Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Efsane FB 1907 Baterist Metin

http://blog.milliyet.com.tr/efsanefb1907

18 Temmuz '08

 
Kategori
Havacılık
 

Esir Zincirleri Nasıl Kırdı ?..

Esir Zincirleri Nasıl Kırdı ?..
 


İnsanoğlu uzaklara, her yere gidebiliyor lâkin, havaya çıkmak istediği zaman hemen yeteneklerinin sınırına varıyor!.. Bu sınır, dünya yüksek atlama rekorudur; yâni iki metreden biraz daha fazla. Kuşlar havada kolayca uçup, rahatça göklere yükselirken, insanoğlunun bu durumu da hayli gülünç oluyor.


Fakat bu yaratığın vücudu hantal olsa da zekâsı öyle gelişmiştir ki, bir gün havalara yükselmenin mutlaka çaresini bulacaktır. Zaten uzun zamandan beri de bunun hayâlini kurmaktadır. Peki insanoğlu ilk kez ne zaman ve nasıl göklere yükselip yeri yukarıdan seyretmiştir...


Fransa'da Louis XVI döneminde, Joseph ve Etienne Montgolfier adındaki iki kardeşe, aile kuruluşu olan bir kâğıt fabrikası miras kalmıştı. Kâğıtçılık, yaşadıkları Ardeche bölgesinin en önemli sanayi dalıydı. Zeki ve hareketli bir insan olan Joseph'in aklına, "kâğıt bir torbanın içerisini havadan daha hafif bir gazla doldurmak" düşüncesi takıldı. Kardeşinden daha durgun bir mizaca sahip olan, ama bu esnada bir İngiliz fizikçisinin, gazların özellikleri hakkında yazdığı bir kitabı okumuş olan Etienne bu isteğe karşı çıkmadı. Havadan hafif bir gaz elde etmenin en iyi çaresi olarak, torbanın altında ıslak samanla yün yakmak olduğunu ileri sürdü. Bir samanlıkta iki deneme yapıldı; kâğıt torba yükseldi, tavandaki kirişlere takıldı.


Bundan sonra, açık havada 20 metre çapında bir küreyle başka bir deneme daha yapıldı; küre 300 metre yükseğe kadar çıktı. Lâkin iki kardeş daha iyi sonuçlar almayı akıllarına koymuşlardı bir kere... Kâğıt kaplı bezden 12 metre çapında bir balon yaptılar ve altına 200 kiloluk bir safra bağladılar. 1783 yılında Annonay'de toplanan kalabalık, gördüğü manzara karşısında çığlık çığlığa bağrışıyordu... Zira iki kardeşin sıcak havayla doldurulmuş o garip "şey"i 2000 metre civarında yükselmişti.


Deneme, Versailles'da, kralın önünde tekrarlandı. Mavi ve altın sarısı rengindeki balonun altındaki hasır sepetin içerisine bir koyun, bir horoz ve bir de ördek konmuştu. Bu hayvanlar civardaki Vaucresson ormanına indiler. Onları kapatıldıkları sepetten ilk kurtaran, çok hareketli bir yaşam süren, bilime meraklı, (o sıralar emekleme çağında bulunan fakat seçkinler arasında moda olan fizik derslerini izlemeye gelen, cici beylerle güzel hanımların uğrak yeri) "Müze"nin müdürü Pilâtre de Rozier'dir. Bu meraklı adam bir gün bu hayvanların yerini almaya, böylece gökyüzüne çıkan ilk insan olmak için kendi kendine söz verdi.


Pilâtre de Rozier bir gün bu iki kardeşten kendisi ve arkadaşı Arlandes markisi için bir balon yapmalarını istedi. Kral Louis XVI o dönemler bir intihar anlamına gelen bu girişimi önlemek için, "Muhakkak bir kurban gerekiyorsa, idam mahkumlarından birini alsınlar!" diye haber gönderdi. Fakat 21 Kasım 1783 günü iki arkadaş Paris'teki Muette Parkı'ndan havalandılar ve 1000 metre yükseklikte şehrin üzerinden geçtiler. Bu şekilde insanoğlu ayaklarından toprağa çakılı kalmasına sebep olan zinciri, yâni o ağır yerçekimi zincirini koparıp atmış oluyordu.


Lâkin ondan sonraki yüzyıl boyunca, balonların "yönelebilir" duruma gelmeleri için harcanan bütün çabalara karşılık, daha ileri düşünüşlü olanlar, geleceğin balonlarla değil; havadan daha ağır olan makinelerde olduğunu iddia ediyorlardı. Balon taraftarlarıysa, "kuşlara bakın" diyorlardı. Bilhassa uçurtma örneği öne sürülüyordu... Bu basit nesne, sadece kanatlarına vuran rüzgârın yardımıyla havada kalabiliyordu. Bütün mesele, uçan makinanın üzerinde, kanatlara destek olacak bir yapay rüzgâr yaratabilmekti.


Bunun için makinenin hızlı, hem de çok hızlı gitmesi, ayrıca da ona bu hızı sağlayan motorun hafif ve küçük olması gerekiyordu. İşte bu sebeple uçaklar, ancak son yüzyılın başlarında yapıldı ve geliştirilmesi de onlarca yıl aldı. Bu teknik bir problemdi... Gerçekten, uçakların yapımında küçük motorların verdiği büyük enerjiler gerekliydi.


Bugün havayolları değil, kara ve deniz yolları bizlere uzun ve zor görünüyor değil mi? Günümüzde okyanuslar birkaç saatte aşılabiliyor. Yer sanki birdenbire küçüldü. Halbuki Kolomb'un üç ay çile çekerek, güçlükle aştığı mesafe ile konforlu bir tepkili yolcu uçağında kısa zamanda aşılan mesafe aynıdır!


Lâkin şu var ki, insanoğlunun bugünkü dünyası, artık eski dünyanın aynı değil!

 
Toplam blog
: 1907
: 3759
Kayıt tarihi
: 28.07.07
 
 

03 Şubat 1967 İstanbul doğumlu, romantik bir müzisyenim işte... Müzik, bateri, spor, Fenerbahçe, ..