Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ocak '14

 
Kategori
Öykü
 

Eşeli -2

Eşeli -2
 

ınt


Şu anda seni düşünüyorum ve eğer bazen sana, gizleniyormuşum gibi geliyorsa bu, seni az seviyor olmamdan değil de artık bazı anlarda yalnız kalmam gerektiğinden yani yalnızlığa alışmam için böyle. Ama sen, hiç de bu yüzden düşüncelerimin dışında kalmış, unutulmuş değilsin; tam tersine hep seninle doluyum ben. Nedense seni hiç suçlayamıyorum, her zaman bana çok masum, çok büyük acılar çektiğin, ezik yüreğin, yine ne kadar güçlü olmaya çalıştığın geliyor aklıma. Senin o sadık yüreğini ne zaman düşünsem yeniden güç kazanıyorum. Sen çevremde gezinip duruyorsun, geri kalan her şey de silinip gidiyor ufkumdan, sonsuza doğru uzanan ve artık bir tek sınırı olan ufkumdan. İşte o zaman ben sana kavuşuyorum ve dalgalanmakta olan düşüncem huzuru sende buluyor…

Annem, annem benim, ne kadar çok özlüyorum seni, tam kavuştuk derken, sonsuza kadar veda etmen o kadar acı ki, nasıl katlanacağım bilemiyorum.    

Yaban gülleri kadar gizlidir sana söyleyemediklerim, kır çiçekleri kadar narin, yağmurlar kadar saf, dalgalar kadar hiddetli, ikindi güneşi kadar berrak. İçimde yüreğime yakın bir yerdeler hala. Seninle yeniden birlikte olacağım günü, ölümün biraz öncesinde sana söyleyeceğim yerde beklerler söyleyemediklerim. Kalmak yine bana, özlemek yine bana, gelmeyecek olan her ne ise, beklemek için yaratılmışım. Ölümü beklesem o da gelmez biliyorum. Ağlıyorum, ağlıyorum gözlerim acıyor ağlamaktan.

Pencerenin önünde durmuş bana bakıyorsun. Biliyorum gideceksin, her sabah uyandığımda, yanımda bulamadığım gibi olmayacaksın. Sen gidene kadar bakacağım ardından, gözden kayboluncaya dek sen. Sonra zamanı durduracak, belki bende geleceğim seninle. Dur gitme beni al annem, bende geleyim seninle. Bana öyle bakma.Geçmişte pişmanlık duyduğumuz bir olay mutlaka oluyor annem. Bu olayı hayatımızdaki insanlarla paylaşmayı düşünüyor olabilirsin. Düşünme, annem. Paylaşma, anlatmaya çalışma gözyaşlarınla sakın… Çünkü pişmanlığın yanında bir de hayal kırıklığı belirebilir. Öfke açığa çıkabilir. Ne gerek var. Bazı şeyleri de içimize gömsek ne kaybederiz?

Sabah yatağında öylece bakıyorum sana. İki damla yaş kalmış gözlerinde öylece. Parmağımla onları alıyor, gözlerini kapatıyorum.

Çekip giderken ardında bıraktıklarını hiç düşünme. Sorumluluktan mı kaçıyorsun, egondan mı kaçıyorsun, pişmanlıklarından mı?

Bilmiyorum.

Korkmuyorum.

Acı çekmekten, tekrar yeni baştan yol almaktan.

Yürüdüğüm yolda inancımdan, bilincimden, aklımdan ne kadar feragat edeceğimi bilmiyorum.

Düşünmüyorum.

Tüm sorularımın cevabını hayatımın bir döneminde bulup, sonra huzurla ölmeyi bekliyorum.

Gitmek kolaydır, anne.

Bencilliği şal gibi boynuna doladığında tüm karanlık yollar ışıklarla dolu gibi görünür.

Zordur.

Zaman geçer. Hırslar biter. Yollar biter. Kızgınlıklar bir bir sahilden suya bırakılan yunuslar gibi süzülerek gider.

Peki ya sonra…? 

 
Toplam blog
: 137
: 2242
Kayıt tarihi
: 19.02.13
 
 

05 Ekim Ankara doğumluyum. Okumayı, yazmayı, insanları dinlemeyi seviyorum. Kişisel blogumda her ..