Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Aralık '08

 
Kategori
Siyaset
 

Ermeni Soykırımına Nasıl Bakmalı?

Ermeni Soykırımına Nasıl Bakmalı?
 

Tamam 1915 olayları trajik ve üzücüdür ama Soykırım kelimesi çok ağır...


Osmanlı’nın son dönemlerinde, 1915–1918 yılları arasında yapılmış yada yapılmak zorunda olunan, Ermeni kökenli vatandaşların tehcir’e mecbur bırakılma olayı, ezelden beri bizi rahatsız eden bir konudur. Ermeni diasporası, gerek Ermenistan’da gerekse sınırları dışındaki Ermeni lobisi vasıtası ile bunu iyice dillendirmiş ve tüm dünyaya bunu bir Jenosit, yani soykırım olarak ilan etmiştir. Bunu ilan etmesinden sonra da yaptığı lobi faaliyetleri ile de bunu tüm dünyaya kabul ettirmeye çalışmaktadırlar. Burada hem lobiler, hem gizli servis örgütleri ve diğer etkili kuruluşlarda görev almışlar ve almaktadırlar.

Aslında, Ermeniler, Türkiye’nin Ermenileri tehcir etmesiyle ilgilenmemektedirler. Tamamen bir soykırım yapıldığı tezlerini güçlendirme çabalarına ağırlık vermektedirler. Görünen odur ki, Türkiye’yi dünya siyasetinin arenasında mağlup duruma düşürmek istemektedirler. Peki amaçları ne ? Bunu tam olarak tespit etmek için, nasıl Ermeni soykırımı olmuş mudur ya da ne kadar Ermeni bu tehcir’de mağdur olmuştur, ne kadar Ermeni ölmüştür gibi soruların cevaplarını, araştırmak ve belgelerle ortaya sermek gerekiyorsa, tarihsel süreçte de Ermenilerin (sınırlarımız dışındaki) bize ve Türkiye’ye nasıl baktıklarını inceleyip, olayların bu safhaya geldiğini iyi tespit etmek lazım..

Bu konuda bilgisi olanlar ya da takip edenler hatırlayacaklardır. Ermeniler, Türkiye’nin (aslında Osmanlı’nın) o tarihlerde, tehcire zorladığı Ermenilerin haricinde 1.500.000 milyon Ermeni’yi katlettiklerini iddia ederken, bizim tarihçilerimiz soykırım yapılmadığını, Osmanlı arşivlerindeki belgelere göre de Ermeni vatandaşların tehcire zorlandığını ve resmi rakamlara göre de bu rakamların 400.000 civarında olduğunu, dönemin kargaşalı ortamında da bölgedeki çetelerin saldırısı, hastalık vb. durumlarla toplam 56.610 Ermeni’nin öldüğü bilgisi veriliyor. Ama çok ilginçtir ki, bu iddia Ermeni resmi makamlarınca ve diğer kurumlarınca, kısacası Ermeni diasporası tarafından kabul görmüyor. E aynı dönemlerde, aynı yerlerde katledilen Türk ve Kürtlerin muhasebesini kimse sorgulamıyor ? Orada, Ruslarla işbirliği yapan Ermeniler köyleri yakıp, insanları kurşuna dizmediler, hamile kadınların karınlarını deşerek bebeklerini öldürmediler mi ? Genç kızlara, kadınlara tecavüz etmediler mi ? Böyle bir durumda olası bir Türk soykırımını gündeme ve dile getirmiyor? Neden acaba ?

Bu sorunun yanıtı çoğaltılabilir ama benim aklıma ilk gelen cevap şu: Ermeniler başta Fransa ve İngiltere olmak üzere, başka Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da kendilerine taraf bulmuşken ve “sözde Ermeni soykırımı” ifadesini kabul ettirmişken, AB’ye girmenin eşiğinde olan Türkiye’ye, muhtelif kriterler altında bu sözde soykırımı tanıma zorunluluğu da bir şekilde ifade edilen Türkiye köşeye sıkıştırılmışken, Ermenistan neden kabul etsin ki bizim söylemlerimizi ve iddialarımızı ?

Ermeni Sorunu, genellikle Türkiye kritik dönemlerden geçerken sahneye kondu. 1915 tehcirinin sorumlusu olarak gösterilen İttihat ve Terakki önderlerine birbiri ardına suikast düzenlendiğinde, Anadolu’da yeni bir ulus devletin kuruluş mücadelesi veriliyordu. Tehcir olayı bittiğinde, tehciri başlatan devlet tarihten silinmiş, yerine taptaze bir devlet yaratılmıştır. Adı Türkiye olan bu devlet üzerindeki olumsuz eğilimler, 70’lerde ortaya çıkan Ermeni terörü ve Kıbrıs Harekatı sonrası oluşan uluslararası baskı ortamında gittikçe yoğunlaştı. Ermeni sorunu şimdi de Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girebilmek için çaba gösterdiği günlerde, dozu giderek arttırılan bir konu olarak gündeme geliyor. Bu konu daha çok su kaldırır. Bakın bu konuda bazı otoriteler neler söylemişler..

