- Kategori
- Güncel
Erdoğan'ın övüncü ya da seyahat özgürlüğü
Tayyip Erdoğan grup toplantısında Türkiye'nin nüfusunun onda birinin artık dünyayı gezdiğini, dışarıda Türkiye'nin nasıl değiştiğini ve parasının, pasaportunun nasıl değer kazandığını deneyimlediğini söylemiş.
Henüz dünyayı geziyorum diyemem belki, ama düzenli aralıklarla geziye çıkan ve son birkaç yıldır her yaz en az bir ülke görmeyi kendisine hedef koymuş biri olarak bugün bu yazıyı yazmaya hakkım olduğunu düşünüyorum, çünkü Tayyip Erdoğan'ın benim üzerimden kendisine siyasi rant devşirmesine izin veremem.
İlk önce pasaportun değerinden başlayalım, Türk pasaportunun bir değeri yok. Bunu bir çırpıda söyleyince belki haksızlık ediyormuşum gibi gelebilir, ama gerçek maalesef böyle. Türk pasaportunuz varsa eğer, özellikle Avrupa ülkelerine gitmeden önce ülkenizde vize kuyruklarına girmeniz, ülkenizi ne kadar da sevdiğinizi ve vallahi billahi döneceğinizi kanıtlamanız gerekiyor ki, size ülkelerine gitme vizesi versinler. Vizeyi aldım rahatladım mı diyorsunuz? Elbette rahatlamadınız.
Bindiniz uçağa ve gideceğiniz ülkeye indiniz, sınırda ters bir polise denk gelirseniz (ki neyse ki ben gelmedim hiç), size her türlü soruyu sorup, ülkeye girmemeniz için bin dereden su getirebilirler. Haydi girdiniz diyelim ve Avrupa içinde seyahat edeceksiniz otobüsle. Sınır geçişlerinde nadir karşılaşılan bir durum fakat, otobüsünüz durduruldu diyelim ve polis pasaport kontrolü yapıyor. Çoğu zaman insanların pasaportlarını almazlar bile, fakat sürpriz, sizin pasaportunuz alınır, çünkü siz Türksünüz ve pasaport ve vizenizin sahteliği kontrol edilmeli.
Vizesiz yerlere gitmek istediniz bunlarla uğraşmamak için, Balkanlar'a mesela. Sınır geçişlerinde yine siz en şüphelisiniz.
Haydi hepsini geçelim, benim bir zamanlar yeşil pasaportum vardı, dolayısıyla Avrupa'da birçok ülkeye vizesiz gidebiliyordum. Bir seyahatimde, hazır İspanya'ya kadar gitmişken oradan Fas'a geçmek istedim. O dönem Türkiye'nin Ortadoğu'da yıldızlaştığının söylendiği bir dönemdi, Fas'tan İspanya'ya gemiyle gitmeye karar verdik ve bilin bakalım ne oldu? Bizi Fas'tan çıkarmadılar, çünkü pasaportumuzda vize yoktu ve İspanya'ya yeşil pasaportla vizesiz girilebileceğine dair bilgi sınırda yoktu. Sabah 8 vapuruna aldığımız biletle, altı yedi saat sonra ancak ikna edip vapura binebildik. Bize güvenmediler, yanımızda Ortadoğu'da hiç de yıldız olmayan ülkelerin vatandaşları geçip geçip giderken...
Pasaport değerini geçip, paranın değerine gelelim. 2007 yılında Fransa'dan aldığım Schengen vizesinin faturasını buldum geçenlerde, 60 Euro yine vizenin fiyatı, bu açıdan bir değişiklik yok, fakat Türk lirası karşılığı 106.75 TL. Bugün 60 Euro ne kadar ediyor? Peki Haziran'da ne kadar ediyordu? Temmuz'da yaptığım Orta Avrupa gezisi için 2.35 gibi fiyatlarla almışken Euro'yu, Ekim'de yaptığım Yunanistan gezisi için 2.69'dan alınca şanslı saydım kendimi.
