- Kategori
- Güncel
Eşinizi neresinden yemeğe başlarsınız?

timsah olduk çıktık herbirimiz
''Erkekler şiddetli açlık durumunda eşlerini yiyebilir.''
Suudi Arabistan Müftüsü Abdülaziz Bin Abdullah'ın, ''Erkek, şiddetli açlık durumundaysa eşini ya da eşinin vücudunun bazı parçalarını yiyebilir'' dediği öne sürüldü.
Haberi ilk okuduğumda önce, ''Zaytung, hani her zaman da iyi espriler yapamıyor yani'' dedim kendi kendime.
Sonra baktım iş ciddi, televizyonlardaki ramazan programları canlandı gözümün önünde.
Cukkayı sağlama alarak halka fetva vermeyi alışkanlık haline getirmiş, Nasreddin olmayan bir hoca, Sultanahmet Meydanı'nda iftar vakti vaaz veriyor.
''Onu yapmayın caiz değildir, bunu etmeyin günahtır, odur budur...''
Halktan biri de utana sıkıla, ama son derece saygılı bir şekilde elini kaldırıyor. Bir anda bütün kameralar ona döndüğünden olsa gerek hafiften de kızararak, çabucak bir mikrofon tutuşturulurken eline, bombayı patlatıveriyor;
''Hocam zeytinle, hurmayla değil de, orucumu karımla açsam caiz midir?''
''Nasıl yani yavrum? Sen benimle mi dalga geçiyorsun yoksa yüce dinimizi alaya almaya çalışan gafilin biri misin?'' ''Sen galiba cinsellik ile dinselliği birbirine karıştıran acayip bi'şeysin. Onca saat aç durduktan sonra insanın aklına yemek yemeden o iş mi gelir, olacak şey mi bu?''
''Yok hocam, vallahi de billahi de öyle bir niyetim yok. Ben zaten onu sormuyorum. Geçenlerde, Suudi Arabistan Müftüsü, erkekler şiddetli açlık çekerlerse eşlerini yiyebilirler demişti ya işte o açıdan...''
''Diyelim o anda yemeğin altı yanmış, cep telefonumda da para yok pizzacıyı arayamıyorum, kapı da üstümüze kilitli kalmış, altıncı katta kapana kısılıp kalmışız ve evde de bi'gram yiyecek namına bi'şey yok. İftarımı karımla yapsam olur mu, bi'de olursa yemeğe neresinden başlarsam en büyük sevap olur?''
Yanıtı beklemeden anında kanal değiştiriyorum.
*****
Geldiğimiz her noktada ''Bu artık sondur herhalde'' diyorum ama adamlar çıtayı yükselttikçe yükseltiyorlar. Allah'ın yarattığı kadını aşağılamakta her gün başka bir yöntem geliştiriyor, olmadık şeyler uydurarak dünyayı aklı başında insanlara gittikçe daha da yaşanmaz hale getiriyorlar.
Hala Arapça yayınlanan bir gazetenin internetteki sayfasında yeraldığı için ''Yoksa bizim zaytung'un Arapça versiyonu mu?'' sorusu şiddetle kafamı bulandırsa da, artık bari bunun yalan olduğunu birilerinin çıkıp söylemesini gerçekten çok istesem de, biliyorum ki bu haber de, cehenneme giden yolda dizilen taşlardan bir tanesi olacak.
Sanırım her geçen gittikçe daha da çok timsahlara benziyoruz.
Başkalarının durumuna yalandan, üzülüyormuş gibi yaparak akıttığımız timsah gözyaşları ile başlayan yolculuğumuz; çevremizde olana bitene duyarsızlaşıp kalplerimizin timsah derisi sertliğine erişmesinin ardından, şimdi de çenelerimizle ağımıza düşen güçsüzleri çiğnemeden yalayıp yutup direkt mideye göndererek, sona bir adım daha yaklaşıyor.
Deep Note : ''Maalenin kavecisi hamdi abinin palavrasıdır. Geçen gün kasap Osman ile kapışmışlardı da, adamın işleri bozulsun falan diye böyle bir şeyler uydurmuş, hani oturun evde karınızı yiyin boşuna kasaba bir ton para vermeyin diye'' diyenler de var söyleyeyim de günah benden gitsin.