Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '09

 
Kategori
Haber
 

Eserinizle gurur duyun

Eserinizle gurur duyun
 

2007 henüz kirlenmeden kalabilmiş bir koy / ezgi umut


Düşünün ki topu topu bir haftalık tailiniz var borç harç bir sahilde bir otele, motele ya da pansiyona gelmişsiniz. Mutlusunuz. Ama ayağınızı denize sokamadan geri döneceğinizi nereden bileceksiniz. Denizde her yer lağım kokuları içinde, haydi kokudur karadan vurmuştur diye aldırmadınız girdiniz, renk değişimi de rüzgar vardı ya dip kumunu kaldırmış ondandır. İğrenç tuvalet kağıdı kalıntıları yüzerken elinize kolunuza saçaklı yosunlar gibi dolanmaya, rüzgarda uçuşan poşetler ağzınıza burnunuza yapışmaya başlayınca, ayağınıza sizi korkuyla irkilten ölü balıklar çarpmaya başlayınca, vaz geçersiniz yümekten. Öğ deyip mideniz bulanarak sahile yüzmeye çalışırken şekliyle şemaliyle karşınıza çıkan insan atıkları...

Böyle tatilin canı cehenneme deyip valizinizi toplarsınız elbette. Herkes üzgün, acı bir tatil deneyimi ile kös kös dönersiniz kentinize köyünüze.

Tuhaf bir ölüm adlı bloğumda yazdım. Turizme açıyoruz koyları sekiz 10 metrelik direkleri olan yelkenlilere, katamaranlara. Sonra yüksek gerilim hatları neredeyse denize dalacak kadar sarkıyor ve bir önlem alınmıyor. Sorumlusu kimdir bunun diye ısrarla sorduk ama yanıt gelmedi. İnsanlar direklere değen tellerden geçen elektrik akımına kapılıp, pisi pisine ölüyor.

Bodrum'da teknelerden boşaltıldığı sanılan sintine atıkları yüzünden balıklar öldü, denizin rengi değişti, turistler kaçtı diyor Radikal İnternet haberlerinde. Başlığı da hoş doğrusu.

" Tekneler eserinizle gurur duyun"

Yani zavallı teknecikler baş suçlu. İçindeki insancıklar tekneye bağlı, ne yapsınlar sözünden çıkamıyorlar.

Şimdi de teknelerden kaynaklandığı düşünülen, bence de tekne içindeki insanların sorumsuzluğundan kaynaklandığının düşünülmesi gereken bir başka sıkıntı yine turizmi tehdit ediyormuş. Bu nasıl bir mantıktır. İnsan bindiği dalı kesercesine, sevdiği denizi öldürür mü? Öldürüyormuş işte.

Bodrum limanı o kadar doluymuş ki 60 tekne açıkta demirliymiş. Peki bu tekneleri kontrol eden, teknedekilerin evsel atıkları nereye attıklarını kontrol eden bir birim yok mu? Kayıt kuyut defterleri yok mu bu teknelerin?

Sanıyorum limanlar özel işletmelerde. Özel ya da değil işletmeci için gelsin tekne, yanaşsın hizmet ver, su ver elektrik ver eh atıkları da alırlar, ama yanaşanlardan sorumlusun, gerisi açıkta demirleyenler işletmeciyi ilgilendirmez mantığı ile mi çalışır? Eğer böyle ise çok yazık. Yokmudur bir liman sorumlusu?

Nasıl benzin istasyonlarında gelip geçene açık tuvaletler varsa, limanda yer olmasa bile teknelerin yanaştırılıp atıklarının ve çöplerinin boşaltılacağı ve sonra tekrar açığa demirleyebileceği bir sistem yok mu acaba? Olduğunu gözlemiştim bir zamanlar.

Eğer böyle bir sistem var da tekne sahipleri buna uymuyorsa o zaman, uymayan tekneler izlenip kurallara uyması gerektiği hatırlatılmaz mı?


O deniz aşıkı efendiler de üç kuruş para ödememek için sizin yaşamınızdan emeğinizi işte bu şekilde çalmış olurlar.

Sadece siz mi? Ölen balıklara ne demeli? Balıkçılar ne yapacak, ya pis sulardan kapılan hastalıklar?

