konar ve balıkçıları seyretmeye başlar. Balıkçılar, yaklaşır,  AIlahın işi, Pelikan kaçmaz… Onun üzerine, Pelikan’ın aç olduğunu anlayan Balıkçılar Pelikan’ı bir güzel doyururlar ve aslında bir tatlı su kuşu olan Pelikan “Osman” bir daha Gazinoların önünden ayrılmaz ve balıkçıların uğur kuşu olur… Balıkçılar onu severler; o balıkçıları… Bu karşılıklı sevgi, Erdek halkına yarar ve bir çok insan gelir, Osman’ı seyretmeye başlarlar… Müşteri sayısı artar. Osman bereketli bir kuştur.

Derken, Pelikan’ın yanında bir köpek peyda olur, pelikan nereye giderse onun peşinden ayrılmaz. Pelikan da onun dostça davranışını benimser, köpek “İto” dan ayrılmaz… Yavaş yavaş artık bunlar, birbirlerinden ayrılmayan iki dost, iki çift olarak görülürler. Köpek nereye giderse Pelikan onun peşi sıra … Ha babam, de babam Erdek sokaklarını arşınlarlar. Erdek’liler de bu çifi çok tutarlar, onları uğurlu birer çift gibi görürler, kimin kapısına gelirlerse oradan bir güzel ziyafetle ayrılırlar.

Köpek “İto” Erdek’i çok daha iyi tanıdığından Pelikan’ı peşine takar, İto hangi kapıların “Yağlı Kapı” olduğunu bilir… Pelikan “Osman” da  ona güvenir, birlikte sabahları bir çarşı turu atarlar ; sağdan soldan otlandıktan sonra mutad yerleri olan, gazinoların önlerine gelirler, birbirlerinin gözünün içine bakarak orada gezinirler ya da uyuklarlar…

İşte ahbaplık, dostluk böyle bir şeydir. Biraz da kıskanılan bir şeydir. Dışardan gelen turistler, ilk önce bu iki çifti hayretler içinde seyreder, sonra da biraz hasetle; çünkü insanlar arasında dahi böylesine bir ahbaplık dostluk kalmamıştır artık. Bu nasıl iştir. Osman nereye giderse, İto peşinden veya İto hangi sokağa saparsa İto peşinden… Bu ahpaplık, arkadaşlık uzun bir süre sürdü. Çift birbirini sevdi, arkadaşlık etti, dostluk kurdular ve insanlar bunu kıskandı…

Bu yıl geldiğimde öğrendik mi, İto’yu zehirlemişler; balıkçılar çok uğraşmışlar ama kurtaramamışlar… Bunun üzerine Pelikan “Osman” arkadaşının kaybına, ölümüne çok üzülmüş, gözlerinden gözyaşı dökmüş ve nihayet  bir gün ortalıktan kaybolmuş..

Osman’ın nereye gittiği meçhul… Hangi diyara, nereye? Ama herhalde insanlardan uzak bir yere kaçmıştır. Çünkü o insanlara ahbaplık için bir şans verdi, onların arasına karıştı, hatta bir köpeğe de dostluk gösterdi… Nedir  dostlukların, arkadaşlıkların sonu? Hüsran.. İşte size Pelikan “Osman” ile köpek “İto”nun serüveni, arkadaşlığı, kalpleri acıtan sonraları…

Artık, gün be gün Erdek sokaklarında izlediğim Pelikan ve arkadaşı köpek yok…

Dünya hep böyle mi? İnsanlar niye durmadan birbirlerinin ve yakınlarının kalplerini kırarlar ve onları çevrelerinden uzaklaştırırlar. Bu nasıl acı bir hikayedir? İnsanlara ders olsun, diyeceğim ama insanların ders mers alacağı yoktur, herkes çıkarı peşinde, birbirlerini, hatta hayvanları bile harcamaktadırlar. Çevre, doğa onların elinden bizardır…

Ve insanoğlu ne yazık ki çok kötü sonuçlara doğru gitmektedir. Doğaya önem vermezseniz, kirletirseniz; zehirlerseniz; hayvanları durmadan harcarsanız.. kime kötülük yapmış olursunuz… Bu bir acıklı hikayedir…  Elveda “Osman”… Elveda “İto… Kalbim yanıyor ama, sizin güzel ruhlarınıza ithafen bu kırmızı gülü denize bırakıyorum. Sizi bulamasa bile belki ruhlarınıza hitap eder. Elveda dostluğun, arkadaşlığın son örnekleri, elveda insanlık…

 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..