Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Esmer bana küsmüş aldattım diye...

Esmer bana küsmüş aldattım diye...
 

Dereye inen tozlu yolda göğsüm ileride bütün gücümle koşuyorum...

Yeminle atacağım kendimi dereye!

Yalınayağım, ayak tabanımda deve dikenlerinin bıraktığı izler var...

Tahta köprünün başına gelince duruyorum, tişörtümü çıkartıyorum, yeşil bir sinek konuyor koluma, şaplağı patlatıyorum...

Kısa pantolonumla giriyorum suya...

Ciğerlerim ağzıma geliyor önce, bir süre nefes alamıyorum, ardından titriyorum...

Susadım da...

Akan su mikrop tutmazmış!

Kana kana içiyorum...

&&&

Yol boyu akasya ağaçları var, yoruluyor, bir tanesinin gölgesine kıvrılıyorum...

Rüyamda büyümüşüm, az önce girdiğim dere kirlenmiş, balıkların hepsi ölmüş, insanlar kıyıya vuran balıkları topluyor, kimileri gülüyor... Her yer çok pis kokuyor, dere siyah akıyor, kurbağalar bile ölüyor!

Elindeki sopaya dayanarak yaşlı, dişsiz bir teyze dikiliyor karşıma... Ayağında siyah lastikleri var... Şalvarı güllü... Yüzü başörtüsünden daha beyaz...

Kızıyor bana, sopasını kaldırıp, “balıklar ölüyor, sen uyuyorsun” diyor...

Korkudan mı? Yanımdan geçen at arabasının tıkırtısından mı bilmem!

Uyanıyorum...

Karıncaları dolmuş her yerime...

Karıncaların taş çatlasa iki ay yaşadığını çok sonra öğreniyorum!

&&&

Bir çekirge zıplıyor önümden...

Ayağımla üzerine basmaya çalışıyorum, kaçıyor...

Geçenlerde yeşil bir kertenkelenin üzerine bastım, kuyruğunu bırakıp sıvıştı namusuz...

Şaştım kaldım!

Büyüdüğüm zaman, kuyruğu sıkışınca, yalan söyleyen, kıvıran, sonunda kaçan, kertenkele gibi adamlar görmem umarım...(!)

Aman canım; hayvan, insana benzer mi hiç?

&&&

Derenin kenarında bostanımız, bostanın içinde ayazma var...

Karpuzu elma soyar gibi soyarız biz...

Çakıyı yanımızdan eksik etmeyiz...

Bir karpuz kopartıyorum, mozak çıkınca atıyorum...

İkincisi kıpkırmızı, çekirdekleri siyah, karpuzun suları önce dirseklerime oradan üzerime süzülüyor...

Deli bir İbrahim var köyde...

Pilli radyosunu yanında gezdirir hep, gelene geçene bağırır, kendi kendine güler, ağlar...

O geliyor, bizim bostana girip karpuz kopartıyor...

Bağırıyorum...

“ İbraaaam, koparma lan karpuzları, dedem görürse kıracak kemiklerini...”

“ O zaman sen kopar bana ver...”

Neresi deli bu adamın?

Yanıma geliyor, bir tane de ona soyuyorum...

Ayazmanın kenarına oturuyoruz...

“ İbraaam, açsana radyoyu dinleyelim...”

“ Olmaz pili az...”

“ Karpuz verdim ya ben de sana...”

“ Açarım ama çıkacak şarkıyı bilirsem bir karpuz daha isterim...”

Nerden bileceksin Allahın delisi” diye geçiriyorum içimden...

“ Tamam” diyorum...

O “Eşref” diyor... Radyonun düğmesini çeviriyor... “Çıt” sesi geliyor önce sonra bir cazırtı...

Arkasından Bedia Akartürk’ün sesi bostana yayılıyor...

“ <ı>Gelemi yar gelemi, yar yanıma gelemi, seni sevdim seveli, oldum yürek veremi, aman Eşref canım Eşref, uykudan uyarttın beni, kana boyattın beni...”

“ İbraaam ne bildin şarkıyı?”

Gülüyor cevap vermiyor... Bir karpuz daha kopartıp soymaya yelteniyorum... İtiraz ediyor “ eve götüreceğim” diyor...

Gitmek için kalkıyorum...

“ Ali gitme çok güzel türkü çıkacak”

“ Ne biliyorsun?”

Cevap vermeden türkü başlıyor...

“ <ı>Bir kilo kestaneyi aldım elliye, kabuğunu soydurdum esmer benliye... Esmer bana küsmüş aldattım diye...”

http://www.bedavaturku.com/aysun-gultekin/bir-kilo-kestaneyi-aldim-elliye.html

Ayazma: pınar, kaynak

Mozak: Ham olmamış

































 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..