Yazarken hatırıma geldi, bir de mikrop kapmak yönü var kuşkusuz. Ya o pis sularda yüzerken sarılık, kolera, çocuk felci gibi mikroplar bulaşırsa? Tatile hiç benzemeyen tatilden bir süre sonra çıkan sarılığı nereden aldığınızı bile bilemezsiniz. Bunun faturası da yine siz, biz yani vatandaşa çıkar.

Oysa sorumlusu o pisliği bırakanlar ve bırakılmasına göz yumanlardır. Bırakanlar tahmin edilebiliyor ki gazete haberi olmuş. Göz yumanlar kim? İşte memeleketimizde iyi belirlenmeyen bir sahaya giriyoruz. Yetki ve sorumluluklar sahası bu.

Onca yazar- sorarız, tanrının bi kulu yanıt vermez, nasılsa blogçu bu. Ama önemli bir gazeteci yazsa belki bi işe yarar. Belki sorularının yanıtını alan yüzlerce mail akar da posta kutusu filan çıldırır, bilemiyorum.

Savaş tehlikesi mi var? Sahil güvenlik biraz da sağlık konularında görevlendirilebilir mi? Ya da limanı işletenler bu şekilde kontrol yapan birimler kurmalı. Var da birimler hatır gönülle mi iş yapmakta? Sintineyi gösterilen yerlere boşaltmayan teknelerden astronomik cezalar kesilebilir. Teknelere tansiyon ölçer gibi atık sularını ve çöplerini boşaltmalarının kaydedileceği deftercikler verilmelidir. Bunların limana giriş çıkışları da işlenmelidir. Açıkta olanlar da limanda sayılmalıdır.

Tekne açık denizde mi diyelim ki bir haftadır. O zaman bir haftalık atığını taşıyacak kapasitesi olmayan tekneyi bağlayacaksın. Demek ki açığa sintine boşaltılıyor. Yağma yok. Onlar sonra kıyılara vuruyor. Bodrum sınırı sularda şuradan başlar, Marmarisinkisi buradan. Buradan sonra açıkta da olsan Marmaris suları içindesin bay bayan denizaşıkı ve bu nedenle kaç gündür o sulardaysan o kadar günlük atığını Marmaris limanına boşaltmalısın. Sonra çek git ister açığa ister limana ama atığın kontrol altında. Böylece açık denizlere de pislik boşaltılması engellenemez mi bu yöntemle?

Bu yine de sizden çalınan günleri ve emeğinizi geri getirmese de gelecek için bir önlemdir. Bir uygarlık, bir gelişmişlik önlemidir. Kıyılarımızın lağım çukuruna dönüşmekten koruyacak önlemdir.

Bu yazıyı yazarken değil de şimdi hatırıma geldi şu bandıra meselesi, hem de Kabotaj ve Denizcilik Bayramı günü 1 Temmuz'da. Türkiye'de vergiler çok yüksek olduğu için diye okuyoruz kendi memeleketimizin tekneleri yabancı bandıra alıyor. Bu bağlamda belki o denizsever beyler hanımlar da haklı olamaz mı? Hem dünyanın parasını alacaksın, hem de dişe dokunur bir hizmet vermeyeceksin. Üç tarafı denizlerle çevrili memleketimdeki ilgisizliğin bir göstergesi değil mi bunlar?

Bir başka acı, ironik bir haber de İstanbul kıyılarında su kirliliği ölçümlerinin 15 günde bir yapıldığı. On beş gün dile kolay kim öle kim kala kardeşim. Eskiden teknoloji bu kadar ileri değilken bile daha sık aralıklarla yapıldığını hatırlıyorum deniz suyu kirlilik ölçümlerinin.

Onca alet, onca laboratuvar, ayda 400 bin göç alan bir kent ve 15 milyonu aşkın nüfusuyla ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilmiş. Deniz kirliliği ölçümleri ise 15 günde bir yapılıyor ve bizler deniz aşıkı bayanlar ve baylar denizlerimizi kirletme yarışına çıkmışız sanki. Sigara izmaritlerinden, posetlerden pet şişelerden geçilmiyor iskele kıyıları. Bunlar uygarlık yolunda tersine gidişin göstergelerinden değil midir?

ezgi umut
2009 haziran 30

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=187376

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=942966&Date=30.06.2009&CategoryID=85

 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..