- Kategori
- Tarih
Eski Galata Köprüsünün de bir hikayesi olduğunu bilir misiniz?

İstanbul’daki köprülerin üzerinden geçerken, bunların her birinin bir hikayesi olduğu aklınıza gelir mi? Bu köprülerden bir tanesi de Galata köprüsüdür.
Hani şu Eminönü ile Karaköy arasındaki köprü.
Her gün binlerce insan bir o yandan bu yana koşup gittiği bu köprüden geçişin bir zamanlar parayla olduğunu, bu paranın da bir kuruş olduğunu bilmez. Bende sonradan öğrendim: 1930 yılının Haziran günü Köprü parası kaldırılmış. Para toplayanlara müruriyeciler denirmiş. Bunlar, köprüden geçenlerden köprü parasını toplamak için Köprü'nün iki başını tutmuş olan, iri yarı Belediye görevlileri imişler. Üzerlerinde, topladıkları kuruşları Şeytan'a uyup da kendi ceplerine atmamaları için, cepsiz uzun iş gömlekleri olurmuş. Boyunlarında da, aldıkları kuruşları içine atmaları için kayışla asılı sarı madenden kumbara benzeri birer kutu varmış. Bunlar köprü parasını kutuya atmayanı ölseler Köprü'ye bırakmazlarmış.
O zamanlar, Haliç'te karşıdan karşıya geçmek için yalnız dolmuşa değilmiş, iki yaka arasında çalışan, kayıklarda varmış. Karaköy'de, Kalafat yerindeki tahta iskeleden karşı kıyıya, Eminönü'ndeki iskeleye devamlı olarak dolmuş kayıkları gidip gelirmiş. Aynı kayıklardan Kadıköy-Haydarpaşa arasında da varmış. Binenlerin sayısı dört kişi olunca kayıkçı ipini çözerek kayığı iskeleden ayırıp, sonra da avuçlarına şöyle bir tükürüp o hantal ve ağır küreklerin topuzuna yapışırmış. Binenlerin karşıya geçiş ücreti olan 5 kuruşu kayıkçı toplamazmış, herkes kayığın orta yerdeki oturak tahtasının üstüne kendi bırakırmış. Bozuk beş kuruşu olmayanlar on ya da yirmi beş kuruş koyar, paranın üstünü yine oturak tahtasının üstünden kendileri alırmış. Kayıkçı da, gözleri ortadaki bu parada, kürekleri ağır ağır çekmeye devam edermiş.
İstanbul’daki yaşlı ev sahibim, Kadıköyden kaçırdıkları deniz hatları vapurunu Haydarpaşa’da durduğu yakalamak için, benzer kayıklara babası ile sık sık bindiklerini söylerdi.
Eskiden Cumhuriyet bayramlarında Köprü'nün üstünde bayraklar ve defne dallarıyla süslemiş taklar kurulur, vasıtalar üzerinde 'Yaşasın Cumhuriyet' yazılı o takın altından geçerlermiş.
1992 yılının 16 Mayıs günü geçirdiği yangında çökmesi üzerine, yerinden alınıp Haliç'in içerlerine çekildiğinde, köprünün tarihini okumuştum.
Petek parmaklıklı Galata Köprüsü'nün inşasına 1910'da ünlü bir Alman sanayi kuruluşu olan MAN firması tarafından başlanmış. Almanya'dan yapılıp gelen parçalar Haliç'in iç kesiminde, Karaağaç’taki geniş düzlükte birleştirilip, sonra römorkörlerle Karaköy-Eminönü arasına çekilip yerine monte ediliyormuş. İki yıl süren çalışmalar az bir gecikmeyle sona erince Köprü, Sultan V.Mehmed Reşat'ın tahta çıkışının üçüncü yıldönümüne rastlayan 27 Nisan 1912 günü, törenle hizmete açılmış. Haliç'in Karaköy-Eminönü arasındaki ilk üç ahşap köprüsünden sonraki bu ikinci demir köprüsü 250 bin altın liraya mal olmuş. Köprü 12 parçadan oluşmaktaymış.
Bu köprü, hizmete açıldığı 1912'den, altındaki bir restoranda prizde unutulan bir elektrik ocağının kızması sonucu çıktığı sanılan yangında, elden çıktığı 1992'ye kadar, tam 80 yıl boyunca hizmet etti. Son günlerini ise çekildiği Balat İle Hasköy arasında geçirmektedir. İsteyen oradan ilk kullanırken, açılışını Sultan V.Mehmed Reşat'ın yaptığı tarihi eser niteliğindeki köprüyü gidip görebilir.