Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '08

 
Kategori
Siyaset
 

Ergenekon gözaltıları: AKP kapatılacağını mı öğrendi?

Ergenekon gözaltıları: AKP kapatılacağını mı öğrendi?
 

EURO 2008 rüyası bitti ve gerçek gündemimize döndük. Gergin, tatsız, bazen kanlı ve üzerinde her zaman kalın bir esrar perdesi barındıran bir gündem bu... Sanıyorum Ergenekon soruşturmasında yeni ve en can alıcı döneme girildi. Bugün Ankara ve İstanbul’d aralarında emekli orgeneraller, Cumhuriyet gazetesi Ankara temsilcisi ve Tercüman gazetesi genel yönetmenin de bulunduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı.

Şahsen bugünlerde böyle bir bomba haberin patlamasını bekliyordum. Ülkemizde bu yazın da 2007 yazı gibi çok çalkantılı geçeceği önceden belliydi. AKP’nin kapatma davası, Ergenekon soruşturması, bir süredir ekonomiyi derinden etkileyen ama henüz tam anlamıyla hissedilemeyen ekonomik krizin su yüzüne çıkmasının bu yaza damgasını vuracağını siyasetle biraz ilgilenen herkes tahmin edebiliyordu. Hatta bunların üzerine, olası büyük İstanbul depreminin de bu yıl içinde gerçekleşmesi bence çok şaşırtıcı olmayacak. Önceki üç olayda artık son aşamalara gelindi. Tanrı gecinden versin, şimdilik tek eksiğimiz büyük bir deprem; korkarım o da patlamak üzere...

AKP’nin kapatma davası ile Ergenekon soruşturması, devlet içinde bilek güreştiren iki farklı gücün karşılıklı hamlesi midir?

Yoksa her iki dava birbirinden bağımsız ve kendi doğal seyrinde, tamamen hukukun çerçevesi içinde gelişen süreçler midir?

Gönül isterdi ki hiç kararsızlığa düşmeden ikinci şıkkı seçelim. Ama bu ülkedeki iktidar ilişkileri hakkında bildiklerim bunu engelliyor. Özellikle AKP’nin kapatma davası üzerinde koyu bir hukuk dışılık gölgesi var. Kapatma davasının tamamen saf bir hukuk süreci olduğunu söyleyebilmek imkânsız. İddianame ortada ve kapatma isteminin dayandırıldığı gerekçelerin inandırıcılığı çok zayıf. İddianamenin hazırlık sürecinde yüksek yargı mensuplarının Ankara’daki iktidar mücadelesinin bir tarafında yer alan askeri bürokrasinin önde gelen üyeleriyle yaptıkları ilginç görüşmeler basına yansıdı. Onlar bu görüşmelerde davayla ilgili bir tek laf etmemiş olsalar bile bu böyle algılanmayacaktır.

Peki Ergenekon soruşturmasında iktidar mücadelesinin öteki ucunda yer alan gücün hiçbir etkisi yok mudur? Bence bu soruya da tamamen olumsuz cevap verebilmek zor. Ortada büyük olasılıkla soruşturmayı ve sorumluların cezalandırılmasını gerektiren çok ciddi suçlar var. Ama bugün bunların soruşturulabiliyor olmasını esas olarak Ankara’daki iktidar mücadalesine borçluyuz. Yani kaba deyişle, ta geçen yıl Nisan ayında Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında yaşanan demokrasi dışı müdahaleler olmasaydı, Abdulah Gül’ün adaylığı, önce CHP’nin itirazı, sonra Genelkurmay bildirisi, en nihayetinde de Anayasa Mahkemesi kararıyla engellenmeseydi bugün Ergenekon soruşturması diye bir dava hiç olmayabilirdi. Ergenekon soruşturmasının başladığı tarihle Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararı arasındaki tarihin yakınlığına dikkat!

