Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Ertuğrul Özkök şahin, Bekir Coşkun atmaca!

Ertuğrul Özkök şahin, Bekir Coşkun atmaca!
 

Milletçe zor bir dönemden geçiyoruz. Toplumsal cinnetin eşiğindeyiz. Güzel ülkemin üzerinde kara bulutlar dolaşıyor. Hava puslu ve kurtlar puslu havayı seviyorlar. Teröristin istediği ve sevdiği bir ortam. Böyle bir ortamda başta ülkeyi yönetenler olmak üzere, kanaat önderleri, siyasi parti liderleri, basın, özellikle de köşe yazarları çok daha sağduyulu ve özenli olmak zorundadırlar.

Merak ettim; Hürriyet ve Milliyet'in internet gazetelerinin köşe yazarlarını sırasıyla okudum. Memnuniyetle ifade etmeliyim ki, Ertuğrul Özkök ve Bekir Coşkun dışında, köşe yazarlarının neredeyse tamamı akli selimde birleşmişler. Sükünet ve itidal çağrısı yapıyorlar. Ve kendilerince Kuzey Irak' a yapılacak sınır ötesi bir harekatın risklerine değişik açılardan dikkat çekiyorlar.

Beni şaşırtan Ertuğrul Özkök oldu. Adeta savaşan şahin. Dünkü yazısından aldığı övgülerle bugün de şahinliğine devam etmiş. Kendini o kadar kaptırmış ki; sanki seferberlik emrini almış, postallarını ve savaş elbiselerini giymiş, palaskasını takmış, cephanesini kuşanmış, matarası belde asılıyor ve hucum emrini bekliyor. Hakkari'den girecek Kandil Dağları'ni un ufak edip düzleyecek, Barzani'ye, Talabani'ye silleyi patlatacak, hızını alamayıp Basra Körfezi'ne, oradan da Afganistan'a geçecek gibi.

Sayın Ertuğrul Özkök, olmadı, olmadı, hiç olmadı. Hamasetin zamanı değil. Söyledikleriniz hayatın gerçekleriyle de bağdaşmıyor;

Madde 1- Barzani ve Talabani'yi vurma olayını geçiniz. Duymamış olalım. Amerika'nın bizimle hala önemli çıkarları var. Bu çıkarlar sebebiyle onlara baskı uygular ve PKK'yı desteklemekten vazgeçirir ve bizim de doğrudan PKK kamplarını temizlememize ses çıkarmazlarsa ne ala. Amerika'nın Kuzey Irak'taki çıkarlarının farkında değil misiniz? Amerika tercih etmek zorunda kalırsa bizi tercih edeceğinden ben şahsen emin değilim. Olsun yine de vuralım diyorsanız karşımızda Amerika olacak. İkinci bir ihtimal, Amerika'nın onları korumadığını kabul edelim; evet bugünkü huzurlarını kaçırırız ama onlar zaten dağlarda eşkiya hayatı yaşamaya alışmışlar. Hayatları öyle geçmiş Saddam'a karşı. Cepheyi büyütmeye gerek var mı? En son yapılması gereken şeyi hemen yapalım demenin bir anlamı var mı?

Madde 2- Millet zaten ayaktayken, ne bekleniyor hala derken, ihkak-ı hak yapmaya hazırlanırken, bir günah keçisi ararken, provakatif olaylar çığırından çıkmaya başlamışken ve de Ülkü Ocakları Başkanı bile sağduyu gösterip; "Provakasyonlar devam ederse biz sokaklardan çekiliriz" açıklaması yaparken... olmadı, hiç olmadı.

Madde 3- Sorumluluk mevkiinde olanlar zaten boş durmuyorlar. Gerekli çalışmaları ve hazırlıkları yapıyorlar. Ve gerekeni de yapacaklar. Neden kraldan fazla kralcılık? Savaş tamtamları neden? Hürriyet gibi, Türkiye'nin en büyük ve en çok okunan bir gazetesinin genel yayın yönetmeni daha soğukkanlı ve özenli olması gerekmez miydi? Çünkü, sizin yazılarınız, zaten istim üzerinde duran halkı etkileyebileceği gibi karar merciinde olanları da etkileyebilir, onlara yanlış yaptırtabilir.

Gelelim atmaca Bekir Coşkun'a. Bekir Coşkun, her zamanki gibi atmaya devam ediyor; Başbakan Amerika'dan izin almadan adım atamazmış da, yüklenip sınıra götürsek oradan gerisin geriye kaçarmış da, geç kalınmış da, fırsat kaçmış da, orada sadece tavşanlar kalmış da vs. vs. Hiç yadırgamadım ve önemsemedim. Zaten, Çölaşan'ın yazdığına göre, Aydın Doğan da kendisini önemsemiyomuş. Onun için "zararsız" diyormuş! Gerçekten öyle; o sıradan bir Bay Muhalefet! Ben şundan o kadar eminim ki; Başbakan onun söylediğini yapsaydı, yani olay olur olmaz Irak'a girseydi, inanın bugün en fazla bağıran yine Bekir Coşkun olacaktı. Buradan güvenin bir basın mensubu için ne kadar önemli olduğu da anlaşılıyor. Bir noktadan sonra güveni kaybedince artık doğru yazsan da kimse inanmıyor ve umursamıyor. Sadece küçük bir marjinal grup sizi okuyor ve size inanıyor. Körler ile sağırlar birbirini ağırlar misali...

Benim esas şaşırdığım; sokak kedi, köpekleri ve kurbanda kesilen hayvanlar için mücadele veren bir insan savaşa bu kadar nasıl istekli olabilir? Yoksa sevgisi çok mu kısıtlı, sadece kedi, köpek ve kurban hayvanlarına mı yetiyor? Ama ben bir şeyi kendimden çok iyi biliyorum ki; içinde gerçekten sevgi bulunan bir insan evinde bulduğu akrebi bile öldüremiyor.

Burada bir konu hakkında görüşlerimi açıklamak istiyorum. Bazı blogcu arkadaşlar İsrail'i örnek göstererek; İsrail'in anında cevap verdiğini ve iki askeri için Lübnan'ı yerle bir ettiğini söylüyorlar. Bu, gerçekci bir karşılaştırma değildir;

1- İsrail kendi vatandaşlarının akrabalarının bulunduğu bir ülkeye saldırmıyor.

2- İsrail'in saldırdığı coğrafyada Kandil Dağları gibi engebeli ve zor bir arazi yok.

3- Kabul etsek de etmesek de Amerika dünyanın "Bady- gard" ı. Amerika her zaman İsrail'in arkasında ve onu destekliyor. Biz ise Amerika'ya, hatta dünyaya karşı veya rağmen bir harekat yapacağız.

Tekrar herkese itidal ve sükünet tavsiye ediyorum. Sorumlu kişi ve kurumların işlerini zorlaştırmayalım. Onların gerekeni yapacağından emin ve sabırlı olalım. Onlara güvenmek zorundayız. Halkımızı karşı karşıya getirecek, kin ve düşmanlıkları artıracak, ayrışmaya ivme kazandıracak sözlerden, yazılardan ve hareketlerden özenle kaçınalım. Allah milletimize zeval vermesin.

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..