Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '06

 
Kategori
Doğal Tedaviler
 

Etsene bi telefoncuk agana...

Etsene bi telefoncuk agana...
 

Sabah saat 8'de işyerinde oldum ama masama oturur oturmaz, akşamı çıkartamayacağımı anladım. Gözlerim kıpkırmızı, su motoru gibi nefes alıyorum, burnum akıyor. Bir taraftan hapşırıyorum. Günlük yapmam gereken işleri yaptım, birkaç görüşmem vardı, önümüzdeki günlere erteledim.

Böyle durumlarda, doktora gitmenin faydasız olduğuna inandığım için ilk gördüğüm manavdan, limon, portakal ve greyfurt aldım (alternatif tıp). Eve gelir gelmez, bütün narenciyeleri sıktım, karıştırdım, içine de bir tane aspirin attım, vurdum kafayı, sarındım yattım (terleyeceğim).

Tam içim geçmiş, Seda Sayan'ın sesi ile uyandım. Alt kat komşumuz sağ olsun televizyonun sesini sonuna kadar açmış. Uyunacak gibi değil. Ben de açtım televizyonu. Seda Sayan, sevgilisi (nişanlısı da olabilir tam anlayamadım) Nihat Doğan'a bir yüzük almış, çocuk da yüzüğü dizi çekimleri sırasında kaybetmiş. Nihat Doğan yüzüğü parmağından çıkartıp nasıl kaybedermiş? Konu bu!

Konuklardan bir tanesi Nükhet Duru, senaryo gereği Nihat Doğan'ın tarafını tutuyor, ismini bilmediğim bayan konukla beraber, Seda Sayan adamı yerden yere vuruyor.

Onları öylece bırakıp kapatıyorum televizyonu ve ani bir kararla, hamama gitmek için evden ayrılıyorum. Biz atadan, deden böyle gördük. Soğuk algınlığının en kestirme çarelerinden bir tanesi hamama gitmek, hoş onların ismi de sıhhi banyo oldu ya neyse.

Hamamı işletenler beni tanıyor, gripten nezleye gidiyorum ama çok konuştuğum için akıllarında yer etmişim. Peştamalı sarınıp saunaya giriyorum, hafta içi olduğu için çok kalabalık değil.

On, on beş dakika sonra tellak içeriye giriyor.
—Kese olacak mısın ağabey?
—Evet,
—Masaj da olacak mısın?
— Evet,
—Bahşiş de verecek misin?
—Evet, efendim anlayamadım.
—Şaka yaptım canım ağabeyim, şaka!
— Hııı!
—E gel o zaman sen, geç şöyle tıraşlığın yanına, yeterince terledin sen.

Dediği doğru, işinin erbabı adam, gösterdiği yere geçtim.

“İçinde donun var mı? Varsa çıkartalım şu peştamalı”

Sorunun cevabını beklemeden, Mehmet Ali Erbil stili ile çekiyor peştamalı aşağıya. Donum ayağımda olmasa ekran kapama cezası alacak haberi yok. Başlıyor beni keselemeye.

Bu bölümle ve masaj bölümü ile ilgili çok fazla detay anlatmak istemiyorum. Bildik görüntüler, iri yarı bir tellak, elinde zavallı ben, kulak memesi yumuşaklığına gelene kadar yoğurdu, kurabiye yaptı adam beni. En son bütün gücü ile iki kez sırtıma vurdu.

<ı>Operasyon bitince, sırta şaplak adetten

Ciğerlerim dökülüyordu.

Üç tane sade gazoz içtim, hamam çıkışı.
Arabayı park ettiğim yokuşu tırmanırken bizim dolapçı Yavuz (buzdolabı tamircisi) ile karşılaştım.

Göçmen;
— Ne yapıyasın bakalım be çocuk görüşmeyeli… Eeee koca pelvanı be!
— Nezleyim ağabey, hamama geldim
— Etsene bi telefoncuk agana sen, astayım desene. Ürü bize gidiyoz ürü, ingen de yok evde, Bulgar rakısını kaynattım mı, içine biraz karabiber.
İçtin, yattın, devrisi gün tokmak gibisin maşşallah...

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..