<ı>Halil Berktay: <ı>Eğer biz soykırım’ı kabul edersek, tehcirin büyük faciaya dönüştüğünü filan, adına ne derseniz deyin. Kabul edersek ardından toprak ve tazminat talepleri geleceği söz konusu değildir. <ı>Benim kanımca Türk Devleti, Türk Dışişleri, Genelkurmay herkes çok iyi bilmektedir ki aslında böyle toprak ve tazminat talepleri gelemez. Asıl mesele başka bir şeydir.

<ı>

<ı>Boris Mihailoviç:<ı> Bence bu konu bilimsel olarak araştırılmalı, yani bu konu politik çerçeveden çıkartılmalı. Bu konuyu araştıracak birçok tarihçinin ve bilim adamının dahil olacağı bir komisyon oluşturulmalı. Bu komisyonda sadece Ermeni ve Türkler değil aynı zamanda Avrupalı bilim adamları da yer almalı. Tüm dokümanlar, anı kayıtları ve arşivler incelenmeli. Burada dengelere dayalı politik bir oyun söz konusu ve ben bu politik oyunu çok ciddiyetsiz buluyorum. Yani Karabağ sorunu gibi birçok sorunu birbirine karıştırmak istiyorlar.

<ı>

<ı>Hırant Dink (Agos Gazetesi Yayın Yönetmeni)<ı>: Eğer Ermenistan kendi geleceğini ve tüm Ermenilerin geleceğini düşünüyorsa, Türkiye’nin demokratikleşmesine katkıda bulunmalıdır. Ermeni sorununun konuşulması bugün Türkiye’de bir taleptir. Bu talebe katkıda bulunulmalıdır. Tarihi tartışmayabilir ama tarihin konuşulması konusunda katkıda bulunmalıdır. Tartışmasın ama konuşsun ve şunu da unutmasın: Türkiye aslında tarihe ilişkin gerçeği bilmiyor. Ne biliyorsa şu an onu söylüyor. Dolayısıyla şu an Türkiye’nin karşılıklı bilgi değişimine ihtiyacı var tarihe ilişkin. Ve Türkiye buna hazır olduğunu da söylüyor. Bence bu cevabı kesinlikle bir yana itmemesi lazım Ermeni dünyasının.

<ı>

<ı>Lourent Leylekyan (Avrupa Ermeni Federasyonu Başkanı):<ı> Bu soykırım reddedildiği sürece, sorun siyasi boyutta kalacaktır. Tanındığı anda tarihsel bir mesele olmaktan çıkacaktır. Kabul edilmesinin ardından her şey olabilir. Politik görüşmelere, güç dengelerine ve günün atmosferine bağlı. Ama ilk tamir ahlaki açıdan olmalı. Sonra sınırlar, finansal boyut konuşulur.

<ı>Faruk Loğoğlu (Türkiye’nin Washington Büyükelçisi)<ı>: Ermeni düşünce yapısının içinde tabii bütün bu unsurlar var. Önce sözde soykırımın tanınması, arkasından da onu takip etmek üzere toprak talepleri, tazminat talepleri gibi unsurlar da onların gündeminde. Bunlar bu safhalarda fazla dillendirilmiyor; ama tabloya baktıklarında resmi bu şekilde gördükleri kesin.

<ı>

Yıllarca bir arada yaşayan Ermenilerin ve Türklerin aslında çok da kronik bir sorun yaşadıklarını sanmıyorum. 1921’de İstanbul işgal altındayken, bütün Osmanlı arşivleri İngilizlerin kontrolünde olmasına ve ABD Dışişleri’nin kendi arşivlerini de Londra’nın kullanımına sunmalarının sonrasında, Ermeni soykırımı sorumlusu olarak tutuklayıp, Malta’ya götürdükleri dönemin bazı Osmanlı yöneticilerini <ı>‘elde soykırım ile suçlayacak yeterli delil olmadığı’ gerekçesiyle serbest bırakmak zorunda kaldıkları olay da tarihe not düşüldüğüne göre, o günden bu yana nelerin değiştiğini ve Türkiye’nin bilmediği ne gibi belgeler olduğunu sorgulamak bizim en doğal hakkımız olmalı. Sizin belgeler değersiz, bizim verilerimiz daha dayanıklı, yada sizin söylemleriniz geçersiz, bizimkisi geçerli demek, ne bilime, ne akla, ne de ahlaka uygundur.

Sonucu ne olursa olsun trajik olarak kabul edilebilecek 1915 olaylarına ilişkin ortak komite kurma önerisinin Ermenistan’da olumsuz karşılanmasının ardından, AKP hükümeti sanırım şimdi politika değişikliğine gidecek. Kısa süre öncesine kadar savunulan “konuyu tarihçilere bırakalım” politikasının yerine, iddiaları çürütmek konusunda daha aktif bir tavır sergileneceği bekliyoruz. Ama bunu sergilerken de Avrupa Birliği sürecindeki Türkiye’nin, kısa vadeli politika değişiklikleriyle, Ermeni sorunu konusundaki uluslararası baskı ve kuşatılmışlıkla nasıl başa çıkacağını ise zaman gösterecek. AB nezdinde çıta yükseltmek isterken, taviz verip, haklıyken haksız duruma düşmeyelim. Türkiye’yi bu duruma sokmanın hiç kimsenin hakkı yok !..<ı>


../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..