- Kategori
- Tiyatro
Etnik faşizmin Bosna vahşetinde ''Savaş ve Kadın'' !

Irkçı faşizmin Avrupa'daki manzaralarından toplu şekilde katledilmiş binlerce sivil
Pazartesi gecesi Hüseyin Kazaz Kültür Merkezi’nde, Trabzon Şehir Tiyatrosu Derneği’nin “Savaş ve Kadın” adlı oyununu izleme fırsatı buldum.
Oyun, Bosna Hersek’te 1995 yılının temmuz ayında gerçekleşen ve 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa’da yaşanan “en büyük soykırım” olarak tarihe geçen katliamı ve sonrasında yaşanan insanlık dışı olayları konu ediniyor.
Yazgıları Bosna’da kesişen 33 yaşında 2 çocuklu Amerikalı bir kadın doktor ile tecavüze uğrayıp hamile bırakıldığı için ruhsal sarsıntı yaşayan üniversite mezunu genç bir Bosnalı kadının, bir iyileştirme merkezindeki ilişkileri üzerinden anlatılıyor savaşın vahşeti.
Kısaca anımsarsak; BM Barış Gücü’nü oluşturan Hollandalı askerler, Srebrenitsa şehrindeki Bosnalıların silahlarını toplayıp, bölgeyi “güvenli bölge” ilan etmişlerdi.
Ancak Sırp faşistlerin saldırıları karşısında varlık göstermeyen BM güçleri, aradan çekilince tarihin en büyük katliamlarından biri gerçekleşmişti.
Sırplı katiller 11 Temmuz 1995 günü itibariyle Srebrenitsa şehrinde çoluk çocuk dahil 8 bin sivil Bosnalı insanı toplu şekilde katletmiş, ardından da toplu mezarlara gömmüştü.
Daha sonra katliama seyirci kalan Hollandalı askerlere Hollanda hükümetince altın madalya verilmek istenmesi üzerine, Hollanda’da hükümeti istifaya zorlayan büyük bir sivil tepki oluşmuştu.
*
“Savaş ve Kadın” oyunu savaşın yok edici çirkin yüzünün yanında, etnik milliyetçilik sosuna batırılmış kadına yönelik cinsel şiddetin iğrenç tarafına da dikkat çekiyor.
Tecavüze uğrayan Bosnalı kadınların önemli bir kısmının, komşular dâhil tanıdık kişilerce tecavüze uğraması, ırkçı faşizmin kadınlar üzerinden de yürüttüğü aşağılama, yok etme, kirletme politikasının insanlığımızı utandıran örnekleri olarak belleğimize kazılıyor.
Tecavüze uğrayan Bosnalı kadını oynayan Nuray Yeşilaraz ile Amerikalı kadın doktoru oynayan Serap Berber’i emeklerinden dolayı kutluyorum.
Canlandırdığı karakterin bizde yarattığı vicdan muhasebesinden olsa gerek, Nuray Yeşilaraz’ın ortaya koyduğu sahne performansı unutulamayacak izler bırakıyor insanda.
Mesajları güçlendiren Balkan ağıtları da insanı yakıp geçiyor.
“Savaş ve Kadın”ın yönetmeni Trabzon Devlet Tiyatrosu’nun deneyimli oyuncularından Dilek Güven..
Dilek Güven daha önce; kadınların ve kız çocuklarının haklarının korunmasıyla ilgili BM ve Sabancı Vakfı’nın ortaklaşa destek verdiği Trabzon Şehir Tiyatrosu’nun tiyatro projesindeki “Dış Ses” adlı oyunu yöneterek adından söz ettirmişti.
Biri iş kadını diğeri ev kadını iki farklı kadının günlük yaşamda karşılaştığı sorunları ve üstesinden nasıl geldiklerini anlatan “Dış Ses” oyunu bir ilki başararak, 14 ayrı kırsal bölgedeki kadınlara ulaşmış, hayatında tiyatro görmemiş kadınlara tiyatro üzerinden uyarıcı ve uyandırıcı mesajlar vermişti.
*
65 aktif üyesi bulunan ve bugüne kadar 6 oyun çıkarmayı başaran Trabzon Şehir Tiyatrosu Derneği 2006 yılında kurulmuş genç bir tiyatro topluluğu.
Buna karşın 2008 yılında Trabzon Lions Derneği’nden “en iyi yönetmen ödülü” ile “Kerem Yılmazer Genç Yetenek Oyuncu Ödülü” almayı başarmışlar.
Derneğin şimdiki başkanı sevgili Adnan Akyüz, benim için Trabzon’daki tiyatrocular içinde özel bir yere sahiptir.
24 oyunu geride bırakan, sanat disiplinine saygı duyduğum sevgili Adnan’ı profesyonel oyunculardan ayırt etmek mümkün değildir.
Derneğin hazırladığı bütün oyunlarda, yaşamın gerçekliği ile sanatın ciddiyeti hep birlikte harmanlanmış.
Murat Bektaşoğlu’nun yönettiği “Babaannem Yüz Yaşında”, Mesut Yüce’nin yönettiği “Barut Fıçısı” ile “Zamazingo”, Dilek Güven’in yönettiği “Dış Ses” ile “Savaş ve Kadın”, Ali Kemal Yılmaz’ın yönettiği “Oyunun Adı Külkedisi” hep bu sanatsal ilkeler ışığında seyircilerle buluştu.
Hüseyin Kazaz Kültür Merkezi’nde pazartesi ve cumartesi günleri sahnelenmekte olan “Savaş ve Kadın” oyununu herkesin izlemesini, sonra da savaş ve vahşet üzerine uzun uzun düşünmesini diliyorum.
Belki içimizdeki barış sevgisi; savaşın yarattığı ölümleri, tecavüzleri ve psikolojik vahşeti hissederek köklü bir dünya görüşüne iyice evrilir.