Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Evlenmek istiyorum artık!...

Evlenmek istiyorum artık!...
 

Evlenmek istiyorum ben artık! Kendisine yıllardığım sakladığım özlemimle ve özenimle değer vereceğim... Beni rahatlatacak... Rahatlatmasa bile en azından daraltmayacak... Şöööyle beni bütün benliğimle ve sahip olduklarımla kabullenecek...Değer verdiğim tüm eşyaları ve insanları itiraz etmeden kucaklayıp barındıracak..Sonracığımaa.. Hatta mümkünse iç açıcı güzel bir manzaraya bakacak bir evim olsun istiyorum artık. Dünya gözüyle ‘’evlenmek’’ istiyorum yani!

Başlığı görünce hemen atladınız tabii değil mi? Muhtemelen ‘’yalnızlık kadıcağızın canına tak etmiş artık herhalde? Yazık! Kendine buralardan bir eş arıyor’’ diye düşündünüz muhtemelen. Ama ben bir eş istemiyorum, ev istiyorum sadece.. Yani eşlenmek değil evlenmek istiyorum. Bana ait olan bir evim olsun!..Nohut oda bakla sofa misali, küçücük de olsa benim olsun, bana ait olsun istiyorum.

Kira ödemek zorunda kalmayayım, ödeme günü yaklaşıyor diye ay başlarından nefret etmeyeyim istiyorum. Kiramı geciktirince ev sahibidir korkusuyla çalan telefonlarımdan korkmayayım mesela! Duvarlarını rengarenk boyamak istediğimde ve o renkli duvarlara bir iki raf kondurmak istediğimde ‘’Acaba burada ne kadar kalırım, değer mi?’’ korkusuyla bu niyetimden vazgeçmeyeyim.. İki çivi çakacağım diye ödüm patlamasın.. Parkeler çiziliyor diye yüreğim ağzımda ev ahalisini azarlamama gerek kalmasın.. Ya da mesela? Odalardan birine gömme dolap yaptırmak falan istediğimde bu fikrim bana saçma görünmesin vesaire vesaire..

O kadar çok şey var ki evlenmek istememe neden olacak!

Bahçesi mesela!

Mümkünse, küçük de olsa bir bahçesi olsun ve hatta ben minik Arnavut biberleri ekebileyim.. Rokamı, maydanozumu, sırık domateslerimi kendim yetiştirebileyim..Akşamları erik ağacının altına yerleştirdiğim ve üzerine çiçekli örtü serdiğim masama diz üstü bilgisayarımı koyup, çayıma, kahveme veya bazen rakı ve birama eşlik eden sigaramla, gecenin sessizliğinin tadı damağımda, güzel güzel yazılar yazabileyim.. Ama sandalyeme oturmak istediğimde, benden önce oraya yayılmış olan miskin kedimi rahatsız etmeden, gidip kendime başka bir sandalye alıp öyle oturayım istiyorum.. Arkadaşlarım benim bahçemde mangal partisi güzel oluyor ve lezzetli mezeler hazırlıyorum diye, ama en çok da sohbetimi ve ‘’beni’’ sevdiklerinden, beni özlediklerinden hiç yalnız bırakmasınlar, hep ziyaretime gelsinler istiyorum..Duvarlarının üstünü zevkli ve rengarenk seramik saksılarımdaki çiçeklerle süsleyeyim ve ben bahçemde otururken sokaktan geçen komşularım selam vermek için bana seslensinler ve ben de duvarın arkasından başımı uzatıp, onlarla ayaküstü iki lafın belini kırabileyim istiyorum..Filanca hanımın yüzünü görmemi engelleyen sardunya saksısını, onunla konuşurken kaydırdığım yan taraftan geri alayım ve eski yerine koyduktan sonra ‘’iyi ki evim var ve iyi ki burada yaşıyorum’’ diye şükredebileyim istiyorum..

Gündüzleri çocuklar oyun oynarken topları bahçeme kaçtı diye korkmasınlar.. Hatta gülen yüzümle toplarını onlara geri verirken, kendi ellerimle pişirdiğim keklerden, kurabiyelerden ve böreklerden ikram ederek onları sevindirebileyim istiyorum..

Yüz kere taşınmak zorunda kalıp, yeni yeni ortamlara alışmak mecburiyeti yerine, benim için dünyanın en değerli sığınağı olacak kendi evimde yıllanayım, orda huzurla yaşlanayım istiyorum..Sokaktan ıslık çalarak geçen çapkın delikanlılar ve kikirdeşerek oynaşan sevgililer geçerken, gözümde belli belirsiz bir nem, gençlik yıllarımın tatlı heyecanlarına dalıp gideyim istiyorum..

Ve sonra.. Yıllar gerçekten de hızla geçip gittiğinde.. Çocukken toplarını geri verdiğim, kırmadığım ve beni gerçekten seven genç dostlarım, ellerinden tutmakta oldukları kendi çocukları ile ziyaretime gelsinler, sevdikleri ‘’yaşlı teyze’’ yi sevindirsinler istiyorum..Koyu beneklerin kapladığı titreyen ellerimle onlara tatlılar, çerezler, çaylar kahveler ikram etmek.. Ve hatta..Hatta onlar küçükken bahçemden aşırmaktan çok zevk aldıkları eriklerimden, kendi kaynattığım ama buz gibi soğuttuğum erik şurubunu, bizzat o ağacın altında ikram edebileyim ve onları aşırırken gördüğümü ama görmezlikten geldiğimi itiraf edip, yanaklarını tatlı tatlı kızartabileyim ve beraberce gülebilelim istiyorum..

Ve en sonunda..

Vakti gelip de hepsine dönülmez vedamı ettikten sonra, evimin önünden birilerinin gözleri dolu dolu ‘’şurda dünya tatlısı bir teyze yaşardı. Allah rahmet eylesin. Nur içinde yatsın’’ diyerek geçmelerini.. Ve beni hep güzel yönlerimle hatırlamalarını istiyorum..

Çünkü bence bırakabileceğim en değerli miras bu!

Küçücük, nohut oda bakla sofa evim parasal olarak çok değerli bir miras olmasa da, bir insan olarak bırakabileceğim gerçek mirasım değerli olsun istiyorum. Nerdeyse servet değerinde hanlar bırakıp, arkasından küfür edilenlerden olmak neye yarar ki?!!

Ama gene de arkamda kalacak bir evim olursa.. Ve onu çocuğum ve sevdiklerim korurlarsa.. Arada bir gelip kalırlarsa ve yanındakilere ‘’Burda çok değerli anılarım var, satamam’’ derlerse ne ala..

İşte o zaman bulutların üzerinde de olsam, ağzım sanki kulaklarımda, yüzümce hınzırca bir tebessüm, yağmur olup üzerlerine tüm rahmetimle yağabileyim istiyorum..

Kim bilir?.. Belki onlar da geçen zaman içinde, sevdiklerini ama kaybettiklerini, yeryüzüne düşen yağmur damlalarında aramayı öğrenmiş olurlar!...

 
Toplam blog
: 117
: 2206
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1969 İstanbul'unda açmışım gözlerimi bu dünyaya... Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu, şimd..