- Kategori
- Aşk - Evlilik
Evliliğin şekli olur mu ?

Evlilik, bir toplumda en kutsal müesseselerden biridir. Her toplumda, evlilik kurumu aynı duygularla yapılır ama farklı bir geleneğin takibinde oluşturulur. Mesela, sonuç ve niyet aynı olsa bile, modern dünyanın temsilcisi Hıristiyanlar evlilik kurumunu kiliselerde yapar ve bu dini nikah olmasına karşın aslında resmi nikah olarak kabul edilir. Kimi ülkelere göre geri kalmış sayılan Türkiye de ise; tüm evlilik mekanizmaları geleneksel olarak işlemesine karşın, modern evlilik diyebileceğimiz evlilik tarzını nikah salonlarında medeni nikah kıyılarak gerçekleştirilir.
Ama halen günümüzde, medeni nikah ile beraber, alt kültürümüzün yansımaları da gözlenebilmektedir. Nikah, ‘evlenme akdi’ demektir. Bizim bugün dini nikah dediğimiz nikah şekli, İslami şartlara karşı yapılan nikah şeklidir. Zira, Hıristiyanların kiliselerde yaptıkları nikah töreni de medeni dünyanın ‘ dini nikah ‘ şeklinden başka bir şey değildir. İslam dünyasının yazılı olmayan kurallarından birisi olan (şeriatla idare edilen ülkelerde bu kanunda vardır) dini nikah, tamamen geleneksel bir uygulanış süresi vardır ve gelenekler çerçevesinde yapıla gelmektedir. Zira Türk Medeni hukukunda ‘dini nikah’ yapılmasına dair bir hüküm ve öneri bulunmamaktadır. Bu konuyu biraz açalım.
İslam dinine göre nikah, fıkıh (İslam hukuku) konuları içinde, ahiret hayatını düzenleyen (ibadetler) bölümüne değil de, dünya hayatını düzenleyen hükümler (muamelat) kısmına girmektedir. Günümüzde ki, alım-satım ve kira akidleri (sözleşmeleri) ne ise, nikah akdi de aynı manaya gelir. Buradan bir alım-satım yapıldığı anlamı çıkartılmasın. Yalnızca, bir durumun iki taraf arasında anlaşılarak yapıldığı yada yapılacağı anlaşılmalıdır. Bu durumda, iki taraf arasında yapılan akid (anlaşma) evlilik akdidir. Yani evlenme akdi, evlenme engeli bulunmayan bir erkekle, bir kadının şahitler huzurunda, karşılıklı kabulleri ve kendi iradeleri ile oluşur. Geçmişte bu nikah imamlar tarafından kıyılmıştır. Ama bu nikah’ın resmi bir kaydı, resmi bir geçerliliği yoktur. Yalnızca, toplumsal şartlandırmalar ve bireylerin toplum içindeki konumlarını belirlemek maksadı ile yapılmıştır. Şahitlerin olması da bu yüzdendir. Günümüzde ise, aynı şekil korunarak, nikah işlemi belediye memurları tarafından resmi kayda geçirilerek şahitler huzurunda ve alenen yapılır. Din adamının ve belediye memurlarının nikah kıyması, akdin kurulması için şart değildir. Yalnızca bu kişiler, nikah işlemini yönetmek için orada hazır bulunurlar. Resmi nikah yukarıda da belirttiğim gibi, bu akdi kayıt altına aldığı için evlilik hukukunu koruması, güvence altına alması bakımından İslam dininin amacına uygundur. İslam dini de bu akdin bir sosyal olgu olduğunu ve evlilik hukunu güvence altına alınması gerektirdiği için olması gerektiğini belirtir. Geçmişte bu iş, hem geçerli olan sosyal hayatı etkileyen hukuksal sistem İslam dini sistemi olduğundan ve de belediye nikahı, şehir nikahı, resmi nikah vs. gibi olgular olmadığından, bu iş halkın nazarında en saygı gören kişiler olan ve dinin de temsilcisi sayılan imamlar tarafından yapılmıştır. Resmi nikah’ın da bilinip gelişmesi ve medeni kanun’un da bunu emretmesi ile dini nikah yerini devretmiştir. Ama gelenekçi bir toplumumuz var. Ata erkil yaşantımızı terk edemiyoruz. Zira bugün günümüzde hala, tamamen dini nikah ile evlenen yada resmi nikah ile birlikte dini nikah da yapan o kadar çok insan var ki!
Resmi nikah da olsa, dini nikah da olsa, uygulama açısından bakıldığında, aralarında çok da büyük farklılıkla bulunmamaktadır. Her iki nikah’ı da yetkili görülen kişiler yönetir, her iki nikahta da şahitler vardır, her iki nikah’ın da olmazları olan, hür iradeye sahip, evlenmelerinde mani olmayan yetişkin bir erkek ve bir kadın’dan ibarettir. Ama medeni nikah’ın tek farkı, evlilik müessesesini kayıt altına alır ve herhangi olumsuz bir durumda bu iş yine resmi makamlarda çözülür. Geçmişte bu işin kaydı olmadığından, erkeğin ‘ seni boşuyorum’ demesi ve hatta İslam dininin emrettiği söylenen üç defa ‘boş ol’ demesi yeterliydi. Biraz daha kentleşmeye başlayan toplumlarda bu iş, zamanın resmi makamları olan kadılık sisteminde çözülmüştür. Şimdilerde ise, bu iş aile mahkemelerinde çözülmektedir.
Günümüzde resmi nikahı reddedip, tamamen dini nikah ile evli olan ve hatta ‘islam dini emrediyor’ deyip, birden fazla kadınla, sözüm ona evlenen erkekler var. Bu durumu farklı değerlendirmek mümkün. Ama medeni hukuku reddetmeleri, kafalarının ne kadar geri olduğunu açıkça ispatlıyor. Gelişmekte olan Türkiye, bu görüntüleri hiç ama hiç hak etmiyor. Bir de, bu durumda olan insanların milletvekili arasında bile olduklarını öğrenince, durumun vahameti ortaya çıkıyor...
Medeniyet onu yalnızca yazmakla yerine getirilmez. Onun kurallarını uygulayarak medeni olunur. Atatürk, medeni kanunu yaparken, Türk halkı bunu hak ediyor diye yapmıştı. Yalnız, dini nikah kıyılması kadını ikinci sınıf insan olarak kabul etmektir. Kadını önemsememektir. Medeni kanun bir anlamda kadının haklarını korur, ama erkekleri bir yana atmaz. Hala medeni kanunu reddedenler varsa, medeni olduklarından şüphe etmek lazım gelir diye düşünüyorum...