Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '11

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Evlilik mi yoksa alışkanlık mı?

Melih Cevdet Anday’a sormuşlar ‘evlilik nedir?’ diye.

“Eskiden demiş, kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi bir araya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü. Tabi o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna ‘evlenmek’ denirdi. Şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik ‘katlanmaktır’ demiş.”

 

Ah bu “garip”çilerin gelenekselliğe karşı çıkmak isteyen, duygusallıktan uzaklaşmak isterken sergiledikleri naif duygusallık.

Gelenekselliğe karşı çıkmak için mi yoksa hakikaten tek başınalık daha mı iyi gelir insana o herkese göre değişir tabii. Etrafımda da gördüğüm kadarıyla, günümüzde evlilikler çoğu zaman katlanılması gereken bir şirket ortaklığı görüntüsünde. Bu ortaklığa karar verirken, hayat da epey bir tozpembe görünür ya o zaman, en başta “hastalıkta ve sağlıkta, ömür bizi ayırıncaya kadar bir yastıkta” diye başlanır.

 

Evlenmek için ayrı ortamlarda yetişmiş, başka karakterlere sahip farklı iki insan bir araya gelir ve ömür boyu bir arada yaşamaya karar verirler. Bunun için birbirlerine söz verip imza atarlar ve aynı çatı altında bundan sonra aynı şeyleri yapmaya, maddi manevi fiziksel her şeyi paylaşmaya,  artık tek başına olmamaya çalışırlar.

İşte evlilikte kabul edilmesi gereken ilk şey, iki ayrı insan olduğunuz gerçeğidir. “Garip ve farklıtaraflarımızla, farklı renklerimiz ve zevklerimizle başka insanlarız” diyebilmektir önemli olan. Tabiibunu söylerken arkasından, “Ama biz birbirimiz için özeliz” de diyebilmektir.   Flört ederken birbirlerine hayranlıklarını dile getiren, başarılarını onaylayan çiftler, evlendikten sonra,“O benim gibi olsun, benim gibi düşünüp, hissetsin” demeye başlarlar sonraları.  Birbirlerini değiştirmeye kalkarlar, başarılı olamazlarsa tartışmalar başlar. Bu birliktelik çekilmez bir hal alıncaya kadar da devam eder.

Evlilik dünyanın en zor işi mi? Öyleyse neden bu kadar gönüllü oluyoruz?

Hayatı tek başına idame ettirmek çok zor. İnsan yanında anlaşabileceği, sorunları paylaşabileceğihayat denen uzun yolda beraber yürüyebileceği bir yol arkadaşını istiyor. Ancak umduğu hayat arkadaşı yerine sonunda attığı imzaya güvenen, tek başına kararlar alan bir yabancı bulabiliyor yanında. Sonunda, her biri kendi yolunda yürüyen, aynı çatı altında tek başına yaşayan bireylere dönüyorlar. Aynı çatı altında iki yabancı gibi yaşamak da ne kadar zor.

Bir ömür boyu aynı yastığa baş koyan mutlu evlilikler yok mu. Mutlaka vardır ki onlara sözüm yok.

Evlilik bireylerin özgürlüklerini kısıtlayan bir durum. Çoğu zaman istediklerinin tersine davranma zorunluluklarını getiren bir kurum. Önemli olan iki insanın kendi özgür iradeleri ile bir arada bulunması yoksa eğer sırf imzam var diye gidiliyorsa beraber yaşanılan eve, evlilik yara almış da sırf alışkanlıklarından vazgeçemediği için sürdürülen bir kabusa döner.

Evlilik de bazen bir alışkanlıktır ve insan alışkanlıklarından kolay kolay vazgeçemez.  Alıştığı düzeni bir kalemde silemez, alıştığı evi terk edemez. Alıştığı yatağı arar uyuyabilmek için. Ya da alıştığı insanın kokusunu ister. Sırf bu düzen böyle sürüp gitsin diye kendi yaşamlarından vazgeçen insanlar tanıyorum ben.

Evlilik, sadece iki insanın toplumsal kaygılar ve alışkanlıklar nedeniyle devam ettirebileceği bir kurumdeğildir. Önemli olan çiftlerin evliliğin keyfini yakalaması ve hem beraber hem de tek başlarına mutluolabilmeyi başarabilmeleridir

Aslında evlilik, aynı insanı, sabahın körü uykudan uyandırdığındaki en sinirli hali ile de kabul edebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla kullanabilmek, kirli çamaşırlarını yerlerden toplamak, diş macununun yarı yerinden sıkılmasını kabul etmek, en pasaklı haliyle bile kanepede yastıklara sarılıp sızmışken bile şefkatle okşayabilmektir. 

İnsan hayatını birlikte geçireceği doğru insana doğru zamanlarda bir veya birkaç defa rastlayabiliyor. O doğru zamanları bulabilmişseniz ve de o insan rast gelmişse size o zaman mükemmel bir evlilik yaşamı sürdürebilirsiniz.  

Evlilikte cinsel yaşam çok önemli. Yatakları hatta odaları ayırıp yatan, çocukları ile birlikte uyumayı tercih eden eşler mutlu bir evlilikten bahsedebiliyorlar. Evliliği bir kontrat gibi düşünen çiftler bunlar. Evlilikte, duyguların canlılığını yitirmesinde, çiftlerin nikah masasında attıkları imza sonucu artıkbirbirlerine sonsuza dek sahip oldukları inancı ve kaybetme korkusu yaşamama durumunun da büyükpayı var. Nasılsa yanındakine sahip olmuştur, kontratın gerektirdiklerini yapıyordur ama hiç beklemediği zamanda bir takım dış güçler bu kontratın bozulmasına sebep oluverirler. Oysa kaybetme korkusu, ilişkiyi canlı tutar, monotonlaşmamasını sağlar. 

Tabii ki insan evlenmeye karar verirken sırf düzenli bir hayatı olsun diye değil, sadece evlenmek için değil, doğru insana rastladığı zaman onu kaybetmemek için “evet bu insanlabirlikte yaşayabilirim” düşüncesiyle hareket etmek gerek. Yoksa hiç evlenmeyen insanlar da mutlumesut hayatını geçirebiliyorlar. Gayet de güzel yaşıyorlar. Bu bir tercih meselesi.

 

Şükran Demirtaş

 
Toplam blog
: 249
: 3042
Kayıt tarihi
: 19.03.11
 
 

Doğup büyüdüğüm şehirde, İstanbul'da yaşıyorum. Emekliyim. Gezmeyi, görmeyi, keşfetmeyi sevdiğim ..