- Kategori
- Deneme
Eski Sevgiliye...

Esneyip duruyorum... uyku bir ölüm gibi söndürüyor ışıklarımı. İki gecedir kaçıp duruyorum kendimden. Az uyuyorum. Çok değil, iki duble rakı içtim. Birisi dolabilecek boşluğun için. Birisi sana olan öfkem için! Sana soracak bir şeyim yok. Korkak! bir kırlangıca verdim kapı numaranı. Kaç! belki sığınacak zamanın bile yok!
Yüzünü sayıklamam artık alnıma buz koyuyorum...
Kendine iyi bak olur mu? Bir daha göremeyebilirim seni...
Son kez saçlarımızı çektik sevişirken. Hoyratça, kavga ettik sonra saygısızca, birbirimizin tenine döküldük kutsal bir su gibi... şimdi yağmur mayın tarlası serseri bir rüzgar toprağımı süpürürken...
Artık yastığımda kokun yok, evimde fotoğrafın, etrafımda anın... bir gömleğin vardı bende hatırlamısın hayalerim gibi pembe... eskiden hani eskiden içimde sana ait acın, aşkın varken kokusunu içime çektiğim gömleğin şimdi sen gibi çok uzak köşelerde... o kadar çok büyütmüşüm yüceltmişim ki seni zamanında şimdi küçüklüğüne şaşıyorum... "minik" demek gerçekten de minik mişsin...
Gözlerimi kapatıyorum yaşadıklarımız irkiltiyor gözbebeklerimi seni düşünürken... Sana dair her düşüncenin ilmik ilmik beynimin kıvrımlarından söküldüğünü hissediyorum bu irkilmelerle... iyisi, kötüsü, doğrusu, yanlışı, hepsi ayrı ayrı odaların içinde mahkeme koltuğuna oturup ifade veriyorlar sonra bana onlarda çıkıp gidiyorlar sonunda hayatımdan tıpkı sana ait eşyalar gibi... mantık denen hakimse ne sebeptendir bilinmez şimdi çıkıyor karşıma beş sonra... iyilere, doğrulara beraat, kötü ve yanlışlara müebbet bir tutumla yargılıyor herşeyi... temyiz, yargıtay, danıştay, sayıştay derken müebbete mahkum ediyor sana ait herşeyi....
Sefalar getirmiştim hayatına şimdi cefalısın... yanlışların içindeki doğru sanmıştım oysa ki tek yanlışmışsın... bu gidiş son gidiş... bu bitiş son bitiş...