AKP’nin 2002 yılında hükümeti kurmasından bu yana, Türkiye’de Cumhuriyet tarihinde ilk defa ciddi bir iktidar savaşı yaşanıyor. Ankara’da iktidar mücadeleleri hep oldu ama bunlar gerçek bir iktidar mücadelesi değildi. Gerçek iktidar belliydi, kimse de onun alanına müdahale edemezdi. Savaşlar hükümete (iktidara değil) kimin hakim olacağı, parasal kaynakları kimin yöneteceği, hangi kesimin devlet eliyle zengin edileceği üzerinden yürürdü. Farkı şuradan anlamak mümkün: Eğer bu bildiğimiz anlamda klasik bir mücadele olsaydı AKP, geçen yıl Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararı öncesi Genelkurmay Başkanlığı’nın internet bildirisi üzerine tası tarağı toplayıp gider, seçimi büyük farkla kazansa bile Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda kendi adayı üzerinde ısrar etmezdi. AKP’nin hem Genelkurmay bildirisine karşı açıkça tavır alması hem de bütün tepki ve tehditlere rağmen Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı seçtirmesi artık onun gerçek iktidara oynadığının bir işareti olabilir. Başarılı olur olmaz, orası ayrı...

Peki öteki tarafın AKP’nin hamlelerine yeterince etkili karşılık veremeyişinin sebebi ne olabilir? “Etkili karşılık”tan 12 Eylül benzeri açık ve topyekün bir darbe ya da 28 Şubat benzeri postmodern bir müdahaleyi kasdediyorum.

Acaba Ankara’da Ergenekon davasında henüz kamuoyuna yansımayan –belki de hiçbir zaman yansımayacak- kimi dosyalar mı dolaşıyor? Mesela ilginç telefon kayıtları, ilginç buluşmaların fotoğrafları falan gibi?

Ya da geçmişteki darbelere örtülü biçimde olsa da hep destek çıkmış olan ABD mi bu defa böyle bir girişime soğuk bakıyor?

Başka bir ihtimal olarak; olası bir darbenin Türkiye’nin zaten bıçak sırtında duran siyasi, toplumsal ve ekonomik dengelerini sarsıp büyük bir kaosa, belki de bölünmeye sürükleyeceğinden mi endişe ediliyor?

Veya bunların hepsinin birden mi etkisi var? Evet, bence doğru yanıt bu. Hepsinin etkisi var. Aksi halde ta 2003 yılından beri birkaç defa planlandığı ancak en üst komuta kademesinde kabul görmeyip akim kaldığı anlaşılan darbe girişimleri bir şekilde sonuca ulaşırdı.

Aklıma şu soru geliyor şimdi: Eğer Ergenekon soruşturmasında bugünkü gözaltılar bir hamleyse acaba AKP kapatılacağını mı anladı?

Aslında Ergenekon soruşturmasında gözaltıların süreceği belliydi. Bu yapının öyle en tepesinde bir emekli tuğgeneralin oturduğu 40-50 kişilik bir grup olmadığını/olamayacağını herkes biliyor. Bugün gözaltına alınan isimler de çok sürpriz değil. Demokrasinin ve hukukun kendi kurallarına göre işlediği normal bir ülkede olsaydık ne bu yapı bu derecede dal budak sarabilir ne de bu kadar süre yargı takibinden uzak kalabilirlerdi. Bu soruşturmayı büyük ölçüde yukarıda değindiğim iktidar mücadelesine borçluyuz. Ancak soruşturmanın üzerindeki bu gölgeyle yürütülüyor olması onun inandırıcılığını da olumsuz yönde etkiliyor.

Bu iki davanın karşılıklı birer hamle olarak algılanması bir sürü büyük tehlikeyi beraberinde getiriyor. Her şeyden önce ortada hukuk diye bir şey kalmıyor. Adalet kavramı tümüyle yok olmak üzere. Savcıların, yargıçların davalara sadece kendi vicdanlarıyla baktığına inanamıyoruz. Olaylara ve kanıtlara değil, örneğin Ergenekon soruşturmasını yöneten savcının hangi cemaate yakın olduğuna, Anayasa Mahkemesi üyelerinin kimin tarafından atandığına bakıyoruz. Çıkacak kararların bu göstergelere bağlı olduğuna dair inanç gün geçtikçe kemikleşiyor. Bütün mahkemelerin duvarlarında “Adalet mülkün temelidir” yazar. Ankara’daki iktidar odakları bugünlerde açıkça sanki zaten epey zayıf olan bu temeli yıkmak için çalışıyorlar. Bu gidiş pek de hayra alamet değil.

Bence biz sade vatandaşlar bu taraflardan her hangi birinin gözü kara savunucusu olmak yerine, olan bitene bir de bu açılardan bakmayı deneyelim.
...
Resim: milliyet.com.tr

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..