Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '12

 
Kategori
Anılar
 

Eyüp'te bir konak

Eyüp feshanesine  yakın deniz kenarında eski osmanlı padişahlarından kalma bir konak. Görme engelli kütüphanesi, geniş bakımlı bir bahçenin içinde sarı ve beyazın güzel bir kombinasyonu ile boyanmış şirin huzur dolu görüntüsüyle beni alıp eski dönemlere götüren bir yerdir .

 

 Gün dogumuyla gecenin yorgunluğu dinmiş,  dinlenmiş yeni bir güne merhaba deyerek çıktım yola .

 

Eyüp sahilindeyim.

 

Martıların çığlıkları ,denizin  mavisi ,beyazı ,yeşili kıyıya vuran dalgaların sesi ve  üç beş insanıyla güzel bir manzara eşliğinde  taktım koluna yine yanlızlığımı .

 

Caddeyi geçip mis çiçek kokularının arasında yeşilin  içindeki rengarenk çiçeklerin o güzel görüntüsüyle  konağın koca kapı tokmağını vurdum..tak..tak.tak..

 Bir anda bu ses bana  eski çocuklugunu hatırlattı .  İçime  huzur ve ardından yüzümde o çocuksu afacan gülümsememle karıştı.

 

İstanbul ‘ da  böyle bir mekan kalmışmıdır bilmesemde  bu konak  benim ruhumla özdeşleşmiş, burası benim olacak kadar uzak olsada , gönlümde benim  konagım dedigim sevdigim bir mekan.

 

            Kapının açılmasıyla ve güvenliğin‘’ hoş geldiniz  ‘’ demesi yüzümdeki afacan çocuksu ifademi anında degiştirip  olgun bir bayan  tebessümüne  bıraktı..

İçerde  loş ışık ,  uzun bir koridor ,  yürüdükce  tabanındaki  tahtanın sesi . Bu seside seviyorum.

Tarih kokan bu mekanı  neden bilmesemde çok ama çok seviyorum.Odaları, pencerelerinin mimari yapısı   tarihi özelligininden hiç bir şey kaybetmemiş olması mı aslında beni kendine bağlayan(!) .  Bu konakta kimbilir kaç kişi benim şu an yürüdügüm  bastıgım yerde dolaşmıştır. kimbilir kaç kişi avlusunda yemek toplantıları yapmış ve kaç bayan avluda kıkırdayıp gülüşmüştür. Avlunun o yüksek duvarlarından dışarı saçılan kaç kahkaha vardı  .  O dönemlerde edep bir başka güzeldi. Gülüşlerde bile bir edep vardı. şimdiyese öylemi ya  ar , namus  kalmamış olarak görüyorum. Evliliklerde bile sevgi saygı kalmamış hatta hatta evliyken zinalar bile serbest bırakılan bir ülke olmuş çıkmışız kadın ve erkek isteyerek beraber olduk  demesi yeterli olmuş Sevgili ülkemde ne çok şey kökten degişmiş, bense hala bu konak kadar eski düşüncelerimin savunucusuyum.Dedimya eskidendi edep ve sanırım biz son kalan 3-5  geri kalmış insan düşüncelerimize ters gelen bir çok olayda susup  öylece bakacagız   yada çok ses çıkarıp bizi gerikafalı ilan edecekler çağa ayak uydurmak adı altında

Biz hep gerikafalı olalım be arkadaşım eski edep ve adabımızı bozmadan yolumuzda  saygıyla ilerleyelim . Hepi topu kalmışız 3- 5 kişi gidebildigi kadar götürelim en güzeliyle  saygımızı

Şu an duyar gibiyim şimdi yetişen  nesil edepli degilmi diye, evet kimse kusura bakmasın ama şimdi yetişen nesil eski nesille asla kıyaslanmasın ..

Konagın korıdorlarında ilerlerken ne çok şey düşündüm ayak üstü ,  Merdivenlerden yukarı çıkarken eskiyle yeniyi harmanladım . Ayak sesimden   görme engelli kütüphane sorumlusu şevket beyin yüzünde hiç eksilmeyen  tebessümüyle karşılaştım  ‘’ merhaba ‘’ diyerek yanına yaklaşıyorum   Kısa ve güzel bir konuşmayla  seslendirmesini yaptıgım yarım  kalan  kitabımın yerini soruyorum .Kitaplar rafın en altında olduğunu söyleyerek vitrinli dolabı açıyorum . Kitabımı arıyorum ama bulamadıgımı söylüyorum. Benden çok daha  rahat  buluyor kitabımı  ve  bana dogru  uzatıyor o an aslında görme engellinin ben oldugumu düşünüp bir kez daha hayran kalıyorum şevket beye görmeden işini en güzeliyle yapan bir başka kişi tanımadım. 

Benimle ses kayıt odasına kadar geliyor. Bu saatte  kabinlerde kimse olmadığı için istediğim bir kabini seçme özgürlügüm oldugundan kendimce çok mutlu oluyorum. Ses ayarlamaları yapıp kulaklıgımı düzeltiyor..Her zaman  yaptıgı konuşmayı bir kez daha  hatırlatıp    dikkat etmem gereken kuralları anlatıyor.

‘’ kaldığınız yerden bu günün tarihini,sayfa numarasını, kitabın adını ve seslendirenin adını soyadını söyleyerek devam edebilirsiniz’’ diyor.

