- Kategori
- Şiir
Eylül

eylül
bizler dünle yarın arasında sıkışmış bir hiç-iz!
özlüyorum
en çok gülüşünü bir de ellerini
başımı göğsüne yaslayıp yok olsam
yaşamım orda sonun başlangıcını bulsa
özümü bulsam
ben kendimi arıyorum kendi sesimin yankısında
caddeler boş sokaklar boş evler boş
tamlığımın ortasında yarım kalmış beni arıyorum
gecenin ardında sabah bana mı inat doğar
yarımı bulamadan
içimi kemiren yalnızlığıma mı inat gelir bahar
toprak canlanır güneş tenimi ısıtır
ya ruhum ya içimde ki dinmeyen acım öfkem
sebebim yarımım adın var
dinmicek bitmicek yarında olmayacak sen de olmayacaksın
bilsemde ........
inansamda yaşayamam bunlar olmasa
seni çok özledim
seni çok özledim diyebilmeyi özledim
bir de
bir de söylerken duyabilmeyi özledim
yine bahar kapımızda bu günlerde
yarınların akışkan ellerinde boğularak bir umutsuzluk derinliği içinde
sarhoş bir budala var yine kollarında içmeden
deli baharın geçmişin sarhoşluğu bu
bu sarhoşluk çaresizliğimin nedeni
sonucum vazgeçilmez olana boyun eğmekte yatar
kabul ettim inatla sakladığın seni
zorunlu olduğum, yaşadım dayattım canıma
bilirmisin ki inatla vazgeçmeden
bunca zaman kendine sakladığın kendinle bile mutlu değilken
sen
görmeden geçip gittin
yalnızlığının yollarındasın farkında olma farkını tadamadan
kabullendiğini söylediğin aynanın gülen yüzü
arkası hep benim yüzüm
senin
asıl yüzün
bakma sen ben akar akar coşar
gecenin gizli yüzüne sorgular
benden giden en sevgiliye
haykırışım dilimde olsaydı tüketirdim günün yüzüne
gecelerde çıkan ruhum diller sayıklar
gecenin gizli yüzüne
karanlık çöktümü bilirmisin ki?
yok yok nereden bileceksin
virane yokluk sefillik can tahtanda acın çıkar
sinsice beliren sesler kulağımda
adın geçer ömür törpüsü her gece
her gece...
yıkım başlar, gecelerin gizli yüzünde!
bittimi diyecek olucaksın
bitmez bitemez
çiğdemler yeniden doğan toprağın yüzünde
bende her güne adınla doğan çiğdem
farkımız o bahara ben dört mevsim sana
görmeliydin öyle güzel ve narin
taşların arasından sıyrılmış alalade sıradan yerlerde
beni dilledi
sen dedi : neden doğarsın her güne? ölümü göre göre
yarını olmayan günlere
gece çöktü içime, güneşin bedeninde
söylenecek çok şey vardı
belkide hiç bir şey
sustum içimdeki geceyle
yaşamımdı bu kapatıp gidemezdim
inandıklarıma ihanet edemezdim
gerçek ölümdü belki
belkide gerçek yaşam
bitemez
doyasıya yaşamanın ne olduğunu bilipte yaşayamamak
geçen her zamanda geç kalımışlığını göre göre
giden zamanı kovalamak
en son çaresiz
önden giden zamana hep
sadece bakakalmak
aslında farkında olmak ayrıcalık değildir
farkında olup duyumsamak
yaşamak bile değildir,
nefreti öfkeyi kusan hırsı bedenlerine yapıştırmış
her güne yenıden doğan ve üreyen
biz gibi, bizden türemişler
kapladıkları alanlar öylesine geniştirki nefes almak güç işte
gülümseyişlerinde bir noksanı ancak canın acıdığında anlar yinede anlam veremez
sadece bakarsın onun eline geçirdiği değere
değer acıyan canındır
mutluluğunun sırrı
oysa, ,
oysa yaşam
inceden çalan bir kemanın sesinde
ağzını yerim dedirttiren bülbülde
sıcacık gülümsemesiyle içimi eriten
öğretmenim olmuşmu??
diyen oğlumda kızımda
otobüs durağında sevgiliyi uğurlayamayan tutku dolu sevgilide
kulağımda ismimi zikreden sevdiklerimde
beni doyuran geçmişim
geleceğe taşıyan yüreğimle
henüz hissedemediğim ama resmettiğim gözlerimi ışıtan bebeğime
gördüklerimiz
ya da görmek istediklerimiz
dayatılanlar ve zorbaca kendimize dayattıklarımız
ben olma mücadelesi içinde egolarımız
oysa
oysa yaşam,
kısacık bir hikaye
ben hikayemde aşkı buldum
en sevgiliyi, çocuklarımı, dolunayda ayın 14 ü demeyi, yeniden canlanan ruhumu, en gizli dostumu beni buldum
kızıl kulede haykırışlarımı, içimdeki isyanlarımı
bastırdıklarımı, çıkaramadıklarımı
kabullenmeyi
hayatın inceden kalına geçen törpülerini buldum
sabrı , sabrın zararlarını
en önemlisi zamanın tadını buldum
o kadar derin uyuyordum ki
sınırı bilemedim sınırın anlamı sende kaybolurdu yaşam senle başlayıp senle biterken
bende kayboldum uyuduğum o yolda
sınırlı sevgi adı duydum
bu ders hayat dersimiydi aşk dersimi
adını koyduğun sevginin sınırıydı
ders veren sen gibi olsanda
küsemedim sen demeye
gülemedi yüzüm
bir kere ölmek varken ; yaşamın içinde öldüm yüzlerce
her bahara aydınlanan yüzüm kelebek ömrü buldu yüzünde
yine öldüm
bir acı keşfedeceksin yalnızlıkla sarsılacak yüreğin
geç kalmışlığını isyankar ruhun vurucak
bu karmaşa içinde
zaman, saracak yaralarının yerine,
derin bir kuyu olduğu gerçeği yaşamının ortasını vurucak
bedeli ödenmemiş yılların bütünü saracak
aldat içinde yaşayan ruhunu
kabul etmediğin gerçeğin
yaşamımızın gerçeği
her suçun hesabı var yüreğimde
sevmenin bedeli
yalnızlığımın gerçeği