- Kategori
- İlişkiler
Erkek kısmı evlenince neden değişir?
Çok yakışıklıydı, çok çekici ve romantikti. Bana özen gösterirdi, hiçbir özel günü unutmazdı. Çok bakımlı ve nazikti. Çoktu, çok çoktu! Ama evlendikten sonra… Tam bir ayı oldu! Ne romantizm kaldı ne incelik! Akşama kadar beni bir kez bile aramıyor! Akşam gelince de pijamalarını giyip gece yarısına kadar maç izliyor! Üstelik bazen burnunu karıştırırken veya yellendirirken yakalıyorum! Allahım ben bu adamla mı evlendim gerçekten?
Evli genç kadınlarımıza bunları düşündürten nedir? İşte bugün bu konuya parmak basmaya çalışacağız! Şöyle ki:
Erkek kısmı ergenliği geçip serpilmeye başladığında doğal olarak yaşıtı kızlarla ilgilenmeye başlar. Bu durum 16-20 yaş arasında böyledir. Ancak kızlarımız gelişimleri daha önde ilerlediğinden her zaman yaşıtlarına değil de kendinden büyüklere bakar. Ayrıca her daim etraflarında bir çok seçenek mevcuttur. En azından bu seçenekler erkeklerinkine göre her zaman daha fazladır. Hal böyle olunca sevgilisine deli gibi bağlanan erkek onu tam olarak kendine bağlayabilmek ve elinde tutabilmek için türlü türlü teknikler dener. Kız ise hiç ilgilenmez. Çünkü bir şekilde o an hayatında olan erkek olur da hayatından çıkarsa kaybedeceği çok şey yoktur. Kaldı ki muhtemelen birkaç yedek de hazırdadır. Bunun sonucu da açıktır; aşkından divane olmuş bir erkek ve bunu hiç umursamayan bir kız! Durum erkek için tahammül sınırını fazlasıyla zorlayıcı olduğundan ilişkinin bitmesi farzdır! Bu bitiş erkek için ilk dönüşümü beraberinde getirir. Bitişle birlikte gelen yıkım, aslında onun aptal aşık modundan çıkması için sert bir uyarıdır. Erkek bu uyarıyı hemen dikkate almasa bile birkaç yıkımdan sonra mecburen dikkate alıp gereken dönüşümü yaşayacaktır. Bu dönüşümün sonrasında erkek kadınlar için olmazsa olmaz pek çok romantik özelliği terk etmeye başlayacaktır. Artık cinsellik odaklı ilişkilere daha çok merak sarar. Birlikte olduğu kadınları cinsel bir obje olarak görür ve buna göre davranır. Ancak ilk gençlik yıllarındakinin aksine bu kez arzulanan ama kaçan tarafın kendisi olduğunu fark eder. Bu onda özgüvenin tavan yapmasına sebep olur. Arzulandıkça kaçar, kaçtıkça arzulanır! Arkadaşlarını çağırıp salya sümük dertleşen kız profili bu olay sonrasında ortaya çıkar. Artık olay tersine dönmüştür! Bir zamanlar (Leyla’nın güzelliği on par etmediği halde) Mecnun gibi divane olan fakir ama gururlu erkek artık mini bir kazanovaya dönüşmüştür.
Kazanova modu, erkek yeniden ilk gençlik yıllarındaki gibi aşık oluncaya kadar sürer. Bu kez cinsel anlamda yeterince doymuş olan erkek, artık eğlenilecek kızlarla değil evlenilecek kızlarla ilgilenmeye başlamış ve sonuçta ikincilerden birine aşık olmuştur. Ancak erkeğin bu durumunu fark eden nazlı kızımız bu kez de adamı “ben senin bildiğin kızlardan değilim” mantığıyla defalarca reddeder. Erkek çabalamaya devam eder ve sonunda kıza bir parça ulaşmış olur. Bu kez de kızın nazları başlar. Mavi gül ister ya da siyah! Pragda tatil ister, annesinin doğum günü kutlanmadı diye trip yapar. Bir milyon kez “sen beni gerçekten seviyo musun” sualini yöneltir. Erkeği kendi stiline göre giydirmeye çalışır. Saçlarını değiştirmeye kalkar vs vs. En nihayetinde bütün bu aşamalardan geçmiş, görmüş geçirmiş erkek, kızla evlilik moduna girmeyi başarır. Bu kez de pırlanta yüzük, jumbo yemek takımı, Trabzon takımı, fellonadan mobilya, nardillodan bilmem ne isteyen kızımız, nikaha ulaşıncaya kadar adama etmedik eziyet bırakmaz. En sonunda evlenilir ve baştaki depresif pişmanlık oluşuncaya kadar bir süre canım-cicim frekansında sevişilir. Bedenler ve beyinlerdeki alışkanlık-alışma-duyarsızlaşma gerçekleştikten sonra, erkek vaktiyle çektiği cefaların sefasını sürmek ister ve kendini salar. Benzer salma hareketi kadında doğumdan sonra görülecektir. O zamana kadar kadın pişman olurken doğumdan sonra adam pişman olacaktır. Sonra bir şekilde mutlulukçuluk oynarlar.
Gökten üç elma düştü: biri feministlere, biri ataerkil zihniyete biri de eşitlikçilere… Afiyet olsun.