En nihayet Türkiye'nin değerine gelelim. Dışarıdan Türkiye'yi yanlış tanıyanlar elbette var, "ne kadar da güzel gidiyor her şey..." şeklinde özellikle Fas'ta çok yorum aldık. Kiminle konuşsam, bunu düzeltmeye çalıştım, Türkiye'de gerçekte neler olup bittiğini, nasıl da nefessiz kaldığımızı, yaşam alanımızın gitgide daraldığını ve Erdoğan'ın otoriter yönetimini anlattım insanlara.
Böyle böyle bu yaza geldik ve Erdoğan için kötü bir haberim var, Gezi direnişi sizin maskenizi düşürdü. Artık insanlar hiç de gerçekleri göremiyor değiller, herkes bana Gezi direnişini sordu, herkes bizden hayranlıkla bahsetti. Direniş sürecinde dahi, gerek gezilerimde, gerek festivale gelen tiyatrocu yabancı arkadaşlarımdan, "yanınızdayız..." diye kaç mesaj aldığımı anlatamam. Dolayısıyla, artık bu dediğiniz de -neyse ki ve nihayet- geçersiz.
Dedim ya, benim üzerimden siyasi rant çıkarmanıza razı değilim. Ben geziyorum evet ve o saydığınız oran içerisine dahilim muhtemelen. Fakat ben, size rağmen geziyorum.
Kaldırmamakta ısrarcı olduğunuz, kaldırmamak bir yana, Gürcistan gibi ülkeleri dahi koyduğunuz yurtdışı çıkış haracına rağmen geziyorum.
Dünyanın en pahalı pasaportuna, hala her yıl otomatik zam yapmanıza rağmen geziyorum. Bu kadar pahalı olan bir pasaportun bile basımında sıkıntılar yaşamanıza, bir ay süreyle belki teslim edemeyecek konuma gelmenize rağmen geziyorum. Uçağımın kalkacağı gün elime pasaport gönderdiğiniz günleri biliyorum, ben buna rağmen geziyorum.
THY'nin, elbette sizin rızanız ve desteğinizle, ucuz havayollarına yeni hat açma konusunda fırsat vermemesine ve birçok alanda neredeyse tekel olarak fahiş fiyatlarla uçuş gerçekleştirmesine rağmen, gideceğim yere bin dereden su getirip, dolanarak gitmeme rağmen geziyorum.
Ben ufkum açılsın, önyargılarım yıkılsın diye geziyorum. Siz, ülkenin ufkunu ısrarla daraltıp, insanların hayallerini emerken, ben hayallerimin peşinden gidip geziyorum. Siz, ülkede huzur bırakmamışken, ben gittiğim yerlerde birkaç gün (övünerek söylemiyorum ama) ülkeyi takip etmeyip, kafamı ne kadar da rahatlattığımı fark ettiğim için geziyorum.
Yeni kültürlerle karşılaşmak, başka başka insanlarla tanışmak için geziyorum. Siz kendi yaşam tarzınızı dayatırken, ben sizin için hiç de uygun olmayan yaşam tarzlarıyla karşılaşıp, onların yaşam tarzlarına uygun birkaç gün geçirebildiğim için mutlu geziyorum. Ben gezerken, sizin hiç de hoşunuza gitmeyecek şekilde davranıyorum. Gezip gördükçe, insanlarla konuştukça, sizden daha çok rahatsız oluyor, sizin yönetiminizin sona ereceği günü iple çekiyorum.
Koyduğum fotoğrafa da bakın, griye boyalı yerler vizesiz gidemediğimiz yerler. Buna rağmen geziyorum.
Ben sizin politikalarınız sayesinde değil, ben size rağmen geziyorum. Rica ediyorum, benim üzerimden politika yapmayınız, bırakınız bu lafları rica ederim.