Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

24 Ağustos '11

 
Kategori
Öykü
 

Esele ve Azral 3

- Hoşgeldiniz, hanımefendi. Efendim de sizi bekliyordu. Lütfen içeri buyurun.

- Esele... dedi Babası kızgın bir ses tonuyla.

- Bilmiyorum. Önce içeri girebilir miyiz, efendim?

- Beni takip edin, lütfen dedi kız atılarak.

- Rica ediyorum efendim önce içeri girip neler olup bittiğini öğrenebilir miyiz? dedi Esele ilk adımı atıp kızın peşine takıldı. Babası bir süre daha sinirle oracıkta dikildikten sonra onları takip etmeye başlamıştı nihayetinde.

- Efendim, beyefendinin gelişine çok sevinecektir... Onu görmeyi arzuluyordu. Böyle buyurun dedi bu defa farklı bir yönü işaret ederek farklı bir odanın kapısına yöneltmişti onları... Giriş salonundan saptıkları ilk sol koridorda bulunan beş kapıdan ilkiydi burası...

- İzninizle,efendim dedi Esele yanında duran adama kapıyı açarak içeri girmesi için sırtına dokundu. Ardından takip etti.

Burası onun çalışma odası olmalıydı. Odanın dört bir yanını çevreleyen kitap rafları, şu an onun üzerinde birtakım evraklarla ilgilendiği bir masa ve koltuk, masanın önünde misafirler için konulmuş iki koltuk daha ve sol tarafta camın önünde duvarı sarmalamış bir sarmaşık bitkisi vardı.

- İyi çalışmalar,beyefendi dedi Esele en nihayetinde işine dikkatini vermiş adam geldiklerini farketmediğinde henüz...

- Oo, lütfen buyurun. Kusuruma bakmayın, işime o denli dalmışım ki...

- Önemi yok.

- Lütfen oturun dedi ayaklanarak koltukları işaret etti; - Siz de hoşgeldiniz, beyefendi.

- Teşekkür ederim.

- Geri gelmeniz beni ziyadesiyle memnun etti, küçükhanım. Sanırım bu bey de Babanız oluyor, yanılıyor muyum dedi yerine oturduğunda sohbete girmişti.

- Yanılmıyorsunuz dedi yaşlı adam söze girerek;- fakat benim akıl erdiremediğim kızıma karşı neden bu kadar samimi davranışlar içerisindesiniz? Kızım üç haftadır kayıptı, dün sağsalim çıkageldiğinde ve sizden ve evinizden bahsettiğinde tanışmamız gerektiğini düşündüm. Üç hafta az bir zaman değil, beyefendi. Buradayken neler olduğunu bilemeyiz, öyle değil mi?

- Sizi çok iyi anlıyorum, beyefendi.

- Öyle olmalı çünkü kızımın bu üç hafta içerisinde komada olduğunu da varsayacak olursak şüphe uyandırıcı bir durum...

- Haklısınız. Lakin belirtmeme izin verin kızınızla küçük yardımcım Elka ilgilendi. Sözlerim yeterli olacaksa sizin için ben kızınızın bulunduğu odanın koridorlarına dahi adımımı atmamıştım. Onunla ilgili herşeyi Elka'dan öğreniyordum.

- Tanımadığım birinin sözleri benim için elbette yeterli olmayacaktır, bayım. Fakat böyle bir durumda yapılabilecek birşey olmadığından pekala, söylediklerinize kanaat edeceğim.

- Düşündüğünüz gibi bir niyet içerisinde olsaydım beyefendi kızınız evinize geri dönemezdi. Onun odasına dediğim üzere yalnızca sizi buraya getiren o küçük kız Elka girip çıkabiliyordu. Size bunu temin edebilirim.

- Anlıyorum. Ancak bu size güvendiğimiz anlamına gelmesin. Evinizi kızıma açtığınız için teşekkür ederim, umuyorum ki yollarımız sizinle tekrar kesişmesin, beyefendi. dedi oturduğu koltuktan kalkarak.

- Lütfen kalın. Bu anlaşmazlığı çözebiliriz dedi telaşla yerinden doğrulmuştu o da... Bu kızı muhakkak tanımak istiyordu. Onda ona ilginç gelen birşeyler vardı ve tekrar kaçıramazdı.

- Buna gerek olduğunu zannetmiyorum dedi Esele araya girerek;- Bu ne laubaliliktir böyle! Ne siz bizi ne de biz sizi tanıyor muyuz ki bu şekilde konuşabiliyorsunuz bizimle... Bakın size söylemiştim; bizim aramızda benim size olan minnet duygumdan daha fazlası olamaz. ve bir gün inanıyorum ki size olan minnet borcumu ödeyebileyim. Ancak daha fazlası değil.

