Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '08

 
Kategori
Yılbaşı
 

Erken bir yılbaşı değinmesi

Erken bir yılbaşı değinmesi
 

Fotoğraf:yukarikayalar.wordpress.com


Yaşam, evrenin ve zamanın sonsuzluğu içinde doğumla başlayan mucizevî bir ayrıcalık olsa gerek. Yılbaşı ve benzeri zamansal bölümlemeler işte o çoğu kez belirsizliklerle dolu kesintisiz sürekliliğin yarattığı doğal zihinsel karmaşaya karşı iyimser bir tür duygusal kalkan sağlar. Böylelikle aslında sonsuz olan zamanın başı ve sonu belliymiş duygusuna ve şu bölümü iyi, bu bölümü kötü gibi kıyaslama yapma olanağına kavuşuruz.

Egemen batılı düşünce sisteminde yeni yıl, Noel kıyafetli küçük bir bebek, geçip giden yıl ise yaşlı bir dede sembolüyle (s)imgelenir. Burada erkek egemen (Dede-erkek bebek-Christmas-Hz. İsa) imge seçimi bir yana, sadece 365 gün altı saat olan çok kısa ömürlü eski-yeni olgusu da dikkat çekicidir. Gıdaların raf ömrü gibi, hatta bazılarından da kısa bir süre!.. Önce market raflarında ve ilaç kutuları üzerinde son kullanım tarihleri ile bizlere göz kırpan süreler bir bakmışız ki hızla akıp geçmiş, o yıllara gelinmiş. Eşyalar gibi zamana da 'kullan-at' şeklinde yaklaşılması ağrımıza gidiyor çoğu kez.

Fakat, ana neden kozmik. Örneğin Jüpiter’de yaşıyor olsaydık bu süre, yeryüzündekinin yaklaşık olarak 12 katına denk gelecekti. İlginç olan, bu konuya kitleler halindeki duygusal uyumlarımızın bu denli çabuk, içten oluşundaki gönüllü yanılsama…(*)

Batı kültürünü bir yana bırakalım. Konu hakkında biraz dolaylı da olsa doğu felsefesi açısından da ilginç bir benzeşim yapılabilir.

Biliyoruz ki, kültürler arasında, doğu ya da batı, eski ya da yeni olsun genel bir üstünlük olamaz. Sadece farklılık ve çeşitlilik söz konusudur.

Yolunuz Konya’ya ve Mevlânâ’nın türbesine düşerse orada ilginç bir manzara ile karşılaşırsınız. Mevlânâ türbesi son derece zarîf ve görkemlidir. Oysa onu etkileyen, değiştiren, onu bir ulema mertebesinden alıp yedi yüzyıldır dünyanın en önemli şairlerinden, fikir ve felsefe adamlarından biri haline getiren Şems’in (Şems-i Tebrizi) türbesi ise son derece mütevâzı ve sade bir görünüm taşır.

Bunun nedenini araştırdığınızda ise, Şems’in yedi kişi tarafından öldürüldüğü ve onlardan birinin de Mevlânâ’nın ortanca oğlu (Alâeddin Çelebi) olduğu gerçeği ile karşılaşırsınız. Nedendi, niçindi ayrı ve derin bir konu. Bu, zaten Ahmet Ümit’i son eseri ‘Bab-ı Esrar’ için harekete geçiren ve dantel oyası gibi işlediği kapsamlı bir konu. Bense; yeni yılı o havaî fişek yağmurları ve ışık selleri altında Mevlânâ türbesi gibi görkemli sevinçlerle karşılarken, bizi ve dünyamızı bu ana değin taşıyan, var eden geçmiş yılları ise birer Şems türbesine dönüştürmüyor muyuz acaba diye düşünüyorum.

Yeni yılı heyecanla karşılarken geçmişimize de, geleceğe dair umutlarımız gibi sahip çıkalım, onun da önemini ve değerini unutmayalım.

Yeniye sevinçle kucak açarken onu aynı zamanda eskinin katillerinden biri kılmayalım.

Ve unutmayalım ki biz, hepimiz uçsuz bucaksız evrenle, zamanın sonsuzluğu içinde, ardımızda binlerce yıllık insanlık mirâsının o güçlü ve serin gölgesinde bu günlere geldik.

Yeni yıl, aslında her açıdan zor bir yıl olacak gibi görünüyor...Ama, yüzyıllardır insanlığa hümanist ışıklar yayan Mevlânâ'nın, Şems'in, Yunus Emre'nin, İbn-i Rüşt ve benzerlerinin türbeleri üzerinden de geçerek yılbaşı gecesi havaî fişek yağmurları ve ışık selleri altında dans eden iyimserlik melekleri yine de herkese olabildiğince mutlu ve gönüllerince güzel yeni bir yıl dilemeyi teşvik ediyor…

Mutlu yıllar!..

(*) Aynı konudaki geçen yılki değinmem için bkz. http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=83349

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..