 

Cep telefonumu kapatıp  ses çıkaracak takılarımı çantama yerleştirerek bir bardakta suyumu yanıma alarak kabinin kapısını kapatıyorum. Kendimle yarışım başlıyor bu kez. Yanlışsız bir çok sayfayı okumak oluyor hedefim .Zaten  her insanın bir hedefi olmalı  insan hedefsiz yaşamamalı degilmi. (!) her an bir hedefi olmalı insanın, insanın insan olduğunu o zaman anlıyor kişi. Hedeflerim basit olsada beni çok mutlu ettigi kesin çünki hayatım boyunca yüksek hedefler istemedim risk almayı hiç sevmedim belkide bu nedenle hayat bana bir çok şeyi sunsada ulaşmama yasak koydu çünki hedefin için biraz  çılgın olmalısın ben  çılgınlıgı seçmedim.

 

... ‘’ Takıntılar yazan: Oğuz TAN 06-06-2009 seslendiren Emine zaimoğlu Yapıcıer sayfa 76’’

 

Takıldığım yada duraksadıgım yerlerde başa dönüp kendimi dinleyip silip tekrar okuyorum..Bazen bir sayfada 5-6 kez takıldığım oluyor. Bazende hiç duraksamadan yanlış ses çıkarmadan iki sayfayı bir solukta vurgularıyla akıcı okumanın sevincini yaşıyorum.işte hedefime ulaşmış oluyorum . Bu basit ama beni o kadarda mutlu olan hedifimle kendimi kutluyorum içimde kocaman bir çocuk sevinci.

Hayatım boyunca minik şeylerden  zevk aldım. Birinin bana  içten gönülden ve o gözlerindeki ışıgı görerek   hissettirdigi‘’seni seviyorum’’ sözcügü yada bir kır çiçeğiyle yüzündeki o kocaman gülümsemesindeki samimiyetiyle  süpriz yapması yada bir kekle ‘’bu  sadece sana özel ‘’ demesi işte hayatımın bu kadar güzelligi karşısında başka büyük hedeflerim olmadı .Şimdiki kadınlara baktıgımda  hepsi sadece çıkar ugruna sevgilerinide ne rahat   satabiliyor .Dedimya eski yetişmişlikle şimdiki yaşam arasında kocaman bir uçurum var ve ben o uçurumun hangi tarafında oldugumu bilerek kendimle hep gurur duydum.

 Sesli kitap okumanın sevinci yanında sonrasında dilimin kuruduğunu, kelimelerin peltekleştigini hissettiğim anda ara verip suyumu içip kabinden dışarı çıkıyorum..Benim prensipim geregi sesli kitabı bir saatten fazla seslendirmiyorum çünki sonrasında ne kadar ugraşırsam ugraşayım sesimde isteksiz okuma başlıyor.

 

Bu minik kabinin içinde sesimin kaydedildigi yerde içimdeki huzurun tarifi ise  imkansız ...

 

Kimbilir kaç görme engelli dostum benim sesimle ders çalışıyor , tatilde bir roman dinliyor yada miniklerim  hayallerinde bir kurt yada sevimli  bir kız çocugunun bulutlar üstündeki dünyasını seslendiriyorum.

 

İçimdeki huzur tarifsiz... görmeyene göz olmak...

 

Bir kez daha  Allaha şükrediyorum beni şanssız şanslılardan yarattığı için, sanırım tek gözümü kaybetmeseydim  diger gözümün kıymetini bilirmiydim!  bunun için  gökyüzüne bakıp bir kez daha, bir kez daha ve bir kez daha şükranlarımı sunuyorum yaradanıma ..

 

görmeyenlere göz olmak...olupta kıymetini bilmemek..

 

işte ince bir çizgidir hayat her an ne olacagımızı  bilmeden yaşamak ve anlamak hayatın ne kadar güzel oldugunu ve o kadarda zor olduğunu...

 

sabahın o güzel saatlerinde Eyüp sahilinde yine girdim yanlızlıgımın koluna  o anlattı  ben dinledim  ve  onun bana anlattıklarını  paylaşmak istedim siz gönül dostlarıma ..

 belki birilerine göre eski kafalıyım, belki birilerine göre sıradan ,belki birilerine  göre biraz deli  ama tek gerçek varki ;

eğer nefes alabiliyorsam

eğer yürüyebiliyorsam

eğer konuşabiliyorsam yada duyabiliyorsam

yaşam çok güzel her şeye ragmen

 

ve eğer yiritmişsem bir organımı

ve eğer kaybetmissem aşkımı

ve eğer yanlızlığımla kalmışsam başbaşa

 vardır be arkadaşım bununda bir nedeni 

nedensiz olmazmış hiç  bir olay  ve her şerrin ardında yatan hayırlar oldugunu bilerek kaybettiklerimle  aslında ne çok kazandıklarım varmış bunuda sonradan görmek güzelmiş..

bir konak ,bir sahil ,bir sesli kitap ve  yanımda yanlızlıgım.

 

 Eyüp sahilinde  bir konak...

YAZAN:

emine ZAİMOĞLU

 02 TEMMUZ  2012  

 

 

 

 
Toplam blog
: 63
: 1955
Kayıt tarihi
: 15.01.10
 
 

Emine Zaimoğlu 21/12/1971 doğumlu. Nişantaşı Rüştü Uzel Kız Meslek Lisesi resim bölümünü okudu. R..