- Fakat ben sizleri tanımayı ve ilişkimizi ilerletmeyi istiyorum.

- Siz anlamak mı istemiyorsunuz. Şu an beni Babamın karşısında küçük düşürdüğünüzün farkında mısınız? Rica ediyorum daha fazla ileri gitmeyin. Ve hoşçakalın. dedi Babasına dönüp baktı ve kapıya yöneldiler.

- Esele hanım!

- Ne dediniz siz dedi hayretle ona döndüğünde;- Siz adımı nereden biliyorsunuz ki...

- Ben de yeni öğrendim adınızı... Küçük Elka söyledi bana isminizi... Sizi buraya getirdikten iki üç gün sonra yalnızca birkaç dakika için kendinize gelmişsiniz ve o size adınızı sorduğunda ' Esele' olduğunu söylemişsiniz. Ben dün akşam öğrendim kendisinden...

- Yine de bu hiçbirşeyi değiştirmiyor, beyefendi. Yalnızca bildiğinizle kalacaksınız. Aklınızdan geçen diğer düşünceleri unutun bence...

- Adım Azral, küçükhanım ve sizi öyle kolay bırakmaya hiç niyetim yok. Ben istemezsem bu evden ve hatta bu odadan ayrılamazsınız. Beni buna mecbur etmeyin rica ederim. Bu kabalığı size yapmayı hiç istemiyorum.

- Bayım haddinizi aşıyorsunuz. Soylu olmanız size insanlara bu şekilde davranmayı hak tanımaz dedi yaşlı adam sinirle söze karışarak.

- Beni yanlış anlıyorsunuz,efendim. Eğer bana bir saatinizi ayıracak olursanız size durumu açıklayabilirim.

- Artık buna hiç gerek yok, bayım. Siz tavrınızla olabilecek tüm şanslarınızı da kaybettiniz. Size iyi günler diliyoruz. Hadi kızım dedi Esele'ye dönerek yüzünü...

- Evet,efendim dedi Esele de orada yüzünde mahcup bir ifade ile dikilen adama imalı bir bakış fırlatarak Babasının peşinden ilerledi çıkışa doğru... Az sonra hızla ve öfke ile çıkışa doğru ilerlemekte olan Babasına yetişen Esele sinirinden dolayı yanında sessizce ilerliyordu.

- Esele dedi adam atının sırtına binerken dalgın atına binmekte olan kızına...

- Efendim, Babacım.

- Bu adamın evimizin yerini biliyor olması ihtimali ne kadardır?

- Bilemiyorum. Beni sınırda bulmuş baygın bir halde... Sınırda vahaya beş kilometre güneyde olduğuna göre yarı yarıya, efendim... Biliyorsunuz ki buralarda ki tek vahadır burası Kurhan çölünde bulunan...

- Pekala dedi ciddi bir ifade ile ve dalıp gitmişti yeniden... Ancak Esele aklından geçenleri harfi harfine biliyordu. Ve Babasının sıkıntısı, korkuları onu da telaşlandırıyordu. Çünkü biliyordu ki bu adam onu rahat bırakmayacaktı. Aslında neden ısrarla onunla tanışma çabaları içerisinde olduğunu da merak etmiyor değildi. Bildiği bir şeyler olmalıydı muhakkak... Yoksa hangi sebep böyle davranmasına neden olabilirdi ki insanın?

- Esele, kızım...

- Evet, efendim.

- Eğer istersen vahadan ayrılabilir, başka bir yer bulabiliriz kendimize... Biliyorsun son birkaç aydır buna iznimiz var...

- Buna hiç gerek yok, efendim. Kendine aşırı güvenen bir tip yüzünden düzenimizi bozacak değiliz. Ayrıca itiraf etmeliyim artık bu durum ilgimi cezbediyor. O adamın neden bu kadar ısrarla ben tanımaya çalıştığını merak ediyorum. Bildiği birşeyler olmalı... Ve ben de bu bilginin kaynağını öğrenmek isterim.

- O adama bulaşmandan yana değilim, Esele... Yine başını belaya sokacaksın. En son yaşadıklarımız yüzünden şimdi bu halde değil miyiz? Tüm kasaba yeteneklerinin farkına varmıştı.

- O bir hataydı, efendim. Henüz genç ve bilgisizdim. İkinci kez tekrarlanmayacak merak etmeyin.

- Sorun bu değil, Esele... Kaybedecek daha fazla neyimiz var ki... Bu kez kendine zarar vermenden endişeliyim. Hayatını yitirmenden...

- Sizi anlıyorum ancak bunun beni engellmeyeceğini bilin. Hayatımdan daha fazla ödün vermek istemiyorum. Sürekli kaçarak yaşamakta istemiyorum. Çok şeyden ödün verdim. Sizler için fakat artık dayanabileceğimi zannetmiyorum, efendim.

- Elbette, Esele sende haklısın. Yine de kendine dikkat et kızım. Ve Kavala'dan uzak dur. Oraya tekrar dönersen başını vuracaklarını sana açık açık ifade etmişlerdi.

- Dikkat ederim, efendim.

- Esele, tedirginim. En son böyle söylediğinde ağır bir şekilde yaralı olarak dönmüştün eve...

- Biliyorum. Ancak lütfen izin verin de...

- Pekala, kızım dedi sözünü keserek; - Git ne istiyorsan yap.

- Teşekkür ederim, efendim. Son birşey daha dedi dikkatle yüzü düşmüş adamı izliyorken...

- Emin olun bu defa herhangi bir sorun çıkmamasına elimden geldiğince özen göstereceğim. Endişelenmeyin. Dedi Aliya'nın dizginlerini sıkıca kavrayarak gerisingeri döndü ve hızlanarak bir süre sonra gözden kayboldu. Yaşlı adam tedirgin bir şekilde bir süre kızının gidişini izledikten sonra kalan yoluna devam etti.

Esele de yaklaşık on dakika sonra o malikaneye tekrar geri dönmüştü. Atını havuzun önünde bırakarak hızlı adımlarla kapıya ilerledi ve kuvvetle vurdu tokmağı iki kez... Ancak bu defa kapıyı yaşlıca bir adam açmıştı. Evin kahyası olmalıydı. Gülümseyerek onu içeri davet etti. Biraz sinirle onu takip etmeye başladığında aklında sanki bu evdeki herkes onu çok öncesinden tanıyormuş gibi düşünceler geçiyor, öfkesi iyice katlanıyordu. Her gelişinde farklı bir odada görüştüğü bu adamı bu kez de bir misafir salonunda çay içiyorken buldu.

- Hoşgeldiniz, küçükhanım. Sizi görmeyi açıkçası pek de beklemiyordum dedi fincanı önündeki sehpanın üzerine bırakarak ayağa kalktığında...

- Bunun farkındayım, Bay... Azral'dı değil mi? dedi birkaç adımda ona yaklaşarak elini uzattı ve gülümsedi.

- Evet... Fakat doğruyu söylemeliyim ki geri döneceğinizi biliyordum yalnızca bu kadar çabuk olmasını beklemiyordum. Havadaki bu nazik eli kavramış avucunun arasına almıştı.

- Merak ettiğim bazı konular vardı, Bay Azral... Konuşmak istiyorum.

- Elbette, neden oturmuyoruz dedi eliyle ona boş koltukları işaret ettiğinde.

- Teşekkür ederim.

- Çay içer misiniz?

- Sağolun, uzunca kalamayacağım, beyefendi. Konuya direkt girmem de bir sakınca olabilir mi?

- Lütfen, dinliyorum dedi kibarca başını eğerek.

- Hakkımda neler biliyorsunuz? Ve daha da önemlisi nasıl?

- Kavala'nın büyük bir çoğunluğu sizi tanıyor zaten öyle değil mi, Esele?

- Evet,öyle ancak siz Kavala'dan değilsiniz, Bayım. Üstelik sizi ilk kez görüyorum. dedi kaşlarını çatarak. Az önce söylediği şey sinirlerini iyice germişti.

- Yaklaşık iki- üç aydır buradayım. Kavala'ya ticaret işleri dolayısıyla geldim. Kalıcı olmayacaktı ancak artık emin değilim.

- Ne konuda?

- Buraya yalnızca birkaç aylığına yerleşmiştim. Bir tatil gibi olacaktı benim için... Bu esnada da işlerimi halledecek ve Ezhlem'e geri dönecektim.

- Ezhlem'den mi geliyorsunuz?

- Evet. Buna neden bu kadar şaşırdığınızı anlamıyorum.

- Önemli değil. Dedi geçiştirerek; - Hakkımda bildiklerinizi henüz anlatmadınız?

- Açıkçası bundan bir hafta önce Kavala'da ilginç bir gerginliğe şahit olmuştum. Bir adam bir diğer adama ki bu sizin Babanızdı. Gördüğüm bir yüzü asla unutmam ve bu pek de unutulacak bir durum değildi, ağır hakaretler yağdırıyor ve bir kızdan bahsediyordu. Onun bir cadı ve şeytan olduğundan bahsediyordu.

- Anlıyorum. Demek insanlar hala bizimle uğraşmaktan vazgeçmemiş... dedi fısıltı ile...

- İyi misiniz dedi yüzü sararan kıza...

- İyiyim. Yani hakkımdaki herşeyi biliyorsunuz?

- Evet, meraklı biri sayılabilirim. Bunu araştırdım ancak hakkınızda resmi kayıtlar ve o insanların düşünceleri dışında birşey bilmiyorum. Bu nedenle hikayenizi bir de sizin ağzınızdan dinlemek isterdim.

- Tam olarak ne biliyorsunuz durumum hakkında?

- Kendinizi nasıl açık ettiğinize dair yaşananları biliyorum.

- Evet, aptal ve büyük bir hataydı. Ve sonuçlarına da ne yazık ki ailem katlanıyor. Ben Kavala'dan tamamen uzaklaştırıldım. Oraya gidecek olursam idam edileceğim açık açık belirtildi.

- Yetenekleriniz her insan tarafından anlaşılmayabilir ve hatta bir tehdit olarak algılanabilir. Fakat muazzam yeteneklere sahip olmalısınız, Esele.

- Yeteneklerim şu an yaşadığımız hayatın tek sorumlusudur. Şayet normal bir hayat yaşamayı çok isterdim. Ailem için...

- Sizi anlıyorum. Çok özel olmayacaksa neden hala Kavala'da kaldığınızı öğrenebilir miyim? Büyük bir şehirde yeni bir yaşam çok daha iyi olmaz mıydı?

- Olabilirdi tabii... Ama...

- Cesaret mi edemiyorsunuz?

- Aslında sorun bu değil. Mesele maddiyat... dedi utançla.

- Haklısınız. Büyük şehir büyük masraflar demek... Birbirimizi pek tanımıyoruz ancak izin verirseniz size bir teklifim olacak. Bana güvenebilme cesaretini gösterebilir misiniz?

- Açık konuşmamda sanırım bir sakınca yok. Güçlerimin Kavala sakinleri tarafından nasıl öğrenildiğini siz de biliyormuşsunuz. Bir adama ikinci bir kez güvenmeyeceğime dair yemin ettim. Ailemin yeni bir sorunu kaldırabileceğini zannetmiyorum,bayım.

- Teklifimi duymadınız bile...

- Tahmin edebiliyorum.

- Yine de söylememe izin verin, Esele. Sizin ve aileniz için uygun olursa şayet size yanımda uygun bir pozisyon verebilirim. Benim için çalışabilirsiniz. Ve hatta biraz daha ileri giderek şu an ki tüm temel ihtiyaçlarınızı konaklamanız için gerekli bir yer verebilirim size... Ailenizle konuşun. Hemen bir cevap vermeniz gerekmiyor.

- Çok naziksiniz ancak bu bir risktir. Kendim için değil endişem, ailem içindir. Beni anlayabilirsiniz.

- Ailenizin reddeceğinden mi endişe ediyorsunuz? Öyleyse onlarla konuşabilirim.

- Yo ,hayır. İstediğim koşulda gitmeye hazırlar ve böyle bir fırsat çıkmışken eminim beni destekleyeceklerdir.

- Öyleyse bana güvenme riskini almaktan çekiniyorsunuz.

- Anlayışlı olun lütfen. Sizi tanımıyorum bile, böyle bir riski gözü kapalı alabilecek günleri çoktan geçtim. Temkinli olmalıyım.

- Esele sizinle bir sır paylaşmama izin verin. Belki o takdirde bana güvenebilmenizin temellerini atabiliriz.

- Dinliyorum dedi adamın ciddi ifadesinden merakla...

- Benim de bazı özel yeteneklerim var dedi fısıltı ile birz yaklaşarak ona; - Tıpkı sizin gibi... Ancak elbette benim bu sırrım kimse tarafından bilinmiyor. Bu yönden şanslıyım sanırım.

- Yani siz de görebiliyor ve duyabiliyorsunuz. Bu işlerin içinde misiniz?

- Evet,öyleyim.

- Bu beni çok şaşırttı. Böyle birşeyi hiç beklemezdim.

- Neden?

- Siz sıradan ve zengin bir işadamı gibi görünüyordunuz. Hiç düşünmezdim.

- Bir zamanlar siz de zengin ve sayılı bu aileler arasında değil miydiniz?

- Evet ancak hepsi elimizden uçana dek...

- İşte size bir fırsat en azından yeniden mülk edinebilirsiniz. Bir düşünün.

- Olumlu bir yanıt için söz veremem ancak düşünebilirim,Bay Azral.

- Cevabınızı bekliyorum, Esele...

- En kısa zamanda, Bay Azral. Şimdi izninizle ben gitmeliyim. İyi akşamlar dedi doğrularak.

- Ziyaretiniz için teşekkür ederim. Beni çok memnun ettiniz.

- İyi akşamlar, Bay Azral dedi tekrar ve çıkışa yöneldi.

 

 
Toplam blog
: 38
: 43
Kayıt tarihi
: 10.08.11
 
 

Çalışırken denk gelmiştim milliyet blog sayfasına... Burada yazılanlar beni çok cezbetti ve ben